Diaspora HaberleriFederasyondan Haberler

SÜLEYMAN SOYLU: ‘ÇERKES KARDEŞLERİMİZİN YAŞADIĞI ZULÜM UNUTULACAK GİBİ DEĞİLDİR’

Çerkes Dernekleri Federasyonu’nun 31 Mayıs 2019 günü akşamı Küçükçekmece Nikah Sarayı Salonunda düzenlediği iftar programı başarıyla gerçekleştirildi. 1000’i aşkın katılımla gerçekleşen programa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AK Partili vekiller Hülya Nergis (Kayseri), Mutlu Aydemir (Balıkesir), Murat Baybatur (Manisa ), Ahmet Sami Ceylan (Çorum), Mahmut Atilla Kaya(İzmir) ile Kafkas, Çerkes, Adige, Abaza, Çeçen, Oset, Dağıstan menşeili sivil toplum örgütü Başkan ve temsilcileri katıldı.

Gecede ilk konuşmayı yapan Çerkes Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri Yılmaz Dönmez programa katılan siyasiler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve tüm davetlilere hoş geldiniz diyerek davetlerine icabet ettikleri için ayrı ayrı teşekkür etti.

Bilahare söz alan Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Nusret Baş misafirleri kısaca selamladıktan sonra, Çerkeslerin 100 yıl süren Çetin bir savaşta soykırıma uğradıklarını ve nihayetinde yenik düşerek Osmanlı topraklarına sürüldüklerini ve bu yeni vatanlarını da öz vatanları gibi benimsediklerini söyledi. Çerkeslerin gözlerini budaktan esirgemeden yeni yurtları için savaştıklarını söyleyen Nusret Baş, Osmanlı Devleti tarihe

karıştıktan sonra aynı gayreti Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu için gösterdiklerini söyledi. Bu ülkenin sorunsuz vatandaşları olan Çerkeslerin ne etnik ayrımcılık, ne ırkçılık, ne bölücülük gibi zararlı fikirler taşımadığını söyleyen Baş, Çerkeslerin sadece Çerkes kimliklerini korumak istediklerini belirttii. Bu konuda devletten pozitif ayrımcılık yapılmasını beklediklerini belirten Nusret Baş, bunun ilk adımının da Çerkesçe yayın yapan bir televizyon kanalı olabileceğini söyledi. Kürtçe ve Arapça televizyon yayınları olduğunu fakat Türkiye’de 3. Büyük etnik grup olan Çerkeslerin  göz ardı edildiğini söyleyen Nusret Baş, bu konuda İçişleri Bakanı Soylu ve hazır bulunan milletvekillerinden bu konuda taleplerine destek olmalarını istedi.

Nusret Baş’ın konuşmasını tamamlamasından sonra davete katılan
milletvekilleri adına Hülya Nergis bir konuşma yaptı. Nergis konuşmasında, dillerin kültürlerin insanlığın yüzyılların içinden süzülüp gelen zenginliği olduğunu söyleyerek hepsinin korunması gerektiğini belirtti. Bu bağlamda Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Nusret Baş’ın pozitif ayrımcılık talebini de yerinde bulduğunu söyleyen Nergis bunun için iyi niyetle çalışacaklarını ifade etti.

Son konuşmayı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptı. Katılımcılara hoş geldiniz diyen ve Kadir Gecelerini tebrik eden Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın selamlarını iletti.

Topluluğa “Kıymetli Çerkes Dostlarımız” diye hitap eden Bakan Süleyman Soylu, salondaki manzarayı işaret ederek, “Bu mübarek akşamda burada ortaya koyduğunuz tablo esas itibariyle bize kendimizi anlatan bir tablodur. Her yönüyle bize, bizi anlatan bir tablodur. Tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi, inancımızı ve bütün bunlarla beraber bize kendi gücümüzü ve kapasitemizi anlatan bir tablodur. Bu salondaki hemen herkesin ailesinde bir göçün, bir acının, bir hasretin hatırası vardır.  Aynı zamanda hayata tutunmayı, bir şeylere sıfırdan başlamayı, yeni hayatında topluma katkı koymayı sadakatle ve yüksek bir ahlakla yaşamayı ve kabul görmeyi başarmış ve ‘ben Çerkesim’ dediğinde saygı ve memnuniyet görmüş, böyle bir hali ortaya koymuş insanların oluşturduğu bir tablodur.” dedi.

Bu yapıya sahip çıkmanın önemli olduğunu söyleyen Soylu şöyle devam etti:

“Bu yapıya sahip çıkmak önemlidir, çünkü bu yapıyla, sizlerle ve köklerimizle olan bağımız, Allah şahittir ki bizim en büyük gücümüzdür. Bizler bu bağları, köklerimizi canlı tutmaya çalışırken, birileri de sistemli şekilde bunu unutturmaya çalışıyor.

Batı dünyası kendi toplumlarındaki, tarihlerindeki en küçük olayı yüz yıl boyunca kapı kapı gezip anlatıyorlar. Ancak bizim dünyamıza ait sebep oldukları acılara kör, sağır ve hatta dilsiz bakıyorlar. Kimse kusura bakmasın, 21 Mayıs 1864 tarihini unutmamız mümkün değildir. Çünkü Çerkes kardeşlerimizin yaşadığı bu zulüm unutulacak gibi değildir. Ve dünya da bu utançtan kurtulabilecek değildir. Cenab-ı Hak hepsine gani gani rahmet eylesin. Binali Beyin 21 Mayıs mesajında çok güzel bir cümle vardı, “Unutulan zulümler tekrarlanır” diyordu. Çok doğru bir ifade. Eğer bizler geçmişimizdeki acı hatıraları, birilerinin gönlü kırılmasın diye unutursak ve üzerini örtersek, bilesiniz ki bunun bedelini ve maliyetini daha ağır öderiz. Nitekim bugün bunu gerçekleştirmeye hevesli bir irade dünya üzerinde yeni zulüm kapıları açmaktadır. Türkiye bugün 3 milyon 600 bin Suriyeliye ev sahipliği yapmaktadır. Dünyanın gıpta ettiği bir biçimde göçü yönetmektedir.

Çok kıymetli Çerkesler, Değerli kardeşlerimiz!

Bugün bize bu konuda eleştiri yöneltenler var; diyorlar ki neden bunları buraya aldınız?

Ne yapsaydık yani? Orada onlara tecavüz edilmesin seyirci mi kalsaydık?

Ne yapsaydık? Kapımıza geldiklerinde, ‘Eyy Tayyip Erdoğan bize tecavüz ediyorlar, çocuklarımıza kıyıyorlar! Allahını seversen bizi kurtar dediklerinde kapılarımızı kapatsaydık?

Biz kime kapımızı kapattık? Bu Anadolu toprağı kime kapısını kapattı? Burası umut kapısıdır. Burası kardeşlik kapısıdır.

Osmanlı Rus savaşında yaşananlardan sonra o coğrafyada yaşananlara sırtımızı mı döndük?

Kime kapımızı kapattık? Bulgaristan’dan gelen kardeşlerimize mi kapımızı kapattık?

Cumhuriyet kurulduktan sonra Yunanistan’dan gelen mübadil kardeşlerimize mi kapımızı kapattık?

Kime kapandı bu kapı?

Bu topraklar hepimizindir. Rahmetli Adnan Menderes 1950-60 yılları arasında Yugoslavya’da yaşanan hadiselerden sonra sırtını mı dönmüştür?

Bugün eğer burada Arnavutlar varsa, bugün Boşnak kardeşlerimiz varsa, Bugün Kosova Razgrad, Priştine’den kardeşlerimiz buraya gelmişlerse bu coğrafya onların olduğu için geldiler.

Rahmetli Özel 1989’da Belene kamplarına sessiz mi kalsaydı? Bulgaristan’dan Türkiye’ye sürülen insanlara sırtımızı mı dönseydik?

Bugün büyük bir milletiz. Peki biz nasıl büyük bir millet olduk?

Biz Irak’ta Saddam’ın zulmünden kaçan peşmergelere de sahip çıktık.  Yüzyıllar önce bu topraklara sığınan Musevi kardeşlerimize de sahip çıktık. Herkese sahip çıktık. Bu dünyada hiç kimseye insanlığın, kardeşliğin dışında bir muamele yapmadık. Çünkü biz Müslümanız. Değerlerimiz, annelerimizin, babalarımızın bize öğrettikleri bu.

Ne yaptık yani? 2000 dolardan 10 bin dolara çıktık diye, 400 yıl boyunca aynı sancak altında, aynı kıbleye döndüğümüz Müslüman kardeşlerimizi, Suriyeli kardeşlerimizi biz orada bırakacak mıydık?

Ne yapmalıydık yani? Komşumuzda yangın çıktığı zaman perdemizi mi kapatacaktık?

Biz bu coğrafyada ne yaşadığımızı, kimlerle ne hatıralarımızın olduğunu, elbette biliyoruz.

Bilesiniz ki eğer bunu yapsaydık, Allah şahittir biz 15 Temmuz darbesinden kurtulamazdık!

Bilesiniz ki biz sırtımızı dönseydik dünyanın bizi karşı karşıya bıraktığı saldırılardan kurtulamazdık. Biz bu anlayış içerisindeyiz. Şimdi şunu ifade etmek istiyorum: Bu birlikteliğe bu coğrafyada çok ihtiyacımız var. Bir tanımım var benim: Eğer Anadolu ve İstanbul olmazsa Doğu, Doğu olmaz; Batı da Batı olmaz. Bir anlamı kalmaz. Doğuyu Doğu; Batıyı da Batı yapan bu güzel Anadolu coğrafyasıdır. Sadece coğrafi konumuyla değil, değerleriyle, anlayışıyla, Mevlanası ile, Yunusu ile, Hacı Bayram’ı ile, Eyüp Sultanı’yla, Veysel Karani’siyle, İdris-i Bitlisi ile, Selahaddin Eyyubi’siyle tam 400 yıl boyunca bütün dünyayı kendisine hayran bırakan Mimar Sinan’nıyla biz nasıl bir sorumluluk ve yükümlülük altında olduğumuzu biliyoruz. Onun için güçlü olmak istiyoruz, onun için kuvvetli olmak istiyoruz, onun için ayaklarımız üzerinde durmak istiyoruz.

Bir fiskede yıkılmak istemiyoruz. Bizi birbirimize düşürmek için çalışan, zenginliklerimizi bizim dezavantajımız olarak gösteren ve yıllardan beri Türkiye’ye bunun ameliyatını yapmak isteyenlere bugün direnmemizin temel sebebi budur. Bir daha paçamızı kaptırmak istemiyoruz. Bir daha başımızı öne eğmek istemiyoruz. Onun için üzerimizdeki sorumluluklar fazladır” dedi.

Bakan Soylu, konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994’te İBB Başkanı olduğu zaman, kimilerince birilerinin yaşam şekline müdahale edecek iftirasına ve saldırısına maruz kaldığını anlatarak, “Tayyip Erdoğan öyle bir felsefe oluşturdu ki herkes kendisini ifade etti. Etnik köken, mezhep, inanç, yaşam, kıyafet, siyaset anlayışına bakmadan tam 25 yıldır Tayyip Erdoğan’ın felsefesi İstanbul’u özgürlükler İstanbul’u yaptı. İstanbul’da hiç kimsenin hayat biçimine, tarzına müdahale edilmedi” diye konuştu.

1994 seçimlerinden önce İstanbul’un, havası en kirli şehirlerden biri olduğunu anlatan Soylu, “Şimdi, Allah’a çok şükür olsun. Dünyanın havası en temiz en iyi üçüncü metropolü. Bugün ulaşımın rahat olduğu bir şehirdeyiz. İstanbul sadece bizim şehrimiz değildir. İstanbul Cezayirlinin şehridir, İstanbul Medine, Mekke’nin şehridir. İstanbul, uzak doğudaki Uygur kardeşlerimizin şehridir. İstanbul’un Şam’ın, Halep’in, Musul’un, Bosna’nın, Kosova’nın şehridir. İstanbul bizim medeniyetimizin incisidir. İstanbul’a bakarken, İstanbul’u anlamayanlar, İstanbul’u sadece siyasi ve ideolojik bir anlayışla görenler elbette ki İstanbul’u başka türlü resmederler. Ama bizim resmimiz başka bir resim. İstanbul’un kıymetini bilenler, İstanbul’u yönetmeliler. Benim değerlendirmem budur.” ifadelerini kullandı.

Bakan Soylu konuşmasına şöyle devam etti:

“İstanbul hepimizi kardeş yaptı. Bizleri buluşturdu. Kimsenin etnik kökenine bakmadan, kimsenin düşüncesine bakmadan, sadece her insanın bir alem olduğu anlayışı ile beraber, sadece sayın Cumhurbaşkanımızın altını sürekli çizdiği, ‘Yaradılanı severiz, Yaradan’dan ötürü’ diye bize tevarüs eden o güçlü cümleyi İstanbul her gün yaşamaktadır; yaşamaya da devam edecektir.

İşte bugün bir ramazan akşamında birlikteyiz. Burada sadece bir iftar yapmadık. Sadece bir ibadeti gerçekleştirmedik. Şurada oturan çocuklara aslında okunan Ezan-ı Muhammedi ile iftar açılacağını, geleneğimizi, medeniyetimizi, övgümüzü, bize bırakılan büyük mirası gösterdik. Bu çocuklar sadece öğretmenlerinden eğitim almıyorlar, sahura heyecenla hazırlanan annelerinden, babalarından da eğitim alıyorlar. Camiye gittikleri zaman orada saf tutan insanların duruşundan da eğitim alıyorlar. Onlar bayramda birbirimizi aramamızdan, büyüklerimize hürmet, küçüklerimize sevgi göstermemizden de eğitim alıyorlar. Bunu unutmayalım.

İşte bugün burada bir Ramazan sofrasında hep birlikte bir araya geldik. Ama bir araya gelemeyenler olduğunu ne olursunuz unutmayalım. Bazılarımızın eksiği, bazılarımızın fazlası olabilir. Ama ben bugün Yemen’de ne yaşandığını biliyorum. Sudan’da neler yaşandığını, Filistin’de neler yaşandığını, dün Srebrenica’da, bundan 160-170 sene evvel oralarda neler yaşanmışsa aynısının yaşandığını biliyorum. Failler aynıdır. Failler zulüm yapanlardır. Ve bizler onlara zulüm yapmamalarını ancak güçlenerek, sırat-ı müstakimden ayrılmayarak anlatabilme fırsatına sahibiz. Bilesiniz ki maddi güçlerimiz geçici olabilir; bizim en büyük gücümüz manevi kuvvetimizdir.

Zengin insanlar gördük, zenginliklerini kaybettiler.

Büyük devletler gördük, kuvvetlerini ve güçlerini kaybettiler. Oysa manevi kuvvetini kaybetmeyenler, bilesiniz ki bazı dönemlerde kaybetmiş gibi görünseler de Allahın sevgisi ve Allahın korumasıyla yeniden kazanırlar.  Biz Müslümanız ve teslim olanız. Oradan da ayrılmamak zorundayız.

Cenab-ı Allah’a şükürler olsun, bir Kadir Gecesi’ne daha bizi ulaştırdı. İki-üç gün sonra bayram. Yine büyük bir heyecanla bayramı görüyoruz. Ama dünyada zulüm altında olanları unutmamamız gerekir. Hiçbir şey yapamıyorsak buğzu unutmamamız gerekir. İçimizdeki kızgınlığı, öfkeyi ve onu bir şekilde alt edebilecek olan sevgiyi büyütmemiz lazım. Bunu hep beraber yapmak gerekir. Eğer dünü unutursak, yarın da bizi unuturlar. Onun için dünü unutmayan, yarını unutmayacak, bugün de hakkıyla yaşayabilecek bir millet olmayı nasip etsin bize cenabı Allah. Duamız odur.

Kıymetli Çerkes kardeşlerim,

Gerisini merak etmeyin. Biz terörle mücadeleyi yaparız. Haklarından da geliriz. Kim bizim ülkemizi bölmeye ve parçalamaya çalışırsa, kim bizim ülkemizi ortadan kaldırmaya çalışırsa, kim bu toprakları zayıflatmaya çalışırsa, hep birlikte omuz omuza onların hakkından gelmesini biliriz. Allahımıza şükürler olsun, son 300 yılın en güçlü zaman dilimindeyiz. Daha da güçlü olacağız. Dönem dönem farklı rüzgarlar esebilir, önemli olan dik durmak ve o farklı rüzgarlarda savrulmamaktır. Allah bizi savrulanlardan etmesin, duamız böyledir.

Bu vesileyle burada bu gece sizlerle beraber olduk. Bu fırsatı tanıyan çok kıymetli Federasyon başkanımıza, çok değerli yöneticilere, burada bulunan STK’ların her birine ayrı ayrı şükranlarımızı ve minnetlerimizi ifade ediyoruz. Biz emrinize amadeyiz. Size sadece bir telefon kadar uzağız.

Bu toprakların bir tek şifresi var,  bu da birlik ve beraberliktir. Büyük bir milletiz, Allah bu büyük milleti hiçbir zaman birilerinin tuzağına düşürmesin.

Bu vesileyle her birinize hayırlı bayramlar diliyor, Ramazan bayramınızı tebrik ediyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum; Allah’a emanet olun.”

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu