Murat Özden

TEKNOLOJİ ÇERKESLERE YENİ UFUKLAR AÇIYOR

HABRACU MURAT ÖZDEN

Doğrusunu isterseniz ben gençliğimde ve çocukluğumda teknolojinin ve uygarlığın Çerkesliğe en büyük zararı verdiğini düşünür ve onlara çok kızardım.

Bir çoğunuz diyebilir ki, “öyle şey olur mu, amma da yaptın…”.

Bakın size anlatayım.

Bundan tam altmış yıl önce Gönen’in Üçpınar diye bir Çerkes Köyü vardı. O küçük Çerkes köyünde yediden yetmiş yediye herkes Çerkesce konuşurdu. Köye gelen Çobanlar ve imamlar bir senede Çerkesceyi öğrenip memleketlerine öyle dönerlerdi. Sonra köyümüzün altında olan Çınarlı-Keçeler Ubıx köyüne okul açıldı. Köyümüzün çocukları da yürüyerek o okula gitmeye başladı. İlk defa medeniyeti getirecek öğretmeni orada tanıdılar. Ve ilk defa Çerkesce konuşmanın ve Çerkes olmanın bir suç olduğunu anladılar. O şık giyimli, kravatlı, her şeyi bilen öğretmen, Türkçe bilmedikleri için Çerkesce konuşan küçücük çocukları fena halde dövüyordu. O yetmiyormuş gibi, içimizden muhbirler çıkarıp, evde Çerkesce konuşmalarımız da öğretmene ihbar ediliyordu. Okuldakiler dışında, evde konuştukları Çerkesce için de dayak yiyordu küçücük çocuklar.

Onun İçin ben Türkiye’de asimilasyon sopası olarak köylerimize gönderilmiş öğretmenlerden hep nefret ettim. Bu nefretim hiç geçmedi ve onları hiç bir zaman affetmeyeceğim.

Sonra radyo ulaştı köyümüze. Zeki Müren’i, Muzaffer Akgün’ü, Özay Gönlüm’ü tanıdık. Şarkılarını, türkülerini pek sevdik. Onların şarkılarını ezberlerken kendi şarkılarımızı unuttuk. Maykop radyosunuda keşfettik bir ara. Ama o haftada yarım saatti, sesi çok uzaklardan ve cızırtılı geliyordu. Onbeş-on altı yaşıma gelip Çerkeslik bilincim oluşmaya başlayınca radyoya da kızmaya başlamıştım. Bu da asimilasyon aracı olarak bize gönderildi diye.

Sonra en çok da traktöre kızdım. Şimdi traktörün ne suçu var kardeşim diyebilirsiniz. Bana göre en büyük suçlu traktördü. İlk traktör yine Ubıx köyü Keçeler’e gelmişti. Sanıyorum Almanya’ya giden birisi satın almıştı. Mübarek sabanla bir haftada sürülecek yeri bir saatte sürüp geçiyordu. Tabi herkes traktör alamadı ama herkes parasını ödeyip traktöre sürdürmeye başladı tarlasını. Artık köyde ne çifte, ne çubuğa, ne de öküze ihtiyaç kalmadı. Kahvede herkes boş boş oturup kağıt oynamaya başladı. Ama boş oturmak karın doyurmuyor. Millet ya okumak, ya da şehirde sigortalı bir işe girip ihtiyarlığında rahat etmek için şehre akmaya başladı.

Birer izole kültür adacığı olan köylerimiz boşaldı gitti. Bir kaç yaşlının yaşadığı viraneler haline geldi.
Onun İçin ben asimilasyon araçları içerisinde en çok traktöre kızıyorum.
***

Şehir bir kozmopolit ülkedir. Orada riskler de fırsatlar da sonsuzdur. Ama kurallarını ve imkanlarını bilmediğin yerde de hep kaybedersin. Köylü bir toplum olan Çerkesler de şehirde doğal asimilasyon sürecine girerek hızla kaybettiler ve kaybetmeye devam ediyorlar. 1950’li yıllarda başlayan Çerkeslerin şehirleşme meselesi aslında tam bir kaybetme hikayesidir. Şehire göç etmeyi ve okumayı bir sınıf atlama olarak gören Çerkesler, şehirde doğan çocuklarını kaybettiler. Şehirde kurulmuş olan dernekler birer kültür vahası olsalar da koskoca çölde bir kurtuluş olamadılar.

Bilgi çağına ulaşan Çerkesler için de yeni imkanlar doğuyor. Üstelik bunun İçin ayrıca bir yatırım yapmak, para harcamak da gerekmiyor. Çünkü artık çocuklar dahil herkesin elinde bir akıllı telefon var. Telefonlar, konuşma fonksiyonu en az kullanılan aletler haline geldiler. Neredeyse elli altmış fonksiyonu yerine getirebilen son derece gelişmiş aletler elimizde tuttuğumuz telefonlar. Yaşadığımız pandemi dönemi ister istemez neredeyse herkesi bu teknolojiyi kullanmaya mecbur bıraktı.

Zoom üzerinden yapılan toplantılar, işlerin evden yapılabilir hale gelmesi şirketleri yapılandırırken, e-ticareti de akıl almaz ölçülerde arttırmaya başladı. Bu durum kişilerin, kurumların, grupların, STK’ların, siyasi organizasyonların dijital mecraları olağanüstü kullanmalarını beraberinde getirdi. Artık digital dünyanın dışında kalan kurumların ve kişilerin varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün değildir.

Bu anlamda Çerkesler de digital dünyanın imkanlarını kullanarak güzel işler yapmaya başladılar. Derneklerde görmediğimiz, başka şehirlerde ve ülkelerde yaşadıkları için tanışamadığımız birçok değerimiz evlerimize canlı yayınlarda konuk oluyor.

Hakkını teslim etmek gerektiğini düşünüyorum, digital dünyanın önemini  keşfedip bu konuda çok önemli bir külliyat oluşturan kurumumuz Adığe Dil Derneği’dir. Bu konudaki çalışmalarını takdirle izliyor ve başarılarının devamını diliyorum.

Bir çok kurumumuz neredeyse her akşam canlı yayın yapıyor. Bu aralar çok yoğun okumalar yaptığım için bir çoğunu izleme imkanı bulamıyorum. Ama 17 Şubat 2021 Çarşamba akşamı Çerkesfed’in Hatajuko Valeri ile yaptığı canlı yayın vardı. Hem Hatajuko, hem de Yılmaz Dönmez’in, Çerkes halkının en donanımlı ve yiğit evlatlarından olması nedeniyle canlı yayınlarını büyük bir dikkatle izledim. Hatajuko Valeri anavatanımızdaki hak ihlallerine karşı duruşu, hukukçu kimliği ve insan hakları savunucusu olarak Çerkes Halkının yüz akıdır. Yılmaz Dönmez de şair, yazar, aktivist kimliği ve Çerkesceye olan hakimiyeti ile çok önemli bir değerimizdir. Canlı yayını yapanların bu özellikleri ilgiyi daha da yükselten etken oluyor. Ayrıca, yayının Çerkesçe olarak yapılmasını  fevkalade olumlu buldum. Böylece anavatan ve dünyanın diğer ülkelerindeki Çerkeslerin de takip edebileceği bir program gerçekleştirilmiş oldu. Bu kulvarın sürekli açık ve aktif tutulmasının yerinde olacağını düşünüyorum.

Aynı akşam, Kaffed’in, Uluslararası Kafkas Derneğinin ve Adığe Dil Derneği’nin de canlı yayını vardı. Bu yazıyı yazdığım pazar günü Çerkes-Fed’in canlı yayınının dokuzbin, Uluslararası Kafkas Derneği yayınının beşbinbeşyüz, Adığe Dil Derneği yayınının binyüz, Kaffed’in yayınının da beşyüz civarında izlendiğini tespit ettim.

Uluslararası Kafkas Derneği’nin sürekli Çerkes Ethem etrafında dönmesi, yeni konular üretememesi giderek reytinginin düşmesini beraberinde getiriyor. Oysa Uluslararası Kafkas Derneği’nin pandemi döneminde digital yayıncılığı en etkin kullanan kurum olduğunu teslim etmemiz gerekiyor.

Adğe Dil Derneği dijital ortamda en fazla birikim yaratmış kurumumuzdur. Yayınları Çerkescedir. Bu çok değerlidir. Ancak içerik olarak daha derinlemesine konular işlemelidir diye düşünüyorum. Örneğin Kuyuko Nakbiy’in sanatı, şiirleri, yaşamı gibi.

Yahut Nasıpım yi ğogu romanının tanıtılması gibi, ya da sürpriz Adığece şiirler okunması gibi proğramlar beklerim Adığe Dil Derneğinden.

Kaffed’inde en yaygın örgütlenmemiz olarak daha fazla içerik üretme konusunda daha yaratıcı olmasını bekliyoruz.

Bu pandemi döneminde emek sar feden her kişi ve kuruma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Eskiden yaptığımız bir konferansta elli kişi yada yüz kişi geldiğinde çok kalabalık oldu derdik. Şimdi bir dijital söyleşiyi onbinlerin izlemesini sağlayabiliyoruz. Bu da çok büyük bir nimettir, kullanmasını ve anlamını bilene.

Ama içerik üretebilmek için, derinliği olan düşünce insanlarını da yetiştirmemiz gerekiyor.

2 Yorum

  1. Benim anneannem Çerkezdİ Bundan dolayı Çerkezleri sevmeye başladım her ne kadar Kürt kökenli olsam da kendimi bir Çerkez kadar Çerkez kabul ediyorum bir kelimeye Çerkezce bilmesem dahi onların hikayelerle büyüdüm.Ayrıca ben bir tarih öğretmeniyim

  2. tek sorunumuz kendi sorunlarımızı başkalarının çözmesini bekliyor olmamız.
    dünyanın neresinde olursa olsun sorun yaşayan bir çerkes varsa el birliği ile seferber olup onun o sıkıntısını gidermek için canla başla uğraşmadığımız sürece hep birilerinin bizi asimile etmesi vs yersiz dertlerle boğuşur sonuc alamayız.
    el uzatmayı konuyu başkalarından değil sorun yaşayan kişiden bizzat dinleyip öğrenip sonra derhal dallanıp budaklandırmadan ve de sorunu büyütmeden önleyip faciaya kapı aralamamış oluruz. aman bana ne yapmasaymış etmeseymiş bana mı sormuş demeyin. insanız hepimiz hata yapabiliriz. el ele verebilirsek büyürüz. sevilir sayılır aksi takdirde dağılırız rüzgarın yaprağı savurduğu gibi o liman senin bu liman benim. dünya düzeni değişiyor bir şeyleri kaşıma heveslileri var anlayın ve buna göre bir çözüm geliştirin. bu hepimizin iyiliğine olacağı gibi üzerinde yaşadığımız bu güzel vatan için de iyi olacaktır emin olun. çünkü huzur ve kardeşlik bu ülkeye yakışan en güzel elbisedir. kalın sağlıcakla hepiniz çok seven bir ADİGE kardeşiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu