Federasyondan Haberler

ÇERKES-FED GENEL KURULU-2- / GENEL BAŞKANI NUSRET BAŞ’ın AÇIŞ KONUŞMASI

Çerkes Dernekleri Federasyonu 3. Genel Kuruluna ilgi yoğundu. İzleyicilerin Türkçe, İngilizce, Adigece simultane takip edebildikleri programın sunuculuğunu tanınmış sunucu ve ses sanatçısı İshak Akbay yaptı.

Bilahare birer konuşma yapan eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğu, Eski Bakan ve CHP Konya milletvekili Abdullatif Şener, CHP İstanbul milletvekili Turan Aydoğan,  İYİ Parti İstanbul milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, ÇDP Genel Başkan Yardımcısı Günsel Avcı, AK Parti Avcılar İlçe Başkanı Yaşar Karaarslan, Adigey Cumhuriyeti Kültür eski bakanı Çemişö Gazi, Kfar Kama Belediye Başkanı Zekeriya Napso, Kanada Geriye Dönüş Cemiyeti (CRO) Başkanı Orfan Staş, Nürnberg Çerkes Derneği Başkanı Faidi Mahmut, Ürdün Çerkes Hareketi’nden Muhammed Tamzok,  Şapsığ Bölgesi halk önderi Ruslan Guaşe’den önce kürsüye gelen ve açış konuşmasını yapan Çerkes Fed Genel Başkanı Nusret Baş Çerkes meselesinin geçmişi ve bugünkü sorunlarına temas etti.

Nusret Baş’ın konuşmasının tam metni şöyle:

“Sayın Başbakanım,

Siyasi partilerin değerli temsilcileri,

Sivil toplum kuruluşlarının değerli başkanları ve yöneticileri,

Yurt içinden ve dışından gelen değerli konuklarımız, …

Hepinizi Çerkes Dernekleri Federasyonu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz!

Bundan 155 yıl önce, 1864 yılında, Çarlık Rusyası tarafından büyük bir soykırıma uğratılıp, Osmanlı Coğrafyasına sürgün edilen bir halkın çocuklarıdır bugün Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde gördüğünüz Çerkesler. O dönemde Çerkeslerin yaşadığı büyük acıyı ve dramı anlatmaya kalkarsak bu salondan günlerce çıkamayız.

Osmanlı devletinin son dönemlerine denk gelen bu feci sürgünle büyük bir nüfus kaybeden ve büyük acılar çeken Çerkesler hala varlığını devam ettirme güvencesine sahip olamadığı için yaraları da kabuk bağlamıyor.

İlk örgütlenmeleri olan Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti’ni 1908 yılında kurdular. 1910’da Sultanahmet’te, 1919’da Beşiktaş’ta Çerkesce-Türkçe eğitim yapan “Çerkes mekteplerini kurup, Çerkesce dergiler yayınladılar.

Osmanlı’nın bütün savaşlarına katılıp, her cephede kan verdiler. Osmanlı’nın dağılması ile birlikte başlatılan Milli Mücadele’nin yine her mevzisinde çarpışarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına destek verdiler.

Ancak Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına neden olan İttihatçı politikaların, Cumhuriyet döneminde de sürdürülerek tek ulus yaratma hevesi ile uygulanan asimilasyon politikaları Çerkeslere de dillerinden, kültürlerinden ve kimliklerinden çok şey kaybettirdi. Ne acıdır ki, kurtuluş savaşında ülkemizden kovduğumuz emperyalistlerin dilleri olan İngilizce, Fransızca, İtalyanca, kolej ve üniversitelerde bir eğitim dili haline gelirken; Çerkesçeye uzun yıllar yasaklar uygulandı. Oysa ülkemizde yaşayan farklı diller, kültürler, renkler, müzikler, danslar, yemekler tehdit değil ancak birer zenginlik olarak görülmeli ve yaşatılmalıdır.

Çerkes Halkının başına gelen fecaatin siyasi nedenlere dayandığını  biliyoruz. Çözümünün de siyasi yollarla olacağına inanıyoruz. Çerkes Sorunu (soykırım, sürgün ve asimilasyon) Çerkeslerin sorunu olamaz, olmamalıdır. Zira bu insanlık sorunudur. Dünyaya dağılmış olan Çerkeslerin % 75’i Türkiye’de yaşıyor. Vatandaşı olmaktan gurur duyduğumuz, mutlu olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti devletine ve kurumlarına görevler düştüğüne inanıyoruz. Çerkesler kaybolmamalı, yok olmamalı ve unutulmamalıdır. 

Çerkes Dernekleri Federasyonu’nu şehir federasyonları ile karıştırmamak gerekiyor. Çerkes-Fed’in taşımak zorunda olduğu yük, bir devletin taşımak zorunda olduğu yüke eş değerdir. Soykırıma uğratılıp sürüldüğü ana vatanındaki haklarını talep edebilmek ve soykırımı başta Rusya ve Türkiye olmak üzere diğer devletlere kabul ettirmek siyasal, diplomatik ve hukuki bir çalışma gerektirir. Ulusal kimliğini, dilini ve kültürünü yaşatma mücadelesi verirken, bir büyük siyasi mücadeleyi de beraberinde yürütmek zorundadır.

Bu uzun yolculukta hem yaşadığımız vatanımız Türkiye’nin dostluğuna ve desteğine; hem de tüm dünyadan dostlara ve desteklere ihtiyacımız var.

Onun için temel harcında kanımız ve terimiz olan vatanımız Türkiye’nin Çerkesler lehine pozitif ayrımcılık uygulayarak Çerkesce yayın yapan bir televizyon kanalı açmasını, anadil eğitiminin desteklenmesi ile Çerkes Kültür Merkezlerinin açılmasını talep ediyoruz.

Ayrıca, dünya üzerinde Çerkes soykırımını tanıyan ikinci ülkenin Türkiye’miz olmasını can-ı gönülden diliyoruz.

Tüm bu süreçlerin yönetilebilmesi için, merkezi Avrupa’da olan “Dünya Çerkes Kongresi”nin çatı örgütümüz olarak yapılandırılmasını öneriyor ve bu konuda elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyeceğimizi belirtmek istiyoruz. Önümüzdeki dönemde Anavatanımızdaki ve diğer ülkelerdeki sivil toplum örgütlerimiz ve thamatelerimiz ile yoğun istişare ve çalışmalarımız olacaktır. 

Son yıllarda Çerkeslerin geleceği için önemli değişiklikler yapılmıştır. Anadilde seçmeli dersler, halk eğitim merkezlerinde Çerkesçe eğitimin yapılabilmesi, Düzce ve Kayseri Üniversitesinde Çerkes dili ve edebiyatı bölümlerinin açılması ve Çerkes isimlerinin kullanılabilmesi başlıcalarıdır. Bunun için hükümetimize ve sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz. Bir teşekkürümüz de kongremize katılarak bizleri şereflendiren sayın Ahmet Davutoğlu’nadır.

Suriye’de iki ateş arasında kalan Çerkes kardeşlerimize bir kamp tahsis edilerek, Beyrut’tan Antep’e dört uçakla transfer edilirken, o dönemde Dışişleribakanı olan Davutoğlu’nun desteği olmasaydı asla o operasyonu gerçekleştiremeyeceğimizi de belirtmek isterim. Bu vesileyle sayın Başbakanımıza Çerkes Halkının şükranlarını sunmayı bir borç biliyorum.

Gerek Türkiye içerisinden, gerek ana vatandan, İsrail, Ürdün, Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerinden katılan tüm değerli konuklarımıza teşekkür ediyorum.

Genel Kurulumuzun ülkemize ve tüm dünyada yaşayan soydaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu