Diaspora HaberleriKültür

KUŞÇUBAŞI’NIN HAYATI KİTAPLAŞTIRILDI

Tarihçi Benjamin C. Fortna, Türkçede yayımlanan ‘Kuşçubaşı Eşref’te Trablusgarp fedaisi, Batı Trakya savaşçısı, Teşkilat-ı Mahsusa subayı Eşref Sencer Kuşçubeyi’nin biyografisini anlattı. Fortna “O, tarihte üstlendiği rolün gayet farkındaydı ve bunun anlatılabilir olmasının yolunu açmak için çabalamıştı” dedi.

Osmanlı’nın son dönemine damgasını vuran Eşref Sencer Kuşçubeyi namıdiğer Kuşçubaşı Eşref’in hayatı bu kez Londra Üniversitesi’nden tarihçi Benjamin C. Fortna’nın kaleme aldığı ‘Kuşçubaşı Eşref: Efsane Teşkilat-ı Mahsusun Hayatı’ adlı kitaba konu oldu. Timaş Yayınları’ndan çıkan biyografik çalışmayı Fortna, Kuşçubaşı’nın  yazdığı hatıralar ve sandukasından çıkan belgelerle ortaya koydu. Fortna’nın bu çalışmasında Mustafa Kemal, Enver, Cemal ve Hurşid paşaların, Çerkes Ethem’in, Süleyman Askeri ve Selim Sami’nin hikâyelerinin bazı cepheleri de saklı. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun travmatik geçen son 10 yılına da bir bakış açısı sunuyor. Fortna ile kitabını konuştuk…

KARAR GAZETESİ

***

* Daha önce geç dönem Osmanlı ve erken dönem Cumhuriyet’te eğitim gibi kavramsal çalışmalar yaptınız. Bu kez neden Eşref Sencer Kuşçubeyi’ni anlattınız?

Kuşçubaşı Eşref bildiğim bir karakterdi. Uzun yıllardır tanıdığım bir ailenin Kuşçubaşı Eşref’in torunları olduğunu ve ellerinde kendisinden kalan bazı belgeler bulunduğunu öğrenince, hayat hikâyesi daha çok ilgimi çekmeye başladı. Kuşçubaşı Eşref üzerine çalışmanın Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına dair keşfedici bir kavrayış yakalayabilmek için iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Aile büyük bir nezaket göstererek Eşref’in hatıratına ulaşmamı sağladı. Kuşçubaşı’nın şahsi belgelerini tamamlamayan arşiv malzemelerini inceleyerek çalışmaya başladım.

* Çerkesler ve Çerkes olmak Kuşçubaşı Eşref’in hayatında nasıl bir öneme sahip?

Çerkes olmanın Eşref’in hayatındaki önemini ve Çerkesliğin hem geç dönem Osmanlı hem de erken dönem Cumhuriyet tarihinde kritik bir rol üstlendiğini fark ettim… Eşref sağlam bir Osmanlı konteksinde doğdu ve eğitim gördü; kendisini bir Osmanlı olarak görüyordu. Bununla birlikte eşi de dahil olmak üzere en yakın ilişkide bulunduğu kişiler büyük ölçüde Çerkes kökenliydi. Ancak Ankara hareketiyle yollarının ayrılmasına yol açan Kuvâ-yi Milliye sürecinde Adapazarı bölgesindeki Çerkes toplumunun desteğini almayı başaramaması da ironiktir.

* Enver Paşa, Süleyman Askeri, Yakup Cemil, Çerkes Ethem gibi bir dizi sembolik karakter de kitapta bulunuyor. Bu dönem insanlarına hakim bir karakter hakkında neler söylersiniz?

Eşref’in hikâyesinin içinde çok sayıda karakter var, üstelik bunların birçoğu özellikle de Türk tarihçiliğinde belirli bir yer tutuyor. Çoğu da birer ‘çılgın’, ülkelerini ve inançlarını müdâfaa etmek için sonuna kadar gitmeye hazır kişiler. Eşref’in dediği gibi, imparatorlukları parça parça olmaktaydı ve onu bir arada tutmak üzere savaşmamak için hiçbir nedenleri yoktu. Bazıları Cumhuriyet’le ve Cumhuriyet liderliğiyle uzlaşma yolunu seçti, bazıları seçmedi. Ortak özelliklerine gelirsek; bu isimler o kadar karakteristik kişilerdi ki hepsine uygun düşecek bir adlandırma yapmak çok zor. Ama şunu söyleyebiliriz: Hep birlikte çok ilginç bir hikâye yazdılar.

* Çalışmanın sonlarına doğru Eşref’in yıl ve yıl kullandığı imzalara ilişkin bir çizelge hazırladığını gösteriyorsunuz. Kendisine tarihte bir yer inşa etmek amacındaki bir kişinin hatıratını yayımlamaması ilginç değil mi?

Evet, bu gerçekten de büyük bir ironi. Eşref, o geniş hatıratının asla yayımlanamayacağından korkmuş ve muhtemelen de bunun için öfkelenmiş olabilir. O, tarihte üstlendiği rolün gayet farkındaydı ve bunun anlatılabilir olmasının yolunu açmak için çabalamıştı. Yıllar içinde değişen imzalarına ilişkin böyle bir tablo yapması da bunu gösteriyor. Bu aynı zamanda umulmadık güçlerin tarihsel mirası zaman zaman nasıl da etkileyebileceğine dair bir ipucu sunuyor.

* Eşref’in hikâyesi üzerinden son dönem Osmanlı ve erken dönem Cumhuriyet’e ilişkin epey kapsamlı bir analiz yapıyorsunuz. Çalışmayı bir bireye merkezlemek, yapısal olanı anlama konusunda ne tür kolaylıklar sağladı?

Biyografi yazımının tarihçilik namına önemli ve etkili bir janr olduğunu düşünüyorum çünkü ele aldığımız kişinin ‘ayakkabılarını giyip’ sanki o hayatı yaşamış gibi, bir dönemi ve yeri tecrübe etmemizi sağlıyor. Bu dönemle ilgili iyi ve akademik açıdan sağlam biyografilerin bu kadar az olmasını tuhaf buluyorum. Christine Philliou’nun Tanzimat dönemiyle ilgili çalışması bunun harika bir istisnasıdır, böyle nitelikli çok daha fazla çalışmaya ihtiyaç var. Biyografi, ayrıca alışıldık tarihi okumalar içinde genellikle kapalı kalan şahsi ilişkilerin izini sürme şansı da veriyor; aile ilişkileri, okul arkadaşlıkları, ev hayatı gibi.

EŞİNİN HATIRATI FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI SUNUYOR

* Pervin’in hatıratı ile karşılaşmamış olsaydınız, ortaya çıkardığınız Eşref portresinde nasıl farklılıklar olurdu? Bu, tarih metodolojisi açısından ulaştığımız ‘gerçek’e itimadımız konusunda bize neler söylüyor?

Pervin’in hatıratı Eşref’in -ve elbette Pervin’in- hayatının çok nadir baktığımız bir yönünü görmemizi sağlıyor. Sahnenin öte tarafında neler oluyordu, kocasının yok olduğu uzun dönemlerde Pervin neler hissediyordu, Eşref’in ilişkileri ve bağlantıları hakkında ne düşünüyordu? Bütün bunlar Pervin’in sunduğu, yeri başka biçimde doldurulamayacak bir iç bakışa ulaştırıyor bizi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu