Kafkasya Haberleri

ASLAN KOBAHYA: “1992’DEKİ RUSYA DÜŞMANDI”

14 Ağustos Pazar günü Abhazya’da yaslı bir tarih kutlandı: Abhazya Savunucularını Anma Günü. Ve bugün aynı zamanda yuvarlak bir yıldönümü tarihi: Abhazya halkının Vatanseverlik Savaşı’nın başlamasının 30’uncu yıldönümü.

12 Ağustos tarihi, 1992 yılında da bu yıl olduğu gibi bir Cuma gününe denk gelmişti. Abhazya, Gürcistan Devlet Konseyi birliklerinin Abhazya’ya girmesinden bu yana geçen otuz yılın ilk yılı ve devamındaki bir buçuk ayı boyunca binlerce cana mal olan kanlı bir savaşın içine düştü. Geri kalan zaman da Abhazya için zor bir test süreciydi ama yine de çoğunlukla barışçıl bir dönemdi.

“Echo Kavkaza” muhabiri Vitali Şariya, savaş gazilerinden Abhazya Kahramanı, eski Başbakan Yardımcısı ve beşinci dönem milletvekili Aslan Kobahya’yla bu tarihle ilgili anılarını ve düşüncelerini paylaşan bir görüşme gerçekleştirdi. İşte Şariya’nın sordukları ve Aslan Alekseevich’in ona verdiği cevaplar:

****

“İlk gün için bazıları “bekliyorlardı – beklemiyorlardı” diye tartışıyor… Elbette fark edilmişti! Elbette anlaşılmıştı… Ama imkanlarımız çok sınırlıydı. Sen ve ben bunu çok iyi biliyoruz. Pek çok kişi Şevardnadze’nin bir dünya demokratı olduğuna, Abhazya ile savaş başlatmayacağına inanıyordu… Ama orada zemin hazırdı. Ve itiraf etmek gerekir ki, biz de karşı koymak için zemin hazırlamıştık. Çıplak elle de olsa direnmeye hazırdık. Ve bu noktada, halka, çok zor bir mücadeleyle karşı karşıya olduğumuzu dürüstçe ve açıkça söyleyen ulusal kurtuluş hareketinin liderlerini saygıyla anmalıyız. Ve halk da bu mücadeleye hazırdı. Ve elbette lider, hale göre elinden gelenin en iyisini yaptı ve halk da onu destekledi. Anlayacağınız, Abhaz ulusal kurtuluş hareketi çalışmalarında, kıdemli yoldaşlarımızın çabalarını her zaman çok takdir ettim. Görevlerini eksiksiz yerine getirdiler ve halk da direnişe hazırdı. İşgalin daha ilk gününde savaş aşamasına girdik. Çok zordu. Hepimiz cepheye gidiyorduk. Birkaç gün sonra da Gumista’ya çekilindi. Ardından Doğu Cephesi, Gumista Cephesi ve Bzıb Cephesi kuruldu. Bütün bunlar tam anlamıyla ilk iki haftada şekillendi.

ASLAN KOBAHYA: “1992’DE RUSYA DÜŞMANDI”

– Sormak istediğim soru şu: En başından beri, Gürcistan’da her konuda “üçüncü bir tarafı” suçlamak çok popüler, o zamanlardan beri suçladıkları hep Rusya. Ancak daha da ötesi, buna kesinlikle şaşırtıcı olan bazı argümanlar eşlik etti. Her nasılsa, general rütbesindeki bir Tiflis uzmanı, Rusya’nın Taşkent anlaşması uyarınca Gürcistana tahsis edilen SSCB silahlarının payını müttefik cumhuriyetlere devrederek Abhazya’daki savaşı kışkırttığını iddia ettiği bir çalışma yayınladı. Bu durumda Tiflis’te nasıl bir öfke patlamasının doğacağını tahmin edebiliyoruz, aynı general herhangi bir nedenle Gürcistan’ın bu paydan mahrum bırakılması durumunda çileden çıkacağını biliyordu… Şimdi herşeyi tam tersi algılıyorlar, Rus hükümetinin, Kremlin’in, başlangıçta Abhazya ve Güney Osetya’nın yanında olduklarına dair bir inançları var.

– Doğru konuşuyorsun. Gürcistan’da bazılarının Gürcüler ve Abhazlar olarak halklarımızın kardeş olduğunu ama Rus pisliklerinin bizi birbirimize düşürdüğü yönünde açıklamaları var… Bazı şeyleri kendi isimleriyle anmalıyız. Gürcü-Abhaz savaşının başlangıcında Ruslar, Gürcistan’ın müttefikiydi. Yeltsin ve Shevardnadze’nin Dagomis’te yaptıkları ve Stanislav Lakoba tarafından ayrıntılı olarak yorumlanan görüşmede Gürcistan’a saldırı izni verildi… Eğer Yeltsin “saldırırsanız, dişlerinizi dökeriz” deseydi savaş olmazdı.
Bugünkü Rusya ise bizim için bambaşka bir Rusya. Dost ve kardeş, Abhazya’nın bağımsızlığını tanımış bir Rusya. 1992’de var olan Rusya ise düşman Rusya’ydı. Bunu kendimize ve Rus dostlarımıza dürüstçe söylemeliyiz… Bize karşı kullanılan zırhlı araçlar, toplar, hava araçları ilk günlerde yaşadığımız bir kâbustu. Bize başka seçenek verilmedi, başka bir tercihimiz yoktu. Kendimizi savunmasaydık belirtmeliyim ki, halkımızın onurlu kısmı yok edilecek, direnemeyenler de uzun zaman önce Gürcülerin kölesi haline gelecekti. Aksini söyleyemem.

– 14 Ağustos gecesi Ingur demiryolu köprüsündeki patlama olmasaydı, savaşın ilk günlerinin Abhazya savunucuları için daha da zor olacağını söyleniyor ki bu Zviadistlere, onların saha komutanı Loti Kobalia’ya atfediliyor. Sonra diyorlar ki, Devlet Konseyi’nin ağır teçhizatlı birlikleri bir gün içinde Abhazya’nın bütün şehir ve bölgelerine inecekti…

– “Bu tamamen doğru değil. Askeri açıdan, en iyi ihtimalle, trenle Agudzera’ya, Suhum’a gidebilirlerdi. Eşera’yı, Gudauta bölgesindeki tünellerden geçişi nasıl yapabileceklerdi? Aksine, demiryolu boyunca daha fazla hareket anlamsızdı. Her bölgeyi askeri bir şekilde güvence altına almak, “ütülemek” ve devam etmek zorundaydılar. Demiryolu bizim için çok uygun olurdu. O zaman onlardan hemen her şeyi almış olurduk. Zviadistlere gelince, bilmelisin ki onları çok iyi tanırım, savaştan sonra onlara yardım etmeye çalıştık… Onlar bir hiçti. Bunlar nasıl miting yapılacağını bilen ama savaşmayı bilmeyen insanlar. Hepsi bu kadar. Utanmadan başladılar, utanmadan bitirdiler.

– Peki, otuz yıl oldu. Bu süre bir neslin hayatıdır denilebilir. Ve farklı görüşler var: bir şeyler yolunda gitti ama bir şeyler de yolunda gitmedi diye… Ama bence bağımsız Abhazya’nın otuz yıllık varlığı zaten kendisini ifade ediyor. Abhazya savunucularının savaştığı hedeflerin genel olarak ne kadarı gerçekleşti. Bu konuda ne düşünüyorsun?

– Sana tamamen katılıyorum. Biz Abhazlar genel olarak maksimalist bir milletiz. Her şeyi bir anda istiyoruz. Böyle bir şey olmaz. Bir dünya pratiği var, milyonlarca nüfusa sahip uluslar var bu kadarlık bir süre zarfında bizim yolumuzun yarısını bile kat edememişler. Hala eski bir neslimiz var, bizim neslimiz, Sovyet dönemini yaşamış nesil. Sovyetler Birliği güçlü bir devletti, bir rejimdi, hatta baskıcı bir rejim bile diyebilirsiniz. Abhazya ise farklı bir yol seçti, Sovyetler Birliği gibi değil, hukuk devleti, demokratik devlet olmayı seçti. Bugün, tüm Abhazya topraklarının yüzde yüzü kurtarıldı, tüm toprakların yüzde yüzü Abhazya devlet yetkililerinin kontrolünde. Benim için en sevindirici olan şey budur ve bunu her zaman açıkça söylüyorum ki bugün bunu teyit etmeye hazırım: Bu süreçte bir nesil büyüdü, 18’den 35 yaşına kadar yeni bir genç nesil var, Sovyet Abhazya’yı bilmeyen, sadece modern Abhazya’yı bilen. Çok ilericiler. Ve bizim yaşlı neslimiz de, bu genç, enerjik, eğitimli insanların asistanı rolünde kalmalıdır. Vladislav Ardzınba bir keresinde şöyle demişti: “15-20 yıl dayanmamız gerekiyor ki Abhazya’yı kimseye teslim etmeyecek genç bir nesil yetişecek.” Ve şimdi bunu görüyorum. Gençlerimizin davranışlarını görüyorum. Çok dengeli, sert, ilkeli ve vatanseverler. Eğer yetkin bir şekilde, birbirimizi gücendirmeden siyasi mücadele yürütmeyi de öğrenirsek… Ben kendim de aktif bir siyasi figürdüm malumun, şimdi açıkça söylemeliyim ki, hem iktidar hem de muhalefet bu doğrultuda henüz tüm yeteneklerimizi kullanmadık. Siyasi mücadeleyi Abhaz usulü yürütmemiz gerekiyor. Abhaz usulü ne anlama geliyor? Sert ama saygılı.”
_______________
Kaynak: Vitali Şariya /12 Ağustos 2022, https://www.ekhokavkaza.com/a/31985670.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu