Şimalî Kafkasyalıların Faciası
Yazan: M. Devletbey
1945 yılının Mayıs günleri Şimalî-Kafkasyalıların millî matem günleridir.
1941 yılında Almanya Sovyetler Birliğine harp ilân edince, SSCB’nin esir milletleri, Bolşevizmin sonu geliyor diye derin bir nefes aldılar; harbin başlangıcını, Kafkasyalılar dahil, bütün Sovyetler Birliği halkları gizli bir sevinçle karşıladılar.
Asıl mesele Kafkasyalıların Almanlara karşı olan sempatilerinde değil, fakat hürriyetini, dinini, adetlerini gasbederek, onları zorla kolhozlara sokan Bolşevikler tarafından son derece bitkin hale gelen Kafkasyalıların, Bolşevizmle silâhlı mücadeleye girişmek için şeytanla bile ittifak yapmaya hazır olduklarında idi.
1943 yılı başında, Almanlar Kafkasya cephesinden “çekilirken, Şimali Kafkasyalılar çoluk çocuklâriyle birlikte kendi vesaitleriyle, asırlardan beri yaşadıkları” toprakları terk ederek, Batıya hicret ettiler. Onlar, çekilen Alman ordularını yavaş yavaş takip ederken, yabancı ülkelerdeki meçhul istikbali Sovyet mezalimine tercih ediyorlardı. Onlar, gruplar halinde ve yolda temayüz etmiş kendi şeflerinin idaresi altında, arabalarla, atlarla ve bazen de yaya olarak hareket ediyorlardı.
Uzun ve yorucu yolculuktan sonra, onlar, işte bu suretle Avusturya’ya kadar geldiler ve orada Drava Nehri vadisinde yerleştiler.
Yine o civarda, Lienz’den Oberdrauburg’a kadar, Kafkasyalılar gibi Bolşeviklerden kaçan ve miktarları 30 bin kişiyi bulan Kazaklar yerleşmişti; Oberdrauburg’dan Dellach’a kadar olan yeri 8000 kadar Şimalî Kafkasyalı işgal etmişti.
Onlar, 1945 yılında Almanya’nın teslim olduğunu burada işittiler ve bir zaman sonra da müttefik ordularıyla karşılaştılar. İhtiyarlar, kadınlar ve çocuklar, yanı başlarından geçen galipleri tecessüsle seyrederken, müttefiklerin zaferinin kendilerine sakin bir hayat ve saadet getireceğini ümit ediyorlardı.
İngiliz ordusu Avusturya’nın bu kısmını işgal edince, bütün mültecilerin idaresi onların eline geçti. Yeni idare onları bir araya topladı ve kurduğu kamplara enterne etti. Kafkasya mültecileri, mültecilerin vaziyeti ve vatanlarını niçin terk ettikleri hususunda İngiliz kumandanlığına malûmat vermek İçin General Kılıç Girey, doktor Koçkar ve başkalarından müteşekkil delegasyonu kumandanlığın merkezi bulunan Spital şehrine gönderdiler. İngiliz general bu heyeti çok iyi kabul etti ve imkân nispetinde Kafkas mültecilerini Yakın Şark Müslüman memleketlerine göç etmelerine yardım edeceği vaadinde bulundu.
Geri dönen heyetin, mültecilerin umum toplantısında, İngiliz kumandanı ile yaptığı müzakerenin neticesi ve Müslüman devletlerinden birine yollanacakları hakkında verdiği raporu mülteciler büyük bir sevinçle dinlediler.
Bu arada, mültecilere çadırlar ve galiplerin eline harp ganimeti olarak geçen Alman askerî iaşe ambarlarından bol miktarda gıda maddeleri dağıtıldı.
Şimalî Kafkasyalılar, Drava Nehri kıyısında bulunan Dellach mahallinde, general Kılıç Girey idaresinde bir mülteci kumanda heyeti teşkîl ettiler. İngilizler de teşekkül eden kumanda heyeti nezdine bir tabur asker gönderdiler. Hemen Şimalî Kafkasyalıların yanı başında bulunan Kazaklar da, general Damanov, Berlin’den gelen general Krasnov ve Yugoslavya’dan gelen generâl Şkuro idaresinde, Şimalî Kafkasyalılar gibi bir kumanda heyeti vücuda getirdiler. Kazaklar, görünüşe göre, kendilerini, generallerinin himayesi altında çok iyi hissediyor ve vaziyetin sağlamlığına inanıyorlardı.
Fakat bu sakin ve sevinçli haleti ruhiye ancak Mayıs sonuna kadar devam etti. Şimalî Kafkasya ve Kazak mültecilerinin vücuda getirdikleri tabur teşkilâtları ve kendilerini müdafaa etmek için bir miktar silâhları vardı. Onlara, artık ihtiyaç olmadığı için, silâhlarını teslim etmeleri ve taburlarını dağıtmaları emri verildi. Silâhlarını teslim eden ve taburlarını dağıtan Şimalî Kafkasyalılarla Kazaklara kamp haricine çıkmaları yasak edildi ve onlar da diğer mülteciler gibi enterne vaziyetine geçtiler. Onların, Sovyetlere teslim edilecekleri mevzu bahis bile değildi ve kimse bundan henüz şüphe etmiyordu.
Fakat 20-25 Mayıs’ta mülteciler kampında hoparlörle teçhiz edilen bîr otomobil peydah oldu. Evvelâ mültecilerin nazarı dikkatini celp etmek için Sovyet müzik ve şarkıları çalındı. Bundan sonra aynen şu tebligatta bulunuldu: “Sovyet vatandaşları! Biran evvel vatanınıza dönmeniz için bütün tedbirler alınmıştır!”
Bunun üzerine panik baş gösterdi ve herkes birbirine “sahiden bizi Bolşeviklere teslim edecekler mi” diye sualler sormağa başladı. Heyecan gittikçe artıyordu ve birçokları derhal kumandanlığa acele mektup gönderilmesini talep ediyorlardı. Bütün mültecî gruplarını dolaşan general Kılıç Girey, onları teskin etmeğe ve teslimin mevzu bahis olmadığına inandırmağa çalışıyordu. Generalin iddiasına göre, Batı demokrasisi hiç bir zaman kimseyi zorla teslime müsaade etmeyecektir ve bu tebliğ, yalnız gönüllü olarak vatana dönmek isteyenlere aittir.
Fakat 26 Mayıs’ta, İngiliz kumandanlığından, mültecilerin kumanda heyetine, İngiliz kumandanına takdim edilmek üzere, 27 Mayıs sabahı toplanması emri geldi. Emirde ayrıca, onları kumandanın yanına götürmek için tahsis edilen 5 kamyonun muayyen saatte hazır olacağı bildiriliyordu. 27 Mayıs sabahı saat 9-10 raddelerinde başta General-Sultan Kılıç Girey olmak üzere, Kafkasyalıların, miktarı 150 kişiyi bulan bütün grup şefleri ve kumanda heyeti toplanarak, kamyonlara bindiler. Gidenlerden bazıları, gerçekten kumandana takdim edileceklerine inanarak, millî elbiselerini giymişlerdi. Fakat onlar kamyonlara henüz yerleşmeden, anide zuhur eden bir tabur tarafından kuşatıldılar ve sıkı bir muhafaza altında evvela Spital şehrine götürüldüler, sonra katledilmek üzere Bolşeviklere teslim edildiler.
Kafkasyalılardan sonra, aynı tarzda, Kazak subayları da teslim edildi.
Hemen aynı zamanda tanklarla kuşatılan binlerce mülteci arasında heyecan ve galeyan başladı. Küçük bir tankın üzerine çıkmış bulunan bir müttefik subayı kuşatılan mülteciler kampındaki ayrı ayrı grupları dolaşarak, tercüman vasıtasıyla, “şefleriniz ve subaylarınız Sovyetlere teslim edildi, hepinizin de vatana dönmeniz icab etmektedir” diye tebligatta bulundu.
Dehşet içinde kalan mülteciler siyah bayraklar çekerek, gruplar halinde dua etmeğe ve Allahtan şefaat dilemeye başladılar. Fakat hiç bir şey para etmedi. Sovyet hükümetiyle imzalanan Yalta Anlaşması’nın, daha kuvvetli olduğu meydana çıktı. Müttefik orduları anlaşma hükümlerini infaz etmek mecburiyetinde idiler.
28 Mayıs’tan 1 Hazirana kadar, Drava Nehri kıyısındaki Dellach istasyonunda Kafkasyalılar’ın zorla kamyonlara bindirilmesi ameliyesi icra edildi ve bedbaht mültecileri hamil kamyonlar arka arkaya, yırtıcı hayvanlar gibi kurbanlarını bekleyen Sovyetlerin bulunduğu hududa doğru yollandılar.
Drava Nehri kıyıları ve Dellach İstasyonu civarı bedbaht mültecilerin attıkları ve bıraktıkları arabalar, atlar, ev eşyası ve saire ile doluydu. Eşya, artık kimseyi alâkadar etmiyordu. Drava Nehri Vadisi boyunca, son veda gözyaşları ile ıslanmış Kafkas eyer ve yamçıları dağınık bir şekilde yatıyordu. Kafkasyalılar bir mucize kabilinden, Alp Dağları’na kadar getirdikleri canlarını boşuna kurtarmağa çalışıyorlardı. Haricen o kadar Kafkasya’yı andıran yabancı, soğuk dağlar, onları yırtıcı Bolşeviklere teslim etmek için götüren kamyonların gürültüsü altında, bir serap gibi, ufkun arkasında kayboluyordu.
Yegâne “cinayetleri” kızıl cellâtlardan canlarını kurtarmak olan binler Kafkas mültecisi, ikinci dünya savaşı sonunda, işte böyle bir fecî akıbete uğradılar.
Biz, kardeşlerimizin fecî ölümlerinin 8’nci yıldönümünde, onların ızdırapları ve akıttıkları kanları önünde tazimle eğiliyoruz.
Drava’da Bolşevik cellâtları tarafından katledilen bütün Şimalî Kafkasyalıların ebedî hatırası kalbimizde daimi yaşayacaktır.
_______________________
ALINTI: Kafkasya (Der Kaukasien), Münih, Haziran-1953, No:23, s:18