Erol Karayel

Hukuk Kisvesinde Darbe: RUSYA’YA YENİ ANAYASA -4-

EROL KARAYEL

Rusya Federasyonu yeni anayasası halk oylamasına sunuldu. Bir hafta sürecek oylama 1 Temmuz akşamına kadar sürecek.

Rusya Anayasasını etüd ettiğimiz çalışmamızın bu son bölümüne 67/1’in 3. Fıkrası ile devam ediyoruz.

Madde 67.1

3) Rusya Federasyonu, anavatan savunucularının anısını onurlandırır, tarihi gerçeğin korunmasını sağlar. Halkın anavatan savunmasındaki başarısının öneminin azaltılmasına izin verilmez.

Tabii ki biliyorsunuz, “Anavatan Savunucuları” denilirken 2. Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı verilen mücadele kastediliyor. Ancak buna anayasal düzeyde sahip çıkılmasındaki amaç başka.

Malumdur ki 2000’li yıllarda Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle, toplumu farklı semboller ve anlamlar etrafında bütünleştirme çalışmaları yürütüldü. Bu konuda din (Hristiyanlık) üzerinden yapılan atraksiyonlar kadınlar çoğunlukta olmak üzere toplumun belli bir kesiminde karşılık buldu ve sistem onları yanına aldı.

Sovyetler Birliği marşına yeni sözler yazarak yeni milli marş haline getirme fikri de bunlardan biriydi.

Milliyet ve din üzerinden yapılan toplumu konsolide çalışmaları Rusların epeyce bir kısmına hitap etse de, Federasyondaki farklı din ve etnisitelerde aynı etkiyi uyandıramadı.

Ayrıca, geriye kalan kesimdeki yüksek düzeyde sekülerleşme de dikkate alındığında toplumun tamamına hitap eden bir şey ortaya çıkartılamadı.

Bunun üzerine son 10 yıldır “vatanseverlik” fikrine sarılındı. Putin ve politikacılar bunu temel bir değer olarak öne çıkarttılar. “Büyük vatanseverlik savaşı” denilerek 2. Dünya Harbi’nde Nazilerin yenilmesi “hep beraber yaptık” bağlamında kutsanır oldu. Anayasa’nın bu yeni maddesi de bu düşüncelerden hareketle toplumun ortak paydasını inşa amacıyla ihdas edilmiştir.

“BÜYÜK ANAVATAN SAVAŞI”

Yani bu madde ile 2. Dünya Harbinde Nazilere karşı kazanılan zafer istismar edilerek buradan siyasete güç devşirilmeye çalışılırken, bıçağın diğer yüzünün halkları biçtiği gerçeği gözlerden kaçırılmaktadır. Yasada “Halkın anavatan savunmasındaki başarısının öneminin azaltılmasına izin verilmez” denilerek, ortaya konulan sentetik tarih ve birlik anlayışına itirazın da önü kapatılmaktadır.

Yenilen düşmanın Hitler ve Nazizm olması, Stalin ve Sovyet sisteminin yaptığı zulümleri meşrulaştırmaz. Dediğimiz gibi bıçağın bir değil iki yüzü var. Bir yüzü Nazilere çalıştıysa, diğer yüzü de halklarımıza karşı çalıştı. Nazilere karşı kazanılan zafer, Sovyet yönetiminin ehlileştiremediği yerli halklara karşı uyguladığı yok etme planlarını temize çıkartmaz. Dolayısıyla 2. Dünya Savaşı bize sadece Çeçen-İnguşların, Karaçay-Balkarların, Kırımlıların, Ahıskalıların ve diğer pek çok mazlum halkın nasıl topyekün vatanlarından çıkarılıp Sibirya’ya sürüldüklerini ve nüfuslarının kırıldığını hatırlatıyor. Ayrıca İngiliz işbirliği ile gerçekleştirilen çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan Drau’da katledilen insanları hatırlatıyor. Yine Stalin’in yaşattığı yıllar süren zulümleri hatırlatıyor. Baltık devletlerinin işgalini hatırlatıyor. Bu halkların yaşadıkları kâbuslar ortada iken, müsebbipleri bilinip dururken, hangi onurdan ve korumadan bahsedilebilir?

SAVAŞ MİTİ, STALİNİZM VE SUÇLARI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ ENGELLİYOR”

Bu maddenin bizim perspektifimizden görünümü böyle. Diğer cepheden görünümünü de Novaya Gazete yazarı tarihçi ve sosyolog Dina Hapaeva’dan okuyalım:

Anayasaya yeni ilave edilen 67/1. maddenin 3. Fıkrası, Büyük Vatanseverlik Savaşı mitini zorunlu bir devlet ideolojisinin prologuna dönüştürmek için tasarlanmıştır. 

Başkanlık döneminin 2036’ya kadar uzatılmasının arka planı ortadayken, böyle “tarihsel gerçek” vurgulu bir değişiklik ilk bakışta zararsız görülebilir. Ancak, yasa koyucu için “1945 Zafer Geçidi” töreninin, oylamanın başlama tarihi olan 25 Haziran’dan bir gün önce 24 Haziran’a alınması önemli bir detaydır.”[1]

Dina Hapaeva adı geçen ilave maddenin başka neler sakladığını şöyle açımlıyor:

“Savaş efsanesi” dediğimde, savaşın tarihi bir olay olmadığı ya da halkın acı çekmediği, başarı göstermediği ve korkunç felaketler ve yoksunluklar yaşamadığı anlamına gelmez. “Savaş efsanesi” Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın hatırasının bugün yetkililer tarafından nasıl sömürüldüğünü ortaya koyar.

Savaş efsanesi emperyalist emelleri fişekliyor: Biz büyük bir gücüz ve Batı askeri başarı konusunda bizimle rekabet edemez! Onlar sadece müttefiklerdi ve biz ise kazananlarız. Efsane, Rusya’nın kendini feda eden, yorulmadan insanlığı Tatar-Moğollardan, Napolyon’dan ve son olarak faşizmden kurtardığı eski mesih fikrini besliyor.

Savaş miti, Stalinizm ve suçları hakkındaki düşünceleri engelleyen bir bariyer görevi görüyor. 3. Fıkra vatandaşlara utanacak hiçbir şeyi olmayan sorunsuz bir hikâye sunmaktadır. Bundan sonra Ruslara, zafer marşlarının uğultusu arasında sivil nüfusa nasıl davranıldığını hatırlatmak mümkün olmayacaktır. Malumdur ki, “kesintisiz terör”ün zirvelerinden biri savaş yıllarında yaşandı.

Değişiklik, “Doğu Avrupa’nın özgürleşmesi” sırasında Polonya, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Macaristan’ın ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin ve şimdi bağımsız devletlerin sovyetleştirilmesi hakkında yapılanların unutulmasını meşrulaştırmak içindir. Fakat hepsi (neredeyse hepsi), sanki iki totaliter rejim 1939’da Molotof – Ribbentrop Paktı’nı sonuçlandırmış da Doğu Avrupa’yı kendi aralarında bölüyorlarmış gibi “bilerek yanlış bilgi” yaydılar.

(…)

Savaş mitini Anayasa’ya yazma girişimi, yetkililerin toplumun hafızasının düzenlenmesini hayati bir görev olarak gördüğünü gösteriyor. “Zafer”, Rus toplumuna bugün yaşadığı sorunlardan uzaklaşma fırsatı veriyor. Böylece, içsel zorluklar ve çelişkiler yerine, savaş efsanesi ile hükümet ve halkın “emperyal büyüklük” hayalinde buluşmaları sağlanmaktadır.

Zafer söylemleri, ülkenin militarizasyonu, dış bir düşmana karşı güçlü ve birlik olmanın kaçınılmaz bir hayatta kalma stratejisi olduğu ve kuşatılmış bir kalede bulunulduğu psikolojisi oluşturur.”[2]

***

Ayrıca “Tarihsel gerçeğin korunması” ifadesinin anayasaya girmesi de farklı fikirlerdekiler için örtülü bir tehdittir. Bu madde muhtemelen sansür ve devlet ideolojisinin insanları hizaya getirme aracı haline getirilecek ve insanlar devlete karşı daha savunmasız hale düşürülecektir.

“DEVLETİ KURAN ULUSUN DİLİ”

MADDE-68

93 Anayasası’nda 68. Madde tek metin idi, şimdi 4 Fıkraya ayrılmış vaziyette.

Eski halinde Rusya Federasyonu genelinde devlet dili Rusçadır” şeklinde yer alan ifade, müstakil bir fıkra haline getirilerek şu şekle sokulmuş:

1. Rusya Federasyonunun tüm topraklarındaki devlet dili, Rusya Federasyonu’nun çok uluslu eşit halklar birliğinin bir parçası ve devleti kuran ulusun dili olarak Rusça’dır.

1993 Anayasası’nda bu ifade “devlet dili Rusça” şeklinde iken şimdi “devleti kuran ulusun dili” oldu.

Burada cevap bulunması gereken soru şudur:

“Devleti kuran ulus” vurgusunun anayasaya yerleştirilmesiyle ne elde edilmek isteniyor?

Bir kere metinden halklar arasında bir hiyerarşi oluşturulduğunu, Rus etnisitesinin, Rusya Federasyonu’nu oluşturan diğer etnisitelerin üzerinde ayrıcalıklı bir konuma yerleştirildiğini hemen görebiliyoruz.

Ama bu öncelikle federalizmin ruhuna aykırıdır. Federal bir devletin temel hukuk normunda bir ulusu ayrı bir statüde tanımlamak garabetin alâsıdır.

Eğer bu yapı Federasyon ise federe yapıların hepsi eşittir ve merkezi devleti birlikte oluştururlar. Anayasaya “devleti oluşturan ulus” kavramını soktuğunuzda, bu otomatikman bir karşıt kavram ortaya çıkartıyor: “Devlet oluşturmayan uluslar.” Yani Rus olmayanlar. Bunun halkların başına açacağı gaileleri öngörebiliyoruz.

“SIKINTININ SEBEBİ RUS NÜFUSUN ARTMAMASI”

Peki bu ikilem ne için oluşturuluyor? Diğer halklar üzerinde zaten hakimiyetleri var ve yasal dahi olsa bütün hakları istedikleri oranda kısıtlayabiliyor ve hiç kullandırtmayabiliyorlar. “Devlet kuran ulus” tanımının anayasaya yerleştirilmesinin, bugün için verdiği huzursuzluktan başka somut bir kazanımı görülmüyor. Peki o zaman neden durup dururken böyle riskli adımlar atıyorlar?

Kanaatim, Rus nüfusun artış hızının düşük ve yıldan yıla azalıyor olmasıdır. Uzmanlar Rus etnisitesinin 25-30 sene içinde ülke nüfusunun % 50’sinin altına düşeceğini söylüyorlar. Bu Ruslar için ciddi bir alarm. İşte “kurucu ulus” tanımı da o günler geldiğinde devletin kontrolünü elden kaçırmamak için alınan önemli tedbirlerden biridir.

Onun için Anayasa düzeyinde yurt dışındaki nüfusa da sahip çıkıp onları geri getirmeye çalışıyor, iç düzenlemelerle nüfusu artırmak için teşvikler uyguluyorlar.

***

Bu arada yasada bir de iç tutarsızlık olduğunu belirtelim. Bir taraftan Ruslar “devlet kurucu ulus” olarak tanımlanıp ırk ayrımcılığı yapılırken, bir taraftan da “Federasyonun çok uluslu eşit halkları” vurgusu yapılmaktadır. Bunlar birbirini tekzip eden ifadeler.

Eğer ikincisi doğruysa neden Rus ulusu diğerlerinden ayrı tutuluyor?

Demek ki ikinci ifade inandıkları için değil, ırk ayrımcılığı yapıldığı suçlamalarının önünü kesmek amacıyla eklenmiş.

Ruslar için bu tür perdeleyici yasalar koymakta bir sıkıntı yok, nasılsa yasaları işletip işletmemek keyiflerine kalmış, kendilerini zorlayacak bir merci de yok.

***

RUS ŞÖVENİSTLER DÖRT KÖŞE

Bu noktada sıkı Rus şövenisti ve yönetim çevrelerine yakın duran Rusya’da tanınmış bir siyaset ve kamu figürü olan yazar Alexander Sevastyanov’un yazdıklarına göz atarsak sanırım bu yasal düzenlemelerin onlar için ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlayabiliriz:

“Peki, bu değişiklik paketinde beni ne heyecanlandırıyor?

Ben öncelikle Rus halkının mevcut statüsünden endişeliyim. Bu konuyla otuz yılı aşkın bir süredir uğraşıyorum. Konstantin Krylov’un ömrü boyunca Cumhurbaşkanlığı İdaresinde yapılan ve çoğunlukla Rus halkının haklarını ele alan anayasa değişiklikleri versiyonunun yazarıyım. Ben şahsen Rusların Anayasada devlet kurucu bir ulus olarak statüsünü pekiştirme ihtiyacı hakkında çok şey yazdım. Bunu dünyada hayatta kalmamızın en önemli koşulu olarak görüyorum. Çünkü içimizde herhangi bir öznellik olmaması Rus haklarını ve çıkarlarını korumanın önündeki en büyük engeldir. Benzer değişikliklerle öznelliğimizi ortaya koymalıyız.

Tabii ki, bir Rus milliyetçisi olarak, daha uzlaşmaz, doğrudan ve açık bir ifadeyi tercih ederim. Fakat bu politik bir konudur ve siyaset bildiğiniz gibi imkansızın değil, mümkün olanın sanatıdır. 

Putin, deneyimli bir politik oyuncu olarak, dolaylı bir biçimde de olsa, Rusların devleti oluşturan insanlar olarak rolünü açık bir şekilde tanımlayan kelimeleri buldu: “Madde 68. 1. Rusya Federasyonu’nun devlet dili, devletin oluşturduğu insanların dili olarak Rusça’dır. Rusya Federasyonu Çok uluslu Eşit Halkların Birliğidir.”

Bu formülde Ruslar açıkça anlaşılıyor ve yorumlanıyor:

1) Belirsiz bir halk değil; “Ruslar” olarak, 

2) Devlet kuran bir ulus olarak. 

Her ikisi de son derece önemlidir.

Böyle mütevazi ve kısıtlanmış bir formda yapılan değişiklik bile, Tatar siyasi sınıfının bazı temsilcilerinin keskin reddiyesine neden oldu. Ancak çoğunluğun bunu reddetmiyeceğine eminim. Rusların hem tarihi, hem de gerçek rolü ülkenin Temel Kanunu’nda tanınacak ve uygulanacaktır.

Kartları açığa çıkarıp böyle bir değişikliği kabul etmemizin tüm olumlu sonuçlarını burada ayrıntılı olarak açıklamayacağım.Sadece yasama alanının pek çok seviyesi olduğunu hatırlıyorum, bunların en yükseği Anayasa seviyesidir. Ve eğer bir damla bu tepeden damlarsa, kesinlikle yasal piramidin en altına, yasalara, kararnamelere ve diğer belgelere yansır. Başlamak önemlidir ve işte başladı.

Şimdiye kadar böyle bir şansımız olmadı. Ama şimdi var.

Bu madde, değişiklikler içinde benim için en önemli olandır. Sadece bu madde için bile diğerlerini kabul etmeye hazırım.[3]

RUSLAR YENİ BİR SENARYO SAHNELEMEK İSTİYOR

Yazarın “açığa çıkartmadığı kartları” düşünerek bir empati kurarsak, sanırım şöyle bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz:

Oyunu kuran artık bu kurallara göre oynamak istemiyor. Kimsenin fikrini alma gereği duymadan oyun içinde yavaş yavaş kuralları değiştiriyor. Yakında yeni oyunun eski oyunla hiç bir ilgisi kalmayacak; futboldan basketbola geçmek gibi köklü bir değişim yaşanacak ve sahadakiler de apışıp kalacak.

Evet, ne kadar “demokrasi”, “federalizm” falan denilerek bir şeylerde ortaklaşılıyor gibi yapılsa da devletin kurucusu ve sahibinin Ruslar olduğunun artık herkesçe bilinmesi isteniyor. Federe yapılar kaos dönemindeki zafiyetin bir ürünüydü, sahnede herkese birer rol verildi ancak bu roller Rus zevkimize uymadı diyorlar. Putin ve şürekası bu oyundan iyice sıkılmış vaziyette. Tiyatroyu dağıtıp, kendi kadrolarıyla kendi oyunlarını sahnelemek istiyorlar. Yeni dönemde tiyatroyu (devleti) kimse ile paylaşmak da istemiyorlar, sahnede sadece kendileri olacak. Bu nedenle tüm sahnedekileri (federe yapılar) izleyici sıralarına sürerek işlevsizleştirmenin planlarını yapıyorlar. Tiyatronun (devletin) tek sahibi olduklarını da gümbür gümbür ilan ediyorlar. Sahneye koyacakları oyunun senaryosu oylanan Yeni Anayasa’nın içinden çıkacak. Çalışmalar sürüyor. “Bazı birlik cumhuriyetleri hakları olmadığı halde tarihi Rus topraklarını aldılar” tiradlarıyla provalara başladılar bile ki bu hızla en kısa zamanda “perde” diyeceklerini söyleyebiliriz. Yeni oyunun adı ise “By by Federalizm, Hello Üniterizm”dir.

***

SUNDUKLARI TEK SEÇENEK: ASİMİLASYON

Şaka bir tarafa, “devlet kurucu olmayan” halkların sıfat ve konumu ne olacak? Mesela Adigeler, Çeçenler v.d. kendilerini nasıl tanımlayacaklar?

Cevap gayet net: Kendini devletin sahibi ilan eden Rusların onlara sunduğu tek seçenek, dillerinden, kimliklerinden vazgeçip, Rus etnisitesi içinde kaybolup gitmek.

Anayasa maddesinin bu fıkrasını 2018 yılında anadilleri seçmeli ders haline getiren Eğitim Yasası’yla birlikte değerlendirdiğimizde amacın bu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Artık dolu dizgin bir üniter Rusya’ya gidiş var. Bunu bilirken yapılanları federasyon yapısı üzerinden sorgulamaya çalışmamız da artık anlamsızlaşıyor.

***

  1. Maddenin 2. ve 3. Fıkralarındaki içerik 93 anayasasında da bulunmaktaydı. Geçmişten buyana hiçbir işlevselliği olmayan bir takım yaldızlı laflardan oluşmaktadır.

2) Cumhuriyetlerin devlet dillerini belirleme hakkı vardır. Hükümet organlarında, yerel hükümet organlarında, cumhuriyetlerin devlet kurumlarında, Rusya Federasyonu devlet dili ile birlikte kullanılırlar.

3) Rusya Federasyonu tüm halklarına kendi dillerini koruma, öğrenme ve geliştirme koşulları oluşturma hakkını garanti eder.

Fıkralar okurken insana bir umut aşılasa da gerçek hayatta maalesef hiçbir işlevsellikleri yok. Bu sebeple 93’ten beri var olan bu maddeler için zaman ayırmıyor, yorumu okurlarımıza bırakıyoruz.

***

68’in dördüncü fıkrası anayasaya yeni ilave edildi. Maalesef yine göz boyamaya yönelik fonksiyon ifa etmeyecek bir maddedir.

4. Rusya Federasyonu’nda kültür, çok uluslu halkının eşsiz bir mirasıdır. Kültür devlet tarafından korunur.

Kültür kavramı kullanılırken sanki bütün halkların kültürlerine özen gösteriliyormuş gibi anlaşılsın isteniyor ama kastedilenin Rus kültürü olduğu açıktır. Devletin sahibini yeni anayasada nasıl netleştirdilerse, ileriki günlerde kastedilen kültürün sahibini de netleştireceklerinden şüpheniz olmasın.

Halklar asimilasyon cenderesinde her geçen gün daha bir sıkıştırılırken, “çok ulusluluk” retoriği de kamuflaj olarak kullanılıyor.

Böylece saflar netleşiyor: Bir tarafta Moskova, diğer tarafta da kolonileri.

YENİ ÇAR PUTİN

MADDE- 69

1. Rusya Federasyonu, yerli halkların haklarını, genel kabul gören uluslararası hukuk ilkeleri ve normlarına ve Rusya Federasyonu’nun uluslararası anlaşmalarına uygun olarak garanti eder. (Bu madde 93 anayasasından intikal)

2. Devlet, Rusya Federasyonu’nun tüm halklarının ve etnik topluluklarının kültürel kimliğini korur, etnokültürel ve dilsel çeşitliliğin korunmasını garanti eder.

Görüyorsunuz, yaldızlı lafların bini bir para. Ama sahaya yansıyan umut verici bir uygulama yok. Yasalar hiçbir şeyi garanti etmiyor; çünkü merkez istemeden hiçbir yasa çalıştırılmıyor. Ekranlara getirilen yerli beslemelerin güzellemeleri eşliğinde “-mış gibi” yapılırken aslında hiçbir şey yapılmıyor.

Artık herşey Putin’in iki dudağı arasında. O istemediği sürece yasaları çalıştıracak bir güç yok. Anayasa mahkemesindeki 15 hâkimin 11’i Putin tarafından atanmış vaziyette. (Anayasa Mahkemesinin mevcudu 19’dur, fakat dört koltuk atama yapılmadığı için boş durmaktadır.) Onlar neyi, kime borçlu olduklarını iyi biliyorlar. (Nitekim belirtildiğine göre Anayasa mahkemesi son beş yılda yerel yönetimlerin hiçbir talebini desteklemiş değil.)

Başsavcı atama ve görevden alma hakkı Federasyon Konseyinden alınarak cumhurbaşkanına verilmiş durumda. Federasyon Konseyi artık sadece bir motif. Anayasa değişikliklerini hiç tartışmadan noter gibi iki saatte onayladılar ve ödül olarak da senatör ünvanı aldılar.

Cumhurbaşkanı şimdi, ülkenin en yüksek mahkemelerinin hakimlerinin takdir yetkisini kötüye kullanma veya başka nedenlerle reddetme hakkına sahip olacak. Yani, yargı da tam olarak kontrol altında.

Cumhurbaşkanının mutlak gücünün önündeki tüm engeller kaldırılmış, yasama, yürütme, yargı tek kişide toplanmış vaziyette.

Halbuki Anayasalar, kuvvetler ayrılığını sağlamak için oluşturulur ve hakimler de bağımsız olur.

Dolayısıyla halklar lehine pozitif görünen yukarıdaki gibi anayasa maddeleri, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da işlemeyecek, göstermelik olarak  duracak ve eleştirilere karşı kalkan görevi görecektir.

YURT DIŞINDAKİ ÇERKESLER’İN ATALARI ÜLKEYİ GÖNÜLLÜ TERK ETMİŞ

3. Rusya Federasyonu, yurtdışında yaşayan vatandaşlara, haklarını kullanma, menfaatlerinin korunmasını sağlama ve tüm Rus kültürel kimliğini koruma konusunda destek verir.

Peki, bu “yurt dışında yaşayan vatandaşlar” kapsamına kimler giriyor?

Bilindiği gibi, 12 Aralık 2012’de Federal Meclis’te yıllık konuşmasını yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin şunları söylemişti: “Hem Rusya İmparatorluğunda, hem Sovyetler Birliğinde doğanların doğrudan nesilleri olan, Rusça ve Rus kültürünün taşıyıcıları olan yurttaşlarımıza Rusya vatandaşlığının verilmesi konusunda acil bir düzenleme yapılması talimatını veriyorum. Bu düzenleme, mevcut vatandaşlığından vazgeçerek yaşamına ülkemizde devam etmek isteyenler için olmalı”.

Bunun sonrasında 21 Aralık 2012’de Suriye Çerkeslerinin anavatanlarına dönebilmesi için Adigey “Adige Xase” tarafından yapılan müracaatlara, RF Devlet Duması ve RF Dışişleri Bakanlığı’ndan red cevapları geldi. Anladık ki bu yasa Ruslar dışındaki halkları (Adige, Abaza, Çeçen v.s.) kapsamıyor.

RF Devlet Duması’nın Adıgey “Adiğe Xase”ye iletilen cevabı çarpıcıdır:

“Suriyeli Çerkesler, Kuzey ve Batı Kafkasya Adige Halkları asıllı kişilerin nesilleridir. Bu kişiler, Rusya vatandaşlığını kabul etmediler ve Kafkasya savaşı (1817-1864 yılları) sırasında sürdürülen askeri harekatların bitmesinden sonra, özgür iradelerini kullanarak bölgeden ayrıldılar. Dolayısıyla, şimdiki Suriyeli Çerkeslerin nesillerinin yaşadıkları topraklar, bu kişilerin 1864 yılında Osmanlı İmparatorluğuna göç etmelerinden önce Rusya devletine bağlı değildi ve bu kişiler Federal kanunun 1. Maddesi’nin, 3. Bendine göre, Rusya devleti asıllı (göçmenler) olarak kabul edilemezler.”   

Yani, vatanından koparılmış bizler ve bizler durumundaki halklara mensup olanlar “vatandaş” kapsamı içine girmiyor.

Bu maddenin anayasaya koyulmasındaki sebepler arasında diasporadaki “vatandaşlarını” Rusya’nın lobi gücü olarak ayakta tutmak ve yukarıda bahsettiğimiz nedenlerle ülke nüfusuna kazandırma hesapları vardır.

SON SÖZ

Bu çalışma dolayısıyla Rusya’nın yeni anayasasını birkaç kez okuduk. O kadar çok çelişkiler ve istendiğinde farklı yorumlanabilecek maddeler var ki, hepsi kritik edilmeye kalkılsa birkaç cilt kitap olur. O sebeple biz bu çalışmamızın kapsamını Kafkasyalılar ve benzer konumdaki halkların hal ve istikbaline etki edecek maddelerle sınırladık ve bu konuda da sadece daha öne çıkan maddeleri ele aldık. Tabii ki daha farklı başlıklar da vardı ele alabileceğimiz fakat bu kadarının yeni anayasa hakkında bir fikir vereceğini düşünüyoruz. Bir hafta sürecek referandumun da başlamış olması sebebiyle maksadın hasıl olduğunu düşünerek çalışmamızı burada noktalıyoruz.

Yaptığımız bu küçük araştırmanın sonucu olarak ne yapıldığı ve nereye gidildiği hususunda şunları söyleyebiliriz.

Kremlin yöneticileri, Rus nüfusun üreme hızının düşüklüğü nedeniyle, demokratik bir süreçte Rus etnisitesinin etkisini tamamen yitireceğinden korkarak Ortodoks Slav kimliği üzerine ülkeyi yeniden yapılandırmaya çalışıyorlar. Bu nedenle federasyonun mekanizmalarını çalıştırmıyor, sadece diğer halkların hızlı asimilasyonuna yönelik uygulamaların önünü açıyorlar. Nitekim adım adım cumhuriyetlerin egemenlikleri yok edilmiş, lisan ve kültürleri dışlanmış, Rusya fiilen bir federasyon olmaktan çıkarılmış vaziyettedir.

Diğer yandan Rus milliyetçiliği kışkırtılmakta ve yeni nesillerin Rus dili, kültürü ve tarihi ile yetişmesi için her türlü yatırım ve düzenleme yapılmaktadır.

Rus milliyetçileri, Rusya’nın ulusal yapıları esas alan bir federasyon değil, idari bölgelere ayrılmış üniter bir devlet olmasını istiyor. Bunun ilk adımı olarak Jirinovski’nin partisinin yıllardır seslendirdiği “Rusların devleti oluşturan bir ulus olarak tescil edilmesi” fikri yeni anayasayla birlikte hayata geçirilmiş oluyor. Ve mevcut zihniyet iktidarda olduğu müddetçe Rusya bu yönde ilerleyecek.

Ancak, yukarıda da kullandığımız ifadeyle bıçağın iki yüzü var. Milliyetçiliğin teşvik edilmesi çok etnikli Rusya için ciddi bir risk oluşturuyor. Sonrası kestirilemeden atılacak tetikleyici bir adım işleri anında kontrolden çıkarabilir. Bu durumun üstesinden gelmek için alınacak zorlu önlemler ve ayrılacak kaynaklar ise Kremlin’i içinden çıkamayacağı bir girdaba çekebilir.

Fakat Putin bütün bunları göze almış görünüyor. Sadece mevcut Rusya Federasyonu sınırlarının içini düzenlemeyi değil, bütün eski Sovyet coğrafyasını dizayn edip Rusya’nın kontrolü altına almak istiyor ve tüm bunları da iktidarını sürdürme şansı bulacağı kuvvetle muhtemel olan 2036’ya kadar bitirmek istiyor.

Tablo ve gidişat budur.

Rusya’yla alâkası olan herkesin hesaplarını bu gerçekler ışığında yapması gerekiyor.

Tabii ki bizim de…

 

NOTLAR:

[1] Dina Hapaeva, Зачистка памяти, Novaya Gazeta 17 Haziran 2020, https://novayagazeta.ru/articles/2020/06/17/85880-zachistka-pamyati

[2] Dina Hapaeva, Зачистка памяти, Novaya Gazeta 17 Haziran 2020, https://novayagazeta.ru/articles/2020/06/17/85880-zachistka-pamyati

[3] Alexander Sevastyanov, Neden değişiklikler için oy kullanacağım, https://jpgazeta.ru/aleksandr-sevastyanov-pochemu-ya-progolosuyu-za-popravki/?fbclid=IwAR198nx355WvdYsricWcJ4trOE_RAcCrkZio5-_yqtWtOa7jo37BeTLyElU

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu