Araştırma/Analiz

VALERİ HATAJUKO İLE SELEFİLER, GELENEKSEL İSLAM VE ULUSAL KÜLTÜR ÜZERİNE…

Caucasus Times köşe yazarı Sergey Jarkov’un Kabardey Balkar İnsan Hakları Derneği Başkanı Valery Hatajuko ile yaptığı önemli analizler içeren röportajı aşağıda sunuyoruz.

***

CAUCASUS TİMES: Sevgili Valeri, Kabardey-Balkar’daki iç siyasi durumla ilgili röportaj döngümüzü sürdürürken, dil meselesini, yani 317 sayılı “RUSYA FEDERASYONU’NUN DEVLET DİLİ HAKKINDA” başlıklı Federal Yasayı görmezden gelemedik. Bilindiği gibi Kabardey-Balkar’da hararetli bir tartışmaya neden olmuştu. Cumhuriyet halkı, bu yasayla ulusal azınlıkların haklarının, anadillerini ve kültürlerini koruma hakkının ihlal ettiği değerlendirmesinde bulundu. Bu durumun ortaya çıkış nedeni hakkında ne düşünüyorsunuz?

VALERİ HATAJUKO: Sadece KBC (Kabardey Balkar Cumhuriyeti)’de değil, Rusya’nın diğer bölgeleri ve cumhuriyetlerindeki entelijansiyanın pek çok temsilcisi de böyle düşünüyor. Kesinlikle haklılar ve bu değişikliklerin kabul edilmesiyle kültürlerimizin üzerinde ölümcül bir tehlikenin belirdiğine dair düşünceleri ben de destekliyorum.

Önce, eğitim federal eğitim yasasına dahil edildi, ardından anadillerin öğretimi isteğe bağlı hale getirildi. Evet, haklı olarak bunun bir öfke dalgası meydana getirdiğini belirttiniz. Nitekim bu konuyla ilgili bir örgüt de ortaya çıktı: Rusya Halkları Demokratik Kongresi. Kısaca belirtirsem, bu değişiklikler, cumhuriyetlerin yerli halklarının devlet dillerini oluşturabileceğini belirten Rusya Anayasası’yla büyük ölçüde çelişiyor. Bu, Anayasa Mahkemesi’nin iyi bilinen kararlarıyla da büyük ölçüde çelişmektedir.

Ve bizde ve her bölgede gözlemlediğimiz bir eğilim var: “Ebeveynler Rus dilini seçelim diyor” yaklaşımı. Bunun masum olmadığını düşünüyoruz. Burada bir çeşit politik kurulum var.

Peki bu sorunun çözümünü nasıl görüyoruz?

Biz öncelikle, bu değişikliklerin hukuka aykırı olduğunu, Cumhuriyet ve Rusya Anayasalarına uymadığını söylüyoruz. Ve sonra da ortada cumhuriyet statüleri var diyoruz. KBC bir cumhuriyettir ve Kabardey ve Balkar halklarının kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. Cumhuriyetin ana amaçlarından biri de, bu halkların dilini korumak, maneviyatın korumak, milli kimliklerini ve milli çıkarlarını korumaktır. Ben bunu sürekli söylüyorum, KBC topraklarında yaşayan tüm Rusya vatandaşlarının eşit siyasi ve sosyal haklara sahip olması gerekir. Ancak asıl amaç ulusal sorunları çözmektir. Ve buna göre, anadilimiz için bir tehlike olduğunda, cumhuriyet ve siyasi liderliğin bizleri bu değişikliklerin olumsuz etkisinden koruması gerekir.

Kabardey-Balkar’da ise tamamen farklı bir şey oluyor! Aslında sadece KBC’de de değil, diğer cumhuriyetlerde de… İşte bir örnek: Geçen yıl 1 Ekim’de, bilim dünyasının temsilcileri, bilim adamları, aydınlar Nalçik’te bu soruna tahsis edilmiş bir konferans düzenledi. Değişiklikler sonrası cumhuriyette ortaya çıkan duruma yönelik bir itiraz ve çözüm önerileri geliştirdiler. Kaç Kabardey ve Balkar okul çocuğunun ana dillerinin öğretilmesini reddettiğini açıkladılar. Ve konferans sonrası katılımcıların oluşturduğu bir heyet, hem konferans kararları ve diğer materyallerini iletmek, hem bu arada Kokov ile basın huzurunda halka açık bir şekilde buluşup konuşmak üzere cumhuriyet liderliğinden randevu talep etti. Kesinlikle mantıklıydı. Sonuçta, cumhuriyetin renklerini oluşturan Kabardey ve Balkarlar, onların politikacıları, bilim adamları ve halk figürleri bir araya gelmişti.

Aradan bir yıldan fazla bir süre geçti. Zaman zaman Kazbek Kokov’un yardımcıları bize “evet, evet, o görüşme yakında gerçekleşecek” diyorlar ama ben toplantının artık hiçbir koşulda gerçekleşmeyeceği hissine sahibim. Bu örnek, diller meselesine ve genel olarak ulusal cumhuriyetlere karşı olan tavrı açıkça göstermektedir.

Bir örnek daha vereceğim. Cumhuriyette Rimma Jamborova yönetiminde 14. Okul var. Üç yıl önce bir anket yaptırdı ve daha sonra bu ankete göre 215 Kabardey ve Balkar öğrencinin anadillerini öğretmeyi reddettiklerini açıkladı. Daha sonra bu uygulamanın yasa dışı olduğu ortaya çıktı. Çünkü ebeveynlere ve öğrencilere baskı yapılmıştı. Bu durum halka açıklandı. Tam bir skandaldı, ancak o kişi hala işine devam ediyor.

CAUCASUS TİMES:  Bunu neden yapıyor?

VALERİ HATAJUKO: Gerçek şu ki, bu yaklaşım “bizim devletimiz” fikrini tehlikeye atıyor! Kabardey-Balkar öncelikle bu konuları ele almak için kurulmuşsa, 14. Okul’un bu yaptığı nedir? Bu sorun neden çözülemiyor? Retorik soru budur.

CAUCASUS TİMES:  Cumhuriyette Selefi cemaati artırma eğilimi var. Selefiler iş dünyasında belirli yerlere hakim: halka açık yemekler, emlak geliştirme, satışlar… Bunlar totalde siyasi bir güce dönüşüyor. Bu gelişmeler, 2005 olaylarının tekrarlanmasına yol açmaz mı? Selefi toplum, şu anda yeniden canlanan ulusal gençlik hareketleriyle nasıl bir arada yaşıyor?

VALERİ HATAJUKO: Görünüm olarak az olmadıkları açık. Ama bir sosyolojisi yok. Bu konuda herhangi bir araştırma, tartışma yapıldığını görmüyorum. Bu arada bazı gruplar imha edilmekte, bazı gözaltılarla ilgili de periyodik olarak bilgi verilmektedir. Ancak bu konu hiç tartışılmış değil.

Bir adaptasyon komisyonumuz var. Ben de bu komisyonun üyesiyim. İlk üç yıl boyunca kimse onun varlığından bile haberdar olmadı. Ve çalışmasını sağlamak için alenen çok konuştuk ve çok çalıştık. Ve bu gerçekten de işe yaradı.

Şimdi komisyona, eski bir içişleri bakan yardımcısı olan KBC Güvenlik Konseyi Sekreteri Kazbek Tatuev başkanlık ediyor. Ben bu komisyonun üyesiyim ve normal bir çalışma ilişkimiz var. Kendisine minnettarız.

Müslüman Cemaati ile ilgili gündeme getirdiğimiz tüm meseleleri, hapis cezasına çarptırılanları, terör maddeleri bağlamında onunla birlikte değerlendiriyoruz. Bu komisyon içinde bir tartışma yok. Bu zaten doğru da olmaz. Komisyon çok yararlı ve önemli bir yapı. Burada siyasi, sosyal ve toprak sorunları hakkında konuşuyoruz. Bahsettiğiniz kişiler hiç bir yere kaybolmuş değiller. Bu nedenle bu soruyu sormanızı normal görüyorum. Cumhuriyet düzeyinde, yerel düzeyde tartışmalar yürütmenin gerekli olduğu düşüncesi ile tüm bu sorunlara çözümler oluşturmaya çalışıyoruz.

CAUCASUS TİMES:  KBC’deki Selefilerin ulusal gençlik hareketleriyle nasıl bir arada yaşadıklarını anlamak istiyorum. Son zamanlarda cumhuriyetteki milli hareketler bir canlanma yaşıyor. Sizce selefiler ile milli hareketler arasında çelişkiler var mı?

VALERİ HATAJUKO: Şimdi gençlik ortamında bunları gözlemleyebiliyoruz. Sadece gençlik ortamında değil, KBC’de diğer kesimlerde de İslam’ın hiç var olmadığını,  ya da etkisinin önemsiz olduğunu söyleyen gruplar var. Bu tartışma umarım tırmanmaz. Çünkü bu çok tehlikeli. Bir yanda da milli kültür olmaması gerektiğini söyleyen radikal Selefiler olursa, bunlar ulusal kültürler için tehdit oluşturur. Bu temelde bir çöküş yaşanırsa, dini sorunlar nedeniyle aynı halkın parçalara ayrıldığına dair örnekleri biliyoruz.

KBC’ye gelince. İslam’ın ülkemizde herhangi bir rol oynamadığı fikrine katılmıyorum. Ama bu geleneksel İslamdı. Ve umarım yine bu yoldan gidebiliriz. Geleneksel İslam ve ulusal kültürün arasında bir çelişkisi yoktur.

80’lerin sonu ve 90’ların başında İslam’ın yeniden canlanma süreçlerine tanık oldum. O zaman bütüncül bir programımız, bir stratejimiz vardı. Yeniden canlandırmamız gereken geleneksel İslam’dır. Kültürümüz ile bu İslam arasında özel bir çelişki yok. Ve bu yönde birçok etkinlik gerçekleştirdik. İslam’ı ve Kuran’ı iyi bilen eğitimli kişilerden oluşan bir komisyonumuz vardı. Bir örnek vereceğim; daha sonra cumhuriyetteki İslamcı hareketin üyesi olan bu ünlü insanlar Mukojev ve Astemirov örneği. Onlar bu komisyonların toplantılarına defalarca davet edildi. Ve kabaca bu sohbetler şöyle sona erdi: Yeniden doğmak için var olduğumuzu ve kendilerini her türlü baskıdan korumak için her şeyi yapacağımızı söyledik. Ama yeniden canlanma bizim geleneksel İslamımızla gerçekleşmeliydi. Tanrı cihat çağrısı yapmayı yasaklıyor! Ve aynı şeyleri burada ortaya çıkan misyonerlerle de konuşuyorduk. Bunlar bazen Çerkeslerdi, bazen Araplardı. Ve hepsiyle bu pozisyondan konuştuk.

Cihattan bahseden Selefilerin Bu dönemde ortaya çıktığını belirtmek isterim. O zaman onlara güldüler. Bunlar kimsenin ciddiye almadığı marjinal gruplardı. Ve cumhuriyette İslam’ın canlanma süreçlerinde herhangi bir rol oynamadılar. Ancak ulusal hareketimizin yenilgisinden hemen sonra ve sadece hareketimizin değil, cumhuriyetteki sivil toplum merkezlerinin de yenilgisinden hemen sonra bir güce dönüştüler. Sonrasında hiç kimse selefileri etkileyemeyince güç kazanmaya başladılar.

Yani, ulusal hareketin yenilgisinden sonra, sıradan Müslümanlara karşı kesinlikle temelsiz ve çoğu zaman yasadışı baskıların başladığını iddia ediyorum. Hepimiz bu baskıların sonuçlarını çok iyi biliyoruz. (13 Ekim 2005’teki Nalçik olayları)

Ve bu kasıtlı yapıldı. İslamcıların ve cihatçıların gerçek bir güç haline gelmesiyle ilgilenen Kremlin de bunu kullandı: “Bakın, İslamcılarla sorunlarımız var, ekonomi kötü. Onlar burada bulundukları için durum böyle.” Bu tam da hem Kabardey, hem de Balkar ulusal hareketlerinin yenilgisinden sonra başladı.

CAUCASUS TİMES:  Cumhuriyetteki Çerkes ulusal hareketinin mevcut durumu hakkında konuşmak istiyorum. Hareket Cumhuriyet düzeyinde kararlarda ne kadar etkili? Ve yurtdışındaki Çerkes hareketiyle ne kadar bağlantılı? 

VALERİ HATAJUKO: 2000’li yılların başında Çerkes ulusal hareketinin yenilgiye uğradığını söylemiştim. Şimdi var olan kuruluşların, 90’larda olan kuruluşlarla isim benzerliği dışında hiçbir ilgisi yoktur; ne ideolojileri, ne de katılımcılarıyla bir ilişkileri yoktur. Bunu kolayca doğrulamak mümkün. Nitekim, bugün tartıştığımız sorunlara bakarsak: Aktivistlerin tacizi, Martin Kochesoko olayı, toprak sorunu, anadil meselesi… Bu örgütlerin gündemlerine baktığınızda gündemlerinde bu konuları göremezsiniz. Bu sorunlar onlar tarafından tartışılmaz. Çünkü onlar bazı özel hizmetlerin etkisi altındalar.

Ama bu durum bir Çerkes hareketinin olmadığı anlamına da gelmez!

CAUCASUS TİMES: Martin Kochesokov…

VALERİ HATAJUKO: Evet. Ben bir iletişimden bahsediyorum: Habarovsk, Belarus gibi liderlerin görünmediği, ancak hareketlerin var olduğu modern bir iletişimden. Çerkes ulusal hareketinde de aynı durum var! Herhangi bir organizasyon olarak resmileştirilmemiş olmasına rağmen var. Örneğin, üç yıl önce açlık grevine başlayan Ruslan Gvaşe davası… 21 Mayıs’ta izinsiz bir etkinlik düzenlediği için zulüm gördü. Ve bu olay etrafında, hemen büyük bir hareket ortaya çıktı. Krasnodar Bölgesi’ndeki yerel mahkemeler kararı onayladı. Dava şimdi Strasbourg’a gitti. Ve bu kararların iptal edileceğinden kesinlikle şüphem yok. Ve bugünkü resmi örgütlerin, Çerkesleri temsil eden Gvaşe davasıyla hiçbir ilgisi yok. Ya da aynı şekilde Martin Kochesoko’nun durumunu ele alalım. Hiçbir açıklamayla, Çerkesler adına düzenlenen hiçbir eylemle bu sorunu gündeme getirmiyorlar.

Dahası, Suriyeli Çerkeslerin sorunu… Çeşitli kaynaklara göre çatışmadan önce Suriye’de 200 bine yakın Çerkes yaşıyordu. Suriye’de Dağıstanlılar, Balkarlar da Çerkes olarak adlandırılıyor, ancak Suriye diasporasının en az % 80’i Adige. Ve Federal Yasa’nın 99. maddesine göre, onlar bizim yurttaşlarımız. Ama gerçekte Rusya onları yurttaş olarak tanımak istemiyor. Dünyanın dört bir yanındaki Rus büyükelçiliklerinin ve konsolosluklarının onlarla konuşmayı, onlardan belge kabul etmeyi reddettiği konusunda güvenilir bilgiler var. Ve şanslı olup Rusya’ya dönebilenler iki bin kişi kadar. Onlar Rusya vatandaşlığını basitleştirilmiş bir şekilde alamazlar çünkü Rus dili bilgisi sınavını geçmeleri gereklidir. Ve çoğu sınavda başarısız oluyor. Onlar burada Rusya’da, cumhuriyetlerde yaşıyorlar; Çerkes dilinin devlet dili olduğu yerde Adıgece’nin yeterli olduğuna inanıyoruz. Ayrıca bu kitle çok çabuk taklit ediyor ve Rus dili olmadan yapamayacaklarını çabucak anlıyorlar. Ve hemen çabucak Rusça da öğreniyorlar. Ancak basitleştirilmiş bir şekilde vatandaşlık alamıyorlar.

Yani söylemek istediğim, bu sorunlar bu kuruluşlar tarafından tartışılmıyor. Ve federal merkezin önüne bile götürülmüş değil! Oralarda, bazı itirazların olduğunu ve hangi sonuçların ve olayların olduğunu söyleyebilirler. Bu kuruluşlar bunları ne federal merkezin, ne de dünya topluluğunun önüne taşımıyor. Fakat onların bu tavrı, işlerin başkaları tarafından yapılmadığı, Çerkes dünyasının bu sorunları gündeme getirmediği ve büyütmediği anlamına gelmiyor. Bu sorunlar, modern iletişim kullanılarak hem federal merkeze, hem de dünya toplumuna sunulmaktadır.

CAUCASUS TİMES:  Ve son soru, bir sünger gibi geri kalan soruları içinde toplayan siyaset sorunu… Cumhuriyetin ilk yıllarında, cumhuriyetin başkanı doğrudan seçimle belirleniyordu. Şimdi ise atanıyor. Siz son 30 yıldır cumhuriyetin siyasi hayatının tam ortasındasınız. Sizce KBC toplumunda doğrudan seçim fikri ne kadar popüler? Tüm toplumu, cumhuriyetin tüm sakinlerini kastediyorum, sadece aktif kısmını değil. Ve yine, çiziktirilmiş sayıları kastetmiyorum, gerçeklikten bahsediyorum.

VALERİ HATAJUKO: Bugünkü toplantının ana konusuna yaklaşıyoruz: Oluşan gücün kontrolü sorunu. Bu güç kontrolü sorununu, herhangi bir bildiri, uyarı ve bazı kuruluşların veya kamu odaklarının oluşturulması çağrılarıyla çözemeyiz.

Ve bu deneyim zaten var. Tek bir yol var: hükümetin her düzeyde doğrudan, özgür seçimlerle belirlenmesi. Toplumda böyle bir isteğin olup olmadığını sordunuz. Evet var ve bu kolaylıkla görülebilir. Gözlemleyin, hem yapılan yayınlarda, hem de sahada çalışırken tanıştığımız insanlarda bunu gözlemleyebiliyoruz. Ve bunun için sadece cumhuriyetimize değil, aynı zamanda Kuzey Kafkasya’ya ve Rusya’da Habarovsk Bölgesi’ne bakın. Dolayısıyla elbette böyle bir istek var.

Bu sorunu çözmek mümkün olsaydı, o zaman bugün bahsettiğimiz sorunların mutlak çoğunluğu çok kolay çözülürdü; çoğunun da çözülmesine başlanabilirdi. Yetkililerin elinde, cumhuriyet sakinlerinin acil sorunlarını çözmek için kullanmadığı devasa bir kaynak var. Ve diğer şeylerin yanı sıra, iktidar seçemiyor olmamızdan dolayı kontrol edemediğimiz çeşitli bütçelerden bahsediyoruz.

Bu sorunun birçok farklı yönü var. Ancak iktidar seçme sorunu ana sorundur!

Ve şunu ilave etmek istiyorum: Bu yaklaşımımız, politik doğruluğa bir tür övgü değildir. Kuzey Kafkasya’daki tek bir normal insanın, bu ülkenin, Rusya’nın çökmesini istemediği anlaşılmalı.

CAUCASUS TİMES: Valeri, çok önemli bir konuya değindiniz, muhtemelen en önemlisi…

VALERİ HATAJUKO: Bu pragmatik bir yaklaşım, bu bir düz metindir. Bizi enkazın altına gömecek olana işarettir! Ama şimdi olan şey şu ki, federalizm pratikte kalmadı. Cumhuriyetlerin gerçek bir öznelliği yok. İktidarı seçmezsek ne tür bir öznellik olabilir? Ancak diyebilirim ki, mevcut durum değişmezse, bu süreçler Rusya’nın çökmesine neden olabilir.
_____________
Kaynak: www.caucasustimes.com
Edit: Kuşba E.

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu