Mustafa Saadet

SOY AĞACI

       MUSTAFA SAADET

Ailenin soy ağacının bilinen bir tarihten itibaren yazılarak güncel bir hale getirilmesi birçok ülkede ve ülkemizde üzerinde durulmayan ve önemsenmeyen bir konudur.  Bazı aileler bu konuya önem vererek tespitler yapmışlarsa da çok az bir aileyi kapsamaktadır.

Türkiye’de bilinen en eski tarihli soy ağacı tespiti Osmanlı hanedanına ait olup, kurucusu Osman beyden başlamaktadır. Ancak bu tespit dikey tespit olup, sadece padişah olanların kaydı şeklindedir. Padişahların yan akrabalarının (Amca, kardeş…gibi) tespiti yapılmamıştır. Ve de ailenin kızlarından olan şahısların hiçbir şekilde tespiti yapılmamıştır. Bu uygulama ataerkil bir aile düzeninin getirdiği bir sonuçtur.

Dünyada ataerkil aile yapısı egemen olmakla birlikte anaerkil aile yapısının benimsendiği toplumlar da bulunmaktadır. Bunun en bilinen örneği İsrail devletidir. Yahudi anneden doğmayan insanlar Yahudi olarak kabul edilmemektedir. Bu da şöyle bir zaruretten kaynaklanmıştır. Yakup peygamberin 12 oğlu arasındaki çatışmalar ve başka devletlerin saldırıları neticesinde en küçük kardeş Binyamin, ailesinde hemen hemen hiç erkek kalmaması üzerine ailenin kalan kadınları ile dağlara sığınmıştır. Ancak kardeşlerinin ailesinin yok olmasına razı olmayan diğer Yahudiler, bir hahambaşının önerisi ile Binyamin soyunun kadınlarının başka ırkın erkekleri ile evlenmesine cevaz vermiş, Yahudi olabilmek için Yahudi anadan doğma şartını getirmişlerdir. Bu uygulama halen devam etmektedir.

Çerkesler aileye önem vermektedirler. Öyle ki, sülale isimleri şahıs isminden önce telaffuz edilerek tanıtımlar yapılmaktadır. Her ailenin Tamğe (Damga) denilen bir aile arması vardır ve son zamanlarda bu konuda bir hayli kitap neşredilmiştir. Ne var ki, Kafkasya’daki yaşantılarında yazılı bir uygulamaları olmadığından 1864 tarihinden önceki ataları hakkında sağlıklı bilgileri bulunmamaktadır. 1864’den sonra ailelerin bir kısmı anavatanlarında kalmış bir kısmı göç etmiş ve parçalanan aileler ancak 1991 yılından sonra birbirleri ile irtibat kurabilmişlerdir. Göçen bazı ailelerin, ayrı ayrı yerlere yerleşmeleri sonucu aileler arasındaki bağlar da kaybolmuştur.

Göçler sırasında Osmanlı Göç İdaresi, göçmenler hakkında, bilhassa Balkan’lara göç edenlerdin kayıtlarını tutmuştur. Türkiye’de şimdilerde Soy Ağacı sitesinden öğrenilebilen bilgiler bu kayıtlara istinaden 1880’li yıllardan başlatılmaktadır. Bu kayıtlar da dikey kayıtlar olup, amca ve kardeşlerden gelen (kan bağı) olan akrabaları içermemekte ve hala, kız kardeş gibi akrabaların nesillerini kapsamamaktadır.

Yazılı belge ve kayıt bulunmaması halinde birkaç nesilden sonra aile fertleri birbirinden habersiz kalmaktadır.

Aile fertlerinin tam sicilinin tutulması için yapılacak iş ; İnternet üzerinden  ailenin soy ağacının başlama tarihinden önceki fertlerin,  yaşlılardan mümkünse öğrenilerek, aile soy ağacının dikey ve yatay olarak ailenin erkek ve kadınları itibariyle iki ayrı soyağacı şeklinde tespitinin yapılması ve tanıtıcı ve  bağlayıcı sembol olan Tamğa’nın en başa konulması ve her bireyin doğum ölüm tarihleri, adresleri belirtilerek kısa geçmişlerinin ayrı bir yerde yazılarak bilgilendirme yapılması ve yeni doğanların ilavesi ile güncelliğinin sağlanmasıdır.

Araştırıcı ve meraklı olanların aileye gelen gelinlerin (anne, baba anne…gibi) soy ağaçlarının tespitini yapması da faydalı olacaktır.

2 Yorum

  1. Çok önemli bir konu.Önerilerinizin dikkate alınacağını umuyorum.Konuya dikkat çektiğiniz ve yapılması gerekenler hakkında fikir ürettiğiniz için teşekkür ederim.

  2. Soy ağacını E-devlette araştırdım. Anne tarafı var. Baba tarafı gözükmüyor. Oysa dedem orduda subaymış. Kardeşi var mıydı, onların çocukları? Jjajjy sülalesinden. Göçde Maksudiye Adapazarı’na ilk gelişleri olduğunu biliyorum o kadar!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu