Federasyondan HaberlerHaberler

Waynah Halkının Sürülüşünün 72. Yıldönümünde Çerkes Fed’den Açıklama

Çerkes Fed, Waynah halkının sürülüşünün 72 yılı münasebetiyle bir mesaj yayınladı. Mesaj içeriği şöyle:

Waynahların 23 Şubat 1944 tarihinde Sibirya steplerine sürgün edilmek suretiyle uğratıldıkları soykırım girişimini 72. yılında elem ve lanetle anıyor; zulüm üzere ölen Çeçen-İnguş kardeşlerimize bir kez daha yüce Allahtan rahmet diliyoruz.

ÇERKES DERNEKLERİ FEDERASYONU

*******

23 ŞUBAT 1944’DE NE OLDU?

İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların Rusya’yı işgali sırasında Çeçenlerin ayaklanmasından korkan Stalin ve Komünist liderliği, tüm halkın Orta Asya ve Sibirya’ya sürgün edilmesine, Çeçen – İnguş Otonom Cumhuriyeti’nin lağvedilmesine ve ülke topraklarının Rus ve diğer Sovyetler Birliği nüfusu ile doldurulmasına karar verdi. Sürgünün hazırlıkları tam bir yıl sürdü. Özel eğitimli 100.000 kişilik ordu ve emniyet gücü askeri manevralar yapmak bahanesiyle Çeçenya’daki her bir köye ve kasabaya sevk edildi. 23 Şubat 1944 arifesinde Çeçen-İnguş Otonom Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları tüm kasaba ve köylerin meydanlarında Kızıl Ordu Günü’nü kutlarken güvenlik güçleri tüm meydanların etrafını sardı ve her bir meydandaki vatandaşlara tüm Çeçen ve İnguş halkının Orta Asya ve Sibirya’ya sürgüne gönderilmesine ilişkin Yüksek Sovyet Kararnamesi’ni okundu.

Ardından 15-20 dakika içerisinde hazırlanmaları istendi. Gösterilen herhangi bir öfke işaretinin cezası ölüm oldu. Nüfusun taşınabilir kısmı tren istasyonlarına nakledildi ve sığır taşımak için kullanılan soğuk tren vagonları ve lokomotiflerine yüklendi. Vagonlar, kadın, erkek ve çocuklarla kapasitesinin üzerinde tıka basa dolduruldu. İzdiham ve hijyenik ortamda pek çok insan boğuldu ve öldü.

23 Şubat akşamından itibaren tıka basa dolu trenler doğuya Kazakistan, Kırgızistan ve Batı Sibirya’ya yöneldi. Karın kapladığı “Ölüm Yolu” yirmi günü aşkın süre boyunca binlerce Çeçen’in cesediyle işaretlendi. Sürgün edilenler varış noktasına ulaştığında, günlük yaşantıları bir başka gün hayatta kalabilmek için klasik yaşam mücadelesiyle geçti. Sağ kalanlardan pek çok insan açlıktan ve hastalıktan dolayı yaşamını yitirdi. Yerel nüfusa  yeni gelenlere hiçbir şekilde yardım etmemeleri emri verilmişti.

Sonrasında çok sayıda Çeçen zorla çalışma kamplarına gönderildi ve Çeçenler Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’daki sert dağlık alanlar üzerinde inşa edilen anayol için kullanılan köle işçi sınıfının ana kaynağı oldu.

Bütün bunlar yaşanırken; binlerce Çeçen ve İnguş genç, Sovyet ordusunda askere alınmıştı ve Sovyetler Birliği’ni Nazi ordusunun işgalinden korumak için savaşıyor ve ölüyordu. Bu insanlar bile katliamdan kendilerini kurtaramadılar.

Sürgünde 200 binin üzerinde Çeçen ve 30 binin üzerinde İnguş’un öldüğü tahmin ediliyor. Neredeyse her iki Çeçen ve İnguş’tan birisi hayatını kaybetti.

Çeçen halkının imhası sadece fiziksel anlamda değildi. Yüzyıllardır atalarının topraklarında yaşayan Çeçenlerin tüm anıları da yok edildi.

Çeçen Halkı böylesi insanlık dışı bir muameleyi hak edecek ne yapmıştı?

Komünist liderliği Çeçen halkını Sovyet Birliği’ne karşı Alman ordusuyla işbirliği yapmakla itham etti, ancak gerçekte ise Çeçen halkının Almanlarla işbirliği yapma fırsatı dahi olmadı, çünkü Alman ordusu Çeçenya’ya hiç ulaşamadı. Sürgünün gerçek sebebi ise 1918’den 1939’a kadar Çeçen halkının Sovyet rejimine karşı defalarca ayaklanması, bağımsızlıklarını ve özgürlüklerini talep etmeleri ve komünist önderliğinin bundan endişe duymasıydı. Ayrıca sürgünün mimarının zihninde Çeçenya’nın topraklarını komşu bölgelere paylaştırmak vardı.

Çarist dönemlerden bu yana Rus sömürgesine karşı Çeçen mücadelesi her zaman kendi topraklarında özgür ve bağımsız olma, Allah’ın doğumla bahşettiği kendi kaderini tayin ve hürriyet hakkı içindi.

Sürgün cezasında düşmanca ve acımasızca bir ortamda yaşam mücadelesi verilen on üç yıl boyunca Çeçenler umutlarını asla yitirmediler ve kendi kendilerine bir gün anavatanlarına geri dönerek hayatlarını yeniden inşa edeceklerini telkin ettiler. Kendilerine olan saygılarını muhafaza ettiler ve gururlarıyla ahlaklarını kimsenin ayakları altına almasına izin vermediler.

1953 yılında Joseph Stalin’in ölümünden sonra Komünist partinin başına Nikita Kruşçev geçti. Kruşçev, Şubat 1956’da partisinin yirmi ikinci kongresinde yaptığı gizli bir konuşmada insanların sürgünlerinin hepsinin bir suç olduğunu ve tersine çevrilmesi gerektiğini ima etti.

9 Ocak 1957’de SSCB Yüksek Sovyeti İcra Komitesi bir kararname ile Çeçen-İnguş Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni yeniden kurdu.

Haklarının iade edildiğini öğrenen binlerce Çeçen anavatanları Çeçenya’ya geri dönmeye başladı ve evlerinin yabancılar tarafından işgal edildiğini görünce beyinlerinden vurulmuşa döndüler. Bir kısmı kendi evlerini yabancılardan satın almak zorunda kalsa da Çeçenlerin çoğu ne yapıp edip evlerini geri almaya başardı.

Çarlık dönemindeki soykırım Çeçen halkının nüfusunun % 35-50’sinin imhasıyla sonuçlandı. 1944 soykırımında sürgün edilenlerin % 50’si yok edildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu