Araştırma/AnalizYılmaz Dönmez

Sovyetler Sonrası Yeltsin ve Putin Yönetimi ve Etnik Siyaset.

Devlet Başkanı Yeltsin’in etnik politikası birçok açıdan onun merkezi devletin kontrolünü garanti altına almak ve ekonomik reformları hayata geçirmek amacına yönelik öncelikli kaygısıyla yönlendiriliyordu. Sovyetler Birliğinin çöküşü ve Rusya Federasyonunun kurulması, özellikle siyasi haklar ve ekonomik özerklikle ilgili olarak bazı federal birimlerin ayrıcalık ve haklarına dair tartışmaları yeniden başlattı. SSCB içindeki SSR’ler (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) 1990 ve 1991 yıllarında bağımsızlıklarını ilan ederken, RSFSR (Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti) içindeki bazı ASSR’ler (Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) de aynı şeyi yaparak egemenliklerini ilan ettiler. Bu durum daha sonra “Egemenliklerin geçit töreni” olarak adlandırıldı. Yeltsin, Rusya Cumhuriyetlerinin sadakati için Gorbachev’le mücadelesinde Ağustos 1990’da Tataristan Kazan’daki bir konuşmasında liderlere meşhur “Yutabildiğiniz kadar egemenlik alın” şeklinde seslendi. Liderler, Cumhuriyetlerinde ekonomik ve siyasi gücü sağlamlaştırmak amacıyla stratejilerinin merkezine etnisiteyi yerleştirerek tam olarak bunu yaptılar. Cumhuriyetlerine adını veren etnik gruplar 20 cumhuriyetin sadece 7’sinde mutlak bir çoğunluğu oluştururken, cumhuriyet liderleri halkın arasında etnik farkında lığı artırmak amacıyla bölgesel eğitim sistemleri ve kitlesel iletişim araçları üzerindeki kontrollerini kullandılar.

Cumhuriyetlerin liderleri 1991 yılında Rusya Federasyonunun oluşum sürecini yöneten müzakereler sırasında biriktirdikleri siyasi sermayeyi kullanarak Sovyet döneminde elde ettikleri ayrıcalıkları sürdürme konusunda ısrar ettiler ve Mart 1992’de Yeltsin, cumhuriyetleri yatıştırmak için Federal Anlaşmayı uygulamaya koydu. Rusya anayasasının bir parçası haline gelen anlaşma, cumhuriyetler ile Moskova arasındaki ilişkileri düzenlemekte olup cumhuriyetlerin “tam devlet yetkisine sahip olduğunu” belirtmekteydi. Her bir cumhuriyete verilen tavizler aynı zamanda Yeltsin’in her bir cumhuriyetin lideriyle imzaladığı ikili anlaşmalar şeklinde kayıt altına alındı. 20 Cumhuriyetten 18’i Federal Anlaşmayı imzaladı. İnguşetya daha sonra Çeçenistan’dan ayrılıp anlaşmayı imzalamış olmasına rağmen, Çeçen-İnguş ASSR ve Tatar ASSR imza koymadı. Ekim 1991’de Çeçenistan’ın Rusya’dan bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Rusya, Çeçenistan’ın Rus egemenliğini kabul etmesinde ısrarcı oldu ve nihayet 1994 yılında savaşa neden olacak bir yola girildi. Tatar ASSR-Tataristan da egemen bir devlet olarak ilan edildi ve Mart 1992 vatandaşlarının % 61’inin bağımsızlık için oy kullandığı bir referandum düzenlendi. Ne var ki, Yeltsin Tataristan lideri Mintimier Shaimiev ile bir anlaşma yaparak Tataristan’ın Moskova ve Kazan arasındaki cömert bir ilişki karşılığında Rusya Federasyonu içinde kalmasını sağladı.

Aralık 1993’te kabul edilen Rusya Anayasası “Biz, kendi toprakları üzerinde ortak bir kaderle birleşmiş Rusya Federasyonu’nun çok uluslu halkı….” Şeklinde başlamaktadır. Rusya’yı üniter bir devlet olarak ilan etmesine rağmen, ülke iç çelişkilerle doluydu. Örneğin; Federal yasaların tüm diğerlerinin üzerinde olduğu ilan edilse de (madde 76) ikili anlaşmalar yasal olarak kabul ediliyor ve merkez ile federal birimler arasındaki otak yargı alanları sıralanıyordu. Rusçanın Rusya genelinde devlet dili olduğu kabul edilmesine rağmen (Madde 68.1), cumhuriyetlerin kendi resmi dillerini seçme hakları kabul ediliyor (Madde 68.2) ve Rusya’nın tüm halklarının ana dillerini muhafaza etme ve anadillerinde eğitim ve kültürlenme için gerekli koşulları oluşturma ve sürdürme hakları garanti altına alınıyordu. İdari olarak eşit statüde olmalarına rağmen, Anayasa etnik adlarla adlandırılan oluşumlara diğerlerine göre daha fazla özerklik vermekte, böylece merkez-çevre ilişkilerinde etnisitenin önemi vurgulanmaktaydı. Aslına bakılırsa, Anayasa “Rusya’yı Sovyet federalizminden miras kalan cumhuriyetlerden her birine bir etnik grubun özel statüye sahip olduğu çok etnili, federal bir devlet olarak tanıyan örtülü bir politikaya dayalıydı.”

Yeltsin’in etnisite konusundaki politikası 15 Haziran 1996 tarihinde onayladığı (Devlet Başkanlığı Kararnamesi Sayı.9) “Milliyetler hakkında Rusya Devlet politikası çerçevesinde düzenlenmişti. Bu çerçeve, anayasa ile aynı doğrultuda eşit haklar ilkesi uyarınca Rusya Federasyonundaki tüm halkların kültürel, ulusal ve sosyal kalkınma koşullarının sağlanmasını hedefliyordu. Ayrıca yeni merkez-federal ilişkilerinin geliştirilmesi için yöntemler ile birlikte çerçeveyi uygulamak için mekanizmalar belirlendi.” Ancak Rusya’da merkez ve federal birimler arasındaki ilişkiler o kadar asimetrikti ki (1999 itibariyle 89 federal birimin 46’sı Kremlin ile ikili anlaşmaya sahipti.) etkili bir ulusal politika bulunmuyordu. Aynı zamanda, bu çerçeve belirsizliklerle kuşatılmıştı. Rusya bir etnik gruplar topluluğundan oluşan çok uluslu bir halk olarak tanımlanırken, bu çerçevede etnik Rus ulusu (halkı) birleştirici bir rol oynadığı ve devlet olmanın temeli olarak işlev gördüğü kabul ediliyor, böylece ulusal kimliğe ilişkin etnik ve yurttaşlık söylemleri karıştırılıyordu.

Vladimir Putin 2000 yılında iktidara geldiğinde, diğer eylemlerinin yanı sıra federal sistemi yeniden yapılandıran ve federal hukukun bölgesel hukuka göre üstünlüğünü yeniden ileri süren sözde vertikal aracılığıyla devletin gücünü yeniden tesis etmeye çalışmıştı. Bunun bir parçası olarak, 2001 yılında Federasyon İşleri, Milliyetler ve Göç Politikaları Bakanlığını ortadan kaldırdı. Putin, 2004 yılında devlet başkanı olarak seçilmesinin ardından bölge liderlerinin doğrudan seçilmesini kaldırarak devletin gücünü merkezileştirmeye devam etti. Bu dönemde, Rus etnik milliyetçisi anlatılar resmi politika açıklamalarında öne çıkmaya ve Kuzey Kafkasya karşıtı retorik, federal ve bölgesel yetkililer arasında ve federal basında yoğunlaşmaya başladı. Dmitry Medvedev çabalarını büyük ölçüde Rus ekonomisinin modernizasyonuna yoğunlaştırmakla birlikte, etnik çatışmaların Rusya için bir “ölümcül tehdit” arz ettiğini kabul ediyordu. Medvedev, ülkedeki etnik uyumu güçlendirmek için verimli çabalar göstermesine karşın retoriği gerçek politik eylemin önünde tuttu. Putin, 2012 yılında devlet başkanı seçilmesinin ardından Federasyon İşleri, Milliyetler ve Göç Politikaları Bakanlığını yeniden açtı ve 1996 Milliyetler konusundaki Devlet Politikasının yerine geçen 2025’e doğru Rusya Federasyonu Ulusal Etnik Politika Stratejisi hakkında bir kararname imzaladı.

Sovyet sonrası Rusya’nın gelişmesi karmaşık bir konu olup, yukarıda çizilen çerçeve sadece etnisite ve etnik ilişkilere ilişkin gelişmeleri açıklamayı amaçlamaktadır.

Kaynak:  Adrew Foxall’ın, Serkan Özdemir tarafından çevrilen ve Koyu-Siyah Yayıncılık tarafından yayımlanan “Sovyet Sonrası Rusya’da Etnik İlişkiler Kitabı.”

Ïóòèí, Åëüöèí. Ïðåçèäåíò, Êîíñòèòóöèÿ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu