Mitoloji

Adige Efsanesi: YİNİJ(*)

Eğer Tanrı günün birinde Yinij’in gücünde birisini yaratırsa ve eğer bu yiğit Elbruz’un insan ayağı değ­memiş tepesine erişmeği başarırsa, orada, Elbruz’un iki tepesi arasın­daki mağarada kol, bacak ve gövde­sinden kayalara zincirlenmiş bir ihtiyarla karşılaşacaktır.

İhtiyarın beyaz sakalı ayaklarına kadar uza­mış, el ve ayak tırnakları bir kar­tal gagası şeklini almıştır. Bir za­manlar siyah ve çok güzel olan göz­leri[1] şimdi etrafa saçtığı kin do­lu bakışlarla bir volkanı andırmak­tadır. İşte bu ihtiyar bir zamanların yenilmez kahramanı Yinij’dir. Önün hikâyesi hala dilden dile dolaşmak­tadır.

Şimdiye kadar hiç kimse erişe­medi Oşha-Mafe’nin[2] tepesine. Çünkü Tha[3] kıymetli sırlarından birisini gizlemişti oraya. Tha’nm bü­tün kullarına yasak kıldığı bu yerde ebedi gençliğin, ölümsüzlüğün sırrı hayat suyu[4] saklıydı. Nice yiğit­ler, “yiğitler yiğidi” adını almak, ebedi gençliğe, ölümsüzlüğe eriş­menin mutluluğunu tatmak ihtira­sı içerisinde bu dağa tırmanmak is­temişlerdi. Fakat ne mümkün. Os-ha-Mafe beyaz örtüsü altında, bu yolda hayatlarını yitiren nice yiğit­lerin cesetlerini gizlemektedir.

Ama Yinij hiçbirisine benze­mezdi bu kahramanların. O, soğuk ve sıcaktan müteessir olmayan bir vücuda, günlerce açlık ve susuz­luğa dayanan bir mideye, yüzlerce savaşçının gücünden daha fazla bir güce sahipti. Bütün bunlara rağ­men kolay olmadı Yinij’in Oşha-Ma-fe’ye tırmanması. Fakat sonunda basardı bu isi. İste iki adım ötesinde büyüleyici şarıltısıyla hayat su­yu sanki ona sesleniyordu. Yinij bütün yorgunluğunu unutmuş, bun­ca emek ve çaba karşılığında erişe­bildiği sevgilisine bir an önce ka­vuşmak arzusuyla ileri atılmıştı.

Ne yazık! Sihirli suyu içmek kıs­met olmadı ona. Çünkü Tha çok kızmıştı Yinij’e. Bir kul ne kadar kuvvetli olursa olsun onun buyru­ğuna karşı gelmemeliydi. Ve o an­dan itibaren Yinij Oşha-Mafe’nin sert kayalarına zincirlendi. Artık Yinij için bitip tükenmez acı günler başlamıştı. Onun efsanevi gücü bağlı olduğu kaim zincirler­den kurtulmasını sağlayamıyordu. Günlerce, aylarca, yıllarca boşuna gücünü denedi durdu Yinij. Çare­sizlik içinde kalınca da soydaşları onun ümit kaynağı oldu. Her an onlardan birisinin yardımına koşa­cağını boş yere bekledi durdu. Kaf kasların bu hür yaşamaya alışmış, yenilgi ve boyunduruğun ne olduğu­nu bilmeyen yüce kahramanın esa­ret zincirlerine vurulduğunu kim tahmin edebilirdi ki! Her günün doğuşunda o, hürriyet savaşına ye­niden başlıyor ve bu savaşa güneş batıncaya kadar büyük bir inatla devam ediyordu. Gücünün zayıfla­dığı anlarda ise Şible[5] ona cesa­ret veriyor ve gür sesiyle “Gayret Yinij, gayret! İç! O başının üzerin­deki birikmiş olan suyu iç!” diyor­du.

O zaman Yinij birden canlanı­yor ve zincirlerini şakırdatarak bü­yük bir hırsla hayat suyuna uzanı­yordu. İşte o ana kadar hareketsiz bekleyen muhafızı merhametsizce Yinij’in üzerine çullanıyor sivri ga­gası ve keskin tırnaklarıyla[6] kalbini parçalıyordu.  Sonra da Yinij’in

hırsla arzuladığı suyu iri gaga­sıyla, zevkle yudumlayarak son damlasına kadar içiyordu. Yaralı Yinij’in ıstırabı ise sonsuzdu. Fakat bu ıstırap kalbindeki yaradan değil, bütün vücudunu  amansızca saran zincirlerdendi. Ah bu zincirler, ne ağır, ne çekilmez şeylerdi! Onların hakkından gelememenin verdiği üzüntüyü Yinij’e hiçbir şey veremez­di. İşte bu acı gerçek onu çılgına çeviriyor, zincirlerinin birbirine çarpmasından şimşekler ve gök gü­rültüleri, solumalarından da fırtı­nalar yaratıyordu[7]. İniltilerin­den sarsılan Elbruzun eteklerinde derin çatlaklar meydana geliyor ve bu çatlaklardan Yinij’in göz yaşları ırmaklar gibi akıyordu. Nihayet o bitkin bir şekilde kendinden geçi­yor ve iyilik melekleri yardımına yetişerek beyaz ve pamuk kadar yumuşak kanatlarıyla[8] kalbini okşayarak yaralarını iyileştiriyorlardı. Ve Yinij bir bebek kadar sakin derin uykusuna dalıyordu.

İşte bu durum yıllarca böylece süregeliyor ve onun kutsal savaşı bir türlü son bulmuyordu. Ta ki Tha’nın onu affedeceği gün gelsin. Elbet Tha bütün kullarını affettiği gibi günün birinde onu da affede­cektir…)

Yinij bu inançla hürriyet sava­şına inatla devam ediyor. Çünkü o biliyor ki kendi savaşı aynı zaman­da ırkdaslarmın da savaşıdır.

Ümit Yinij’i terk edebilir, fakat Yinij ümidi hiçbir zaman terk etmeyecektir. Evet; insanları saran esa­ret zincirlerinin koparılacağı. hür­riyet güneşinin doğacağı gün uzak değildir…

__________________

(*)Adigelerin masal kahramanı, dev.

[1] Yinij’in alnının ortasında tek gözü olduğu da söylenir.

[2] Oşha – Mafe: uğurlu dağ. Elbruz’un Adigece ismi. 5629 metre yüksek­liğinde.

[3] Tha. En  büyük Tanrı, Adigelerin verdiği isim.

[4] Hayat suyu: Bu suyu içenler ölüm­süzlüğe kavuşurlardı.

[5] Şible: Muhariplerin ilâhı.

[6] Hayat suyunun bekçisi, kartal cin­sinden büyük bir masal hayvanı.

[7] Söylentilere göre fırtına, şimşek, seller ve zelzeleler hep Yinij’in şid­detli hareketleri sonucunda meyda­na gelirdi.

[8] Bu iyilik melekleri sayesinde Yinij’­in yaraları hemen iyi olur ve çabu­cak eski kuvvetini kazanırdı.

________________

ALINTI: KAFKASYA Kültürel Dergi, Mayıs Haziran-1964, Sayı:1, sayfa:14

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu