Diaspora Haberleri

ÇERKES-FED BÜYÜK ÇERKES SÜRGÜNÜ’NÜN 158. YILDÖNÜMÜNÜ, BEYOĞLU’NDA DÜZENLEDİĞİ BİR PROGRAMLA ANDI

Kafkasya halklarına uygulanan soykırım ve sürgün 158. Yılında düzenlenen etkinliklerle anıldı.

Çerkes Dernekleri Federasyonu’nca düzenlenen program saat 21.00’da Beyoğlu Odakule arkasındaki alanda gerçekleştirildi. Arka planında Çerkes soykırım ve sürgününü anlatan barkovizyon gösterilerinin yer aldığı platformda icra edilen programda Adıgece bir konuşma yapan Çerkes Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Yılmaz Dönmez Çerkeslerin yaşadığı faciayı dile getirerek, ilahi adaletin bir gün tecelli edeceğine inandıklarını söyledi.

Murat Tosun’un okuduğu 21 Mayıs şiiri sonrasında, programa katılan Suriyeli Çerkeslerin çokluğu da dikkate alınarak Adıge Kafkas Derneği Başkanı Mümin Ğış basın açıklamasının Arapça versiyonunu okudu.

Daha sonra söz alan Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Nusret Baş basın açıklamasını Türkçe olarak takdim etti. Nusret Baş’ın açıklamasının tam metni şöyle:

“Rus emperyası, Altın Orda Devleti’nin yıkılması sonrası, 1600’lü yılların başından itibaren Hazar kıyılarından Kafkasya topraklarına musallat olmaya başladı ve dozu gittikçe artan saldırıları son 100 yılda soykırıma dönüşerek 19. yüzyılın son çeyreğine kadar sürdü.

Bu zaman diliminde yüzlerce köy yakılıp yıkılırken, sakinleri öldürüldü ve sürüldü, malları, mahsulleri,  toprakları talan edildi, Suharov gibi, Yermelov gibi, Zass gibi şizofren generallerin uygulamalarıyla koca bir ülkenin insanları maddi ve manevi olarak büyük bir yıkıma uğratıldı.  Bu süreçte dünyanın en vahşi savaş ve istila yöntemleri uygulandı. Kafkasya’ya dinmeyen bir şehvetle saldıran Rus ordusu, Napolyon’a karşı cepheye sürdüğü ordunun birkaç kat daha büyüğünü Kafkasya’da kullandı. Napolyon Rus ordusuna karşı altı ay bile dayanamazken, Kafkas halkları aralıklı olarak iki yüz yıl; sonrasında kesintisiz 100 yıl süreyle Ruslara karşı direndiler ki, düzenli bir orduları bile yoktu. Kafkas halkları düşmana top yekün karşı koyarak köylerini, ocaklarını ve değerlerini cansiperane savundular.  Sonunda devlet gücüne sahip olan, bitmeyen insan kaynakları ve üst düzey teknolojik aygıtlara sahip olan ve ayrıca hiçbir etik kural tanımadan savaşan taraf galip geldi. Savaş, 21 Mayıs 1864’te son çatışmaların yaşandığı dağ köyü Kbaade’de Rus imparatorluk birliklerinin yaptığı geçit töreni ve düzenlenen kilise ayini ile sona erdi. 

Bugün 158. Yıldönümünü andığımız 21 Mayıs 1864 tarihi, bizler için işte o eşi görülmemiş zulmü, Çerkes Soykırım ve Sürgününü simgeler.

Savaşın son 100 yılında Rus tahtından beş imparator geçti. Rus İmparatorluğu bu dönemde Napolyon’u yendi, Polonya’yı, Kırım Hanlığı’nı, Baltık devletlerini, Finlandiya’yı ele geçirdi, Transkafkasya’yı ilhak etti, Osmanlı ile dört savaş kazandı, İran’ı yendi, Doğu Kafkasya’yı ele geçirdi; ancak bütün zulmüne rağmen Karadeniz kıyılarında hakimiyet kurmayı başaramadı. Çerkesya’yı tek bir yolla fethetmesi mümkün oldu: mevcut nüfusu topraklarından kovarak…

Evet, bitmek tükenmek bilmeyen saldırılarda Kafkasya halkları büyük bir nüfus kaybetti; ancak Rus zulmü, savaş bitince bile sağ kalabilenlere topraklarında yeni bir hayat kurma hakkı vermedi. Rus makamları Karadeniz kıyısında hükümranlıklarını kurmak için bölgedeki Adıge, Wubıh ve Abaza boylarını tam bir etnik temizliğe tabi tuttu. Bu toplumlara ültimatom çekerek ya Kuban’ın bataklıklarına taşınarak Rus vatandaşlığını kabul etmelerini; ya da ülkeyi toptan terk etmelerini istedi. İşgalcilerin bu teklifi bilinçliydi. General Fadeev’in ifadesiyle “Kartalların tavuk kümesine gitmeyeceğini” biliyorlardı. Yani seçenek aslında tekti: Her halükarda Karadeniz kıyısı boşaltılacaktı. Kuban bataklıkları doğrudan hastalık ve ölüm vaad ediyordu; tabii buna rıza göstermediler. O zaman ikinci seçenek devreye girdi: Sürgün…

Ve 2 milyonu aşkın insan anayurdundan atıldı. Sürülenlerin yarım milyonu daha Karadeniz’den çıkmadan karanlık sulara gömüldü. Karaya ayak basabilenlerin bir o kadarı daha birkaç yıl geçmeden salgın hastalıklara, açlığa ve soğuğa yenik düştü.

Tüm bu felaketlerin sonucu olarak, antik Çerkesya haritadan silindi.

100 bine yakın Wubıh’ın tamamı vatanından çıkartıldı. Doğal yaşam alanları tarumar olan Wubıhlar gurbet elde dillerini ve kültürlerini kaybetti.

Batı Adigeleri topraklarının ve nüfusunun % 90’ını yitirdi. Karadeniz sahilinde yaşayan 300 bin Şapsığ’dan sadece 1000 tanesi anavatanında kalabildi.

Ruslar bölgeye ayak basmadan 4 milyona yakın olan Kuban bölgesi Adige nüfusu soykırım ve sürgün sonrası 60 binden daha aza düştü.

Abazalar 93 harbine kadar süren vahşet ortamlarında nüfuslarının % 70’inden fazlasını kaybetti.  Bzıp Nehri’nin üst bölgesinde yaşayan Abazaların tamamı Osmanlı topraklarına deport edildi.

Diğer bölgelerdeki Kafkas halklarından ise daha az sayıdaki kısmı, uygulanan baskılar ve geçinecekleri toprakların ellerinden alınması sonucu vatanlarından ayrılmak zorunda kaldı.

Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu’daki Kafkas diasporası, işte soykırım sonrası gerçekleştirilen böyle bir sürgün sonucu oluştu.

***

158 yıl geçti. Fakat görüyoruz ki Rusların planları istedikleri sonucu vermedi. Onlar sürgünlerin ikinci nesilden sonra tamamen yok olacağını öngörüyorlardı. Anadolu’ya, Balkanlara ve Ortadoğu’ya savurdukları halklarımız bu yeni topraklarda olağanüstü bir mücadele vererek hem hayata tutundu, hem de dil, kültür ve değerlerini bugünlere kadar korudu. Bugün milyonları aşan nüfusları ile anavatandaki soydaşlarının 6 katı mevcuda sahipler ve hem gasp edilen vatanlarını, hem tüm insani ve ulusal haklarını talep ediyorlar.

Müteselsilen Rus Çarlığının bugünkü mirasçısı olan Rusya yönetiminden Çerkes halkına karşı işlenen suçların ikrarı ile soykırımını tanımasını; sonra da halklarımızın anavatana dönüş ve rehabilitasyonu için gereken sorumluluğu üstlenmesini istiyorlar.

Ancak dün Çeçenistan’da, bugün Ukrayna’da yaptıklarını görünce, Rus yönetimlerinin emperyal şehvetinin hala dinmediğini anlıyoruz.

Fakat makas daralıyor, tüm dünyanın öfkesi üzerlerinde ve kendilerini bekleyen kötü sona her gün biraz daha yaklaşıyorlar.

Biz Çerkesler olarak, kamuoyu huzurunda bir kez daha kararlılıkla deklare ediyor ve diyoruz ki: kıyamete kadar da sürse, vatanımızı elde edinceye ve tüm toplumsal haklarımızı kazanıncaya kadar bu kutlu mücadeleyi sürdüreceğiz.

Yaşasın Halklarımızın Varoluş Mücadelesi!

Kahrolsun sefil emperyalizm !”

 

Daha sonra kürsüye Çoğulcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Faruk Arslandok geldi.

Arslandok Çerkeslerin tarihi süreçte yaşadıklarını ve bugün düşmüş oldukları sıkıntılı durumu dile getirerek şunları söyledi:

“Değerli katılımcılar, basın mensupları, saygıdeğer kamuoyu;

Bugün 21 Mayıs 1864 Büyük Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nün 158. Yıldönümünü anmak için buradayız.  Modern zamanların  ilk ve en büyük soykırım ve sürgünlerinden olan bu büyük tarihi trajedide hayatını kaybeden masum insanları saygı ve rahmetle anıyorum.

Özgürlüklerini ve yurtlarını savunmak için 300 yılı aşkın bir süre Rus İmparatorluğu’nun saldırılarına direnen Kafkasyalılar ve Çerkesler için bu mücadelenin son 101 yılı, Rus ordusunun şiddet ve vahşet dozunu sürekli artırdığı bir soykırım süreci olmuştur. Bu dönemde Rus Ordusu, masum sivil insanları, çocuk, kadın, yaşlı ayrımı gözetmeden hedef almış, insanların beslenme, barınma ve yaşam ortamlarını ortadan kaldırmaya yönelik her türlü eylemi, şiddeti ve vahşeti sergilemiştir. Planlı olarak Çerkesya’yı insansızlaştırmaya yönelik bir etnik temizlik hedefiyle hareket etmiştir.

Bu soykırımın sonucunda, 21 Mayıs 1864 tarihinde Kafkasya’nın işgalini tamamlamış ve akabinde soykırımın devamı olan aynı acımasızlıktaki kitlesel sürgünle Çerkes Halkının hayatta kalan nüfusunun %90’ına yakınını Osmanlı İmparatorluğunun topraklarına sürmüştür.

Bu sürgün sırasında ve sonrasında yetersiz beslenme, barınma, iklim koşulları ve salgın hastalıklar nedeniyle yurtlarından koparılan 2 Milyona yakın insanın büyük bir bölümü hayatını kaybetmiştir.

Bu Büyük Soykırım ve sürgün Çerkes Halkı üzerinde çok büyük, telafisi zor bir tahribat yaratmıştır.

Bu soykırım ve sürgünün sonucunda Çerkes Halkı;

  • Anayurdunun bağımsızlığını ve özgürlüğünü kaybetmiştir.
  • Yetişmiş insan gücünün ve nüfusunun çok büyük bir kısmını kaybetmiştir.
  • Toplumsal gücü büyük ölçüde zayıflamıştır.
  • Anayurdunda azınlık durumuna düşmüştür.
  • Nüfusunun neredeyse %90’a yakını diasporada yaşamaktadır.
  • Anayurdunun coğrafi bütünlüğü bozulmuştur.
  • Anayurdunda idari bir bütünlük oluşturamayacak duruma düşürülmüştür.
  • Anayurdunda ve diasporada dilini, kültürünü, kimliğini ve ulusal varlığını koruyup geleceğe taşıyamama tehlikesi altındadır.

Rusya Federasyonu’nda son 22 yıldaki yönetim anlayışı, karar ve uygulamalar, yasal ve anayasal düzenlemeler federasyon anlayışına, hukuka, insan hak ve özgürlüklerine aykırı bir yönde ilerlemektedir. Bu gelişmeler Rusya’nın zaten zayıf olan federatif yapısını üniter bir yapıya, Çarlığın yeni bir versiyonuna dönüştürmeyi hedeflemektedir. Anavatanımızın ve anavatanda yaşayan kardeşlerimizin, dolayısıyla da bütün Çerkeslerin geleceğini tehdit eden sorunların başında Rusya’nın bu yaklaşımı ve devlet anlayışı gelmektedir. Bu yaklaşım ve anlayış soykırım ve sürgünün Çerkes Halkının geleceği üzerinde yaratmış olduğu tahribatı derinleştirmektedir.

Çerkesler diasporada da ciddi bir asimilasyon süreci içerisindedir.

21 Mayıs, Çerkes Halkının toplumsal gücünü, birlikteliğini, farkındalığını ve kimlik bilincini en yüksek düzeyde ortaya çıkaracak, bütün bu olumsuzluklarla mücadele edebilmesinin gücüne zemin olacak ortak bir semboldür. Çerkes Halkının geleceğini yeniden güçlü bir şekilde inşa edebilmesi için bu zeminde yaratılacak güç çok önemlidir.

Evet; soykırım ve sürgün Çerkes Halkının geçmişi üzerinde çok büyük bir tahribat yaratmıştır. Bu büyük trajedide hayatını kaybeden masum insanlarımızı rahmet ve saygıyla anıyoruz. Ruhlarının huzur bulmasını ve mekanlarının cennet olmasını diliyoruz.

Ancak, Soykırım ve sürgünün Çerkes Halkının geleceği üzerinde yarattığı tahribat güncelliğini ve sıcaklığını yakıcı bir şekilde koruyor.

Bundan sonraki çabamız; elbette geçmişi unutmadan, bu tahribatın önlenmesi ve geleceğin yeniden güçlü bir şekilde inşası yönünde olmalıdır.

Buradan Rusya Federasyonu yöneticilerine sesleniyoruz:

  • Tarihi, siyasi ve hukuki mirasçısı olduğunuz Rus Çarlığı’nın Çerkes Halkına uyguladığı soykırım ve sürgünü tanıyınız. Bunun için Çerkes Halkından samimi bir şekilde özür dileyiniz.
  • Soykırım ve sürgünün Çerkes Halkının geleceği üzerinde yarattığı tahribatı derinleştiren tutum ve yaklaşımlarınızdan, Çerkes halkını yok sayma ve köleleştirme girişimlerinizden vaz geçiniz.
  • Çerkes Halkının varlığı ve geleceği üzerinde yaratmış olduğunuz tahribatın giderilmesi için üzerinize düşen sorumluluğu yerine getiriniz.
  • Çerkes Halkının geleceğini yeniden inşa etmesine pozitif ve geliştirici bir şekilde yaklaşınız.
  • Çerkesya’da demografik, idari, coğrafi ve sosyal yapının Çerkeslerin aleyhine gelişmesini önleyiniz.
  • Rusya Federasyonu’nun sadece ismiyle değil, uygulamalarıyla da gerçek bir federasyon olduğunu gösteriniz.
  • Çerkes Halkının anayurduyla özgürce ilişki geliştirmesinin önündeki engelleri kaldırınız.
  • Kafkasya’daki hukuksuzluklara ve insan hakkı ihlallerine son veriniz.

Çerkes Halkı var olduğu sürece kendisine yapılan soykırımı ve büyük tarihi haksızlığı unutmayacaktır, unutturmayacaktır. Çünkü unutulan soykırımlar tekrarlanır.

Yaşasın Çerkes Halkı

Yaşasın Çerkes Halkının Özgürlük Mücadelesi

Yırepsow Di Ĺeṕkır

Yırepsow Di ĺeṕkım Yı Xutınığa Ĺeĵığar”

selcuk özdağProgram Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın yaptığı selamlama konuşmasıyla devam etti. Özdağ Çerkeslere acılarını paylaştığını söyleyerek dillerine kültürlerine sahip çıkmalarını istedi. Selçuk Özdağ Kafkasya’nın bir gün özgür olacağına inandığını belirterek, Çerkeslerin bu acıyı sinema, şiir,roman, müzik gibi sanat dallarıyla ifade ederek daha geniş kesimlere anlatmaları gerektiğini söyledi.

Bu arada programa katılan Ukraynalılar adına da bir konuşma gerçekleştirilerek Rus emperyalizmine karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiği söylendi.

Program kısa mesafeli bir yürüyüş korteji oluşturuldu. Yürüyüşün sonunda Çerkes Fed Başkanı Nusret Baş ve yanındaki heyet  Rus konsolosluğu önüne siyah çelenk bıraktı. Program gökyüzüne salınan üzerinde soykırıma dair ifadelerin yer aldığı balonların uçurulmasıyla sona erdi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu