Araştırma/Analiz

GÜVENLİĞİN KOLEKTİFLEŞTİRİLMESİ

KGAÖ güçlerinin Kazakistan'a girmesinin geniş kapsamda ne gibi sonuçları olacak?


FEDOR LUKYANOV*

Durumu istikrara kavuşturmak için KGAÖ barış koruma birliğinin Kazakistan’a getirilme kararı, tüm Sovyet sonrası alanı ilgilendiren  kilometre taşı bir olaydır.

Dış ve iç tehdit koşullarını ayıran çizgi ortadan kalkmış vaziyette. Üye ülkelerden birinde iç nedenlerle devlet yönetiminin çökmesi tehdidi (yapısal sosyo-politik dengesizliklerin birikmesi, uzun süren ve giderek daha süslü bir güç geçişiyle birleştiğinde) hiç gecikilmeden “dış kaynaklı terör çetelerinin saldırısı” olarak yorumlanmış ve hemen bir karara dönüştürülmüştür… Düşman içeride olsa bile bundan böyle dışarıda olacaktır. Bu yaklaşım KGAÖ’nün önündeki engeli kaldırmakta ve organizasyonun ülkelerce daveti için resmi bir dayanak sağlamaktadır. Ne Kırgızistan’da (ki orada tekrar tekrar yaşanan bu tür olaylar neredeyse norm haline gelmiştir), ne de üç buçuk yıl önce Ermenistan’da böyle bir şey olmamıştı. Daha sonra hem KGAÖ (siz bunu “Moskova” olarak okuyabilirsiniz), hem de üye ülkeler, süreçlerin içsel doğasına dikkat çekerek, dışarıdan güç çağırmaya gerek olmadığını mümkün olan her fırsatta vurgulamışlardı.

Dış ve iç tehdit arasındaki sınırın ortadan kalkması küresel bir süreçtir. İlginçtir ki, önceki yıllarda liberal ve insan hakları temelli bir yaklaşım itici güç olarak hizmet ederken (insan hakları ve özgürlükler etkilendiğinde egemenlik bir dogma değildir düsturu); şimdiki motivasyon kaynağı koruyucu muhafazakarlıktır; buna göre hem istikrarsızlığın kaynağı olması durumunda, hem de komşularının güvenliği söz konusu olduğunda müdahaleye izin verilebilir.

Hakkaniyetli bir yaklaşımla, barış gücünü, meşruiyeti sorgulanmayan bir hükümetin davet ettiğini; protestocuların da mevcut cumhurbaşkanının değil, eski cumhurbaşkanının görevden alınmasını açıkça talep ettiklerini belirtmek gerekir. Bu durum, örneğin Bişkek-2010’da (Kurmanbek Bakiyev’in devrilmesi olayı) geçici devlet başkanı olan Roza Otunbayeva’nın KGAÖ’ya başvurmaya çalıştığı durumdan farklıdır. O zaman, Kırgızistan’da tüm yetkili makamların çöküşü söz konusu idi, bu nedenle de müdahalenin yasallığı son derece sorgulanabilir haldeydi. Hukuki dayanağı da Batının “insani müdahaleleri” ile karşılaştırıldığında daha güçlüdür: çünkü o müdahalelerde, -karmaşık bir üne sahip olsa da- uluslararası düzeyde tanınan rejimlerin değiştirilmesi söz konusu olmuştur.

Muhtemelen, olayların arka planını, kararın nasıl alındığını, özellikle de hem Kazakistan’da hem de Moskova tarafında inisiyatifin kimden geldiğini önümüzdeki zamanlarda öğreneceğiz. Rus liderliğinin ateş tamamen alevlenene kadar beklememe kararında olduğu, sürecin önünde hareket etmeye karar verdiği ise açıktır. Bu, Belarus’ta bir buçuk yıl önce gösterilen yaklaşımdan alınan dersin bir yansımasıdır. O zaman sadece Rus güvenlik görevlilerinin müdahaleye hazır olduğuna dair Putin’e bir uyarı gelmişti ve bu yeterliydi. Şimdi ise uyarmadan, hemen harekete geçtiler. Görünüşe göre Moskova, yerel liderlerin iktidarı ellerinde tutabileceklerinden emin değildi.

Dış ve iç difüzyon(yayılma) tamamlanamaz. Şimdi önemli soru, KGAÖ birliğinin getirilmesinin, Kazakistan’daki klan mücadelesinin sona ermesi (“transit”) ve birliğin tesis edilmesi anlamına gelip gelmediği? Ve kimin otokrasisi olacağı.

Moskova’nın kendisi için en avantajlı pozisyonu alma şansı var: Rusya için kilit konumda bir devletin topraklarında, daha sonraki olayların gelişimine endeksli olarak, garantör rolüyle fiziksel bir kuvvet bulundurma imkanı.

2020 savaşı sonrası Ermenistan’da da benzer bir durum yaşanıyor. Bu, nihai bir durum veya soruna bir çözüm değil, ancak önümüzdeki dönem için etkili bir araç seti sağlıyor.

Önemli olan, büyük ölçüde krize yol açan yerel çekişmelere karışmamaktır. ABD ve AB örneğini takip eden, “sadece yetkililerle çalışma” değil muhalefeti de hoş karşılayan, her siyasi kültürün kendi güçlü ve zayıf yönleri olduğunu dikkate alan, Moskova’ya ilgi duyan ülkelerdeki güç dengesinin avantajlı şekilde biçimlendirilmesi gerektiğine dair sık sık yaptığımız çağrılarımız dikkate alınmıyor.  Moskova bunu nasıl yapacağını bilmiyor, hiçbir zaman başaramadı ve denediğinde de kaybetti. Rusya için ideal olan, ilgilendiği ülkelerde, oradaki iç siyasi dinamikler hakkında çok fazla endişelenmemesini sağlayacak bir güç sigortası kurmaktır. Başka bir deyişle, kimin üstünlüğü ele geçirdiği önemli değil; herhangi bir hükümet nesnel koşulları -Rus askeri varlığını- hesaba katmak zorunda kalacaktır.

Zaten bir kereden fazla yazdım; yaklaşık dört ya da beş yıl önce, genellikle “Sovyet sonrası alan” olarak adlandırılan bölge üzerinde bulunan tüm ülkeler kritik bir döneme girdi: yetenekli egemen devletler olarak varlıklarını kanıtlama dönemine. 1992’de hepsi gerçek hallerine göre değil, yalnızca SSCB’nin ortadan kaldırılması nedeniyle bu şekilde tanındılar. Oluşum farklı şekillerde gerçekleşti ama bağlam ortaktı: Büyük bir dış ilgi vardı (Rus, Batı ve daha az ölçüde bölgesel). Bu ilgi (yani eski Sovyetler Birliği’nin mirası için dış güçlerin mücadelesi) genel olarak istikrarsızlaştırıcı bir rol oynasa da olaylara belirli bir mantık kazandırdı. Bu durum onları büyük uluslararası süreçlerin bir parçası haline getirdi.

Ancak bir noktadan sonra, dünya siyasetinin büyükleri nezdinde “yeni bağımsız devletlerde” (doksanların başlarında kullanılan bu terimi hatırlıyor musunuz?) olup bitenlerin önemi azalmaya başladı. Bu, küresel değişimler ve büyük ülkelerin giderek daha fazlalaşan kendi sorunlarına odaklanması nedeniyle oldu. Tabii ki eski Sovyet cumhuriyetlerinden tamamen uzaklaşmadılar, ancak onlara çok daha az ilgi ve kaynak ayrıldı. Bu, elbette özel bir konumda olmasına ve çıkar yelpazesinin daralması karşısında en uygun etki biçimlerini aramasına rağmen Rusya için de geçerlidir.

Bu uluslararası arka plana karşı, Sovyet sonrası ülkelerin siyasi alanı, farklı grupların etkileşimi, ulusal siyasi kültür ve sosyal düzenin özelliklerini yansıtan iç süreçlerle doluydu. Üstelik, her yerde siyasette nesil değişim dönemi başlamıştı. Çoğu durumda son yıllardaki çalkantılar (belki de 2019’da Moldova’daki “büyükelçilerin komplosu” hariç) özgün bir evrimin ürünüdür. Ermenistan-2018, Ukrayna-2019 (Zelensky ve “halkın hizmetkarlarının” gelişi), Kırgızistan-2020, Belarus-2020, şimdi de Kazakistan. Dış güçler tüm bunlara tepki vermek, bazı durumlarda müdahale etmek veya müdahale etmekle tehdit etmek (Belarusya’da olduğu gibi) zorunda kalırlar; ancak değişimin başlatıcısı olarak hareket etmezler, daha çok onlara uyum sağlar ve onları kullanmaya çalışırlar.

“Bit kontrol testi” ciddidir. Ve herkes bu testten güvenli bir şekilde geçmeyecek. Ermenistan örneği, ulus için sonuçların son derece vahim olabileceğini gösteriyor.  Ermeni örneğinde, ülkenin bariz sorunlara rağmen, geleneksel düşman karşısında sağlam bir kimliğe sahip olduğu, başarılı bir şekilde harekete geçme ve hayatta kalabilme kabiliyeti olduğu fikri hakimdi. Kazakistan da uzun süredir, yerleşik müreffeh bir cephe ile son derece sorunlu deforme içerik arasında çarpıcı bir karşıtlığın riskiyle karşı karşıya olan bir örnek durumunda. Hiç şüphe yok ki bu olay son olmayacak.

Moskova, politikasını yürütmek için ilk kez kontrolü altındaki kurumu kullandı. Şimdiye kadar, onların tamamen dekoratif olduğuna inanılıyordu. Kazakistan’da konuşlandırılan kuvvetlerin ezici bir çoğunlukla Rus olacağı açıktır. İlk olarak, yasal kapasiteyi garanti ederler. İkincisi, eğer Kazakistan Rus askeri varlığını kabul ederse, o zaman Ermeni ya da -Tanrı beni affetsin- Kırgızlarla aynı fikirde olmayabilir. Aynı zamanda, koalisyon markasının kullanılması Moskova’ya ek fırsatlar veriyor ve ittifaka siyasi veçhe kazandırıyor. Kazakistan vakasının diğer KGAÖ devletlerinde ne ölçüde tekrarlanabilir olduğu daha sonra netleşecek, ancak bir emsal oluşmuş durumda.

Amerika Birleşik Devletleri ile bir güvenlik sistemi üzerine müzakerelerin arefesinde, her şey zamanında gerçekleşti. Rusya, askeri-politik alanda hızlı ve alışılmadık kararlar alma, dünyanın kendisi için önemli bölgelerinde neler olup bittiğini etkileme yeteneğini hatırlattı. Elbette, etki alanının genişlemesiyle birlikte sorunların hala oldukça fazla olacağı ülkelerde olanlara dair sorumluluk alanı da genişler. Ancak Moskova, her halükarda bu sıkıntıların sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalacaktı. Bunu bir inisiyatife ve bir dizi farklı araca sahip olarak yapması daha uygundur.

* Yazar, “Küresel İşlerde Rusya” dergisinin baş editörü, Dış ve Savunma Politikası Konseyi (SVOP) Başkanıdır.
—————————
Kaynak: https://profile.ru/columnist/kollektivizaciya-bezopasnosti-992864/?fbclid=IwAR16XEDPrVvETGk-s8sbX3WH39AozWVL06ZwONvMA9ueyjxPmhbpJ1BbagE

Edit: Kuşba E.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu