Diaspora Tarihi (1864- ... )

Şimalî Kafkasyalıların Faciası

Yazan: M. Devletbey

1945 yılının Mayıs günleri Şimalî-Kafkasyalıların millî matem günleridir.

1941 yılında Almanya Sovyetler Bir­liğine harp ilân edince, SSCB’nin esir milletleri, Bolşevizmin sonu geliyor diye derin bir nefes aldılar; harbin baş­langıcını, Kafkasyalılar dahil, bütün Sovyetler Birliği halkları gizli bir se­vinçle karşıladılar.

Asıl mesele Kafkasyalıların Alman­lara karşı olan sempatilerinde değil, fa­kat hürriyetini, dinini, adetlerini gasbederek, onları zorla kolhozlara sokan Bolşevikler tarafından son derece bitkin hale gelen Kafkasyalıların, Bolşevizmle silâhlı mücadeleye girişmek için şeytan­la bile ittifak yapmaya hazır oldukla­rında idi.

1943 yılı başında, Almanlar Kafkasya cephesinden “çekilirken, Şimali Kafkasyalılar çoluk çocuklâriyle birlikte kendi vesaitleriyle, asırlardan beri yaşa­dıkları” toprakları terk ederek, Batıya hicret ettiler. Onlar, çekilen Alman ordularını yavaş yavaş takip ederken, yabancı ülkelerdeki meçhul istikbali Sovyet mezalimine tercih ediyorlardı. Onlar, gruplar halinde ve yolda tema­yüz etmiş kendi şeflerinin idaresi altında, arabalarla, atlarla ve bazen de yaya olarak hareket ediyorlardı.

Uzun ve yorucu yolculuktan sonra, onlar, işte bu suretle Avusturya’ya ka­dar geldiler ve orada Drava Nehri vadi­sinde yerleştiler.

Yine o civarda, Lienz’den Oberdrauburg’a kadar, Kafkasyalılar gibi Bolşeviklerden kaçan ve miktarları 30 bin kişiyi bulan Kazaklar yerleşmişti; Ober­drauburg’dan Dellach’a kadar olan  yeri 8000 kadar Şimalî Kafkasyalı işgal etmişti.

Onlar, 1945 yılında Almanya’nın teslim olduğunu burada işittiler ve bir zaman sonra da müttefik ordularıyla karşılaştılar. İhtiyarlar, kadınlar ve çocuklar, yanı başlarından geçen ga­lipleri tecessüsle seyrederken, müttefik­lerin zaferinin kendilerine sakin bir hayat ve saadet getireceğini ümit edi­yorlardı.

İngiliz ordusu Avusturya’nın bu kısmını işgal edince, bütün mültecilerin idaresi onların eline geçti. Yeni idare onları bir araya topladı ve kurduğu kamplara enterne etti. Kafkasya mülte­cileri, mültecilerin vaziyeti ve vatan­larını niçin terk ettikleri hususunda İngiliz kumandanlığına malûmat ver­mek İçin General Kılıç Girey, doktor Koçkar ve başkalarından müteşekkil delegasyonu kumandanlığın merkezi bulunan Spital şehrine gönder­diler. İngiliz general bu heyeti çok iyi kabul etti ve imkân nispetinde Kafkas mültecilerini Yakın Şark Müslüman memleketlerine göç etmelerine yardım edeceği vaadinde bulundu.

Geri dönen heyetin, mültecilerin umum toplantısında, İngiliz kumandanı ile yaptığı müzakerenin neticesi ve Müslüman devletlerinden birine yol­lanacakları hakkında verdiği raporu mülteciler büyük bir sevinçle dinlediler.

Bu arada, mültecilere çadırlar ve ga­liplerin eline harp ganimeti olarak ge­çen Alman askerî iaşe ambarlarından bol miktarda gıda maddeleri dağıtıldı.

Şimalî Kafkasyalılar, Drava Nehri kıyısında bulunan Dellach mahallinde, general Kılıç Girey idaresinde bir mül­teci kumanda heyeti teşkîl ettiler. İngilizler de teşekkül eden kumanda heyeti nezdine bir tabur asker gönder­diler. Hemen Şimalî Kafkasyalıların yanı başında bulunan Kazaklar da, ge­neral Damanov, Berlin’den gelen general Krasnov ve Yugoslavya’dan gelen generâl Şkuro idaresinde, Şimalî Kafkasyalılar gibi bir kumanda heyeti vücuda getirdiler. Kazaklar, görünüşe göre, kendilerini, generallerinin himayesi al­tında çok iyi hissediyor ve vaziyetin sağlamlığına inanıyorlardı.

Fakat bu sakin ve sevinçli haleti ruhiye ancak Mayıs sonuna kadar devam etti. Şimalî Kafkasya ve Kazak mültecilerinin vücuda getirdikleri tabur teşkilâtları ve kendilerini müdafaa et­mek için bir miktar silâhları vardı. On­lara, artık ihtiyaç olmadığı için, silâhla­rını teslim etmeleri ve taburlarını dağıtmaları emri verildi. Silâhlarını teslim eden ve taburlarını dağıtan Şimalî Kaf­kasyalılarla Kazaklara kamp haricine çıkmaları yasak edildi ve onlar da diğer mülteciler gibi enterne vaziyetine geç­tiler. Onların, Sovyetlere teslim edile­cekleri mevzu bahis bile değildi ve kimse bundan henüz şüphe etmiyordu.

Fakat 20-25 Mayıs’ta mülteciler kam­pında hoparlörle teçhiz edilen bîr oto­mobil peydah oldu. Evvelâ mültecilerin nazarı dikkatini celp etmek için Sovyet müzik ve şarkıları çalındı. Bundan sonra aynen şu tebligatta bulunuldu: “Sovyet vatandaşları! Biran evvel vatanınıza dönmeniz için bütün tedbirler alınmıştır!”

Bunun üzerine panik baş gösterdi ve herkes birbirine “sahiden bizi Bolşevik­lere teslim edecekler mi” diye sualler sormağa başladı. Heyecan gittikçe ar­tıyordu ve birçokları derhal kuman­danlığa acele mektup gönderilmesini talep ediyorlardı. Bütün mültecî grup­larını dolaşan general Kılıç Girey, on­ları teskin etmeğe ve teslimin mevzu ­bahis olmadığına inandırmağa çalışıyor­du. Generalin iddiasına göre, Batı de­mokrasisi hiç bir zaman kimseyi zorla teslime müsaade etmeyecektir ve bu tebliğ, yalnız gönüllü olarak vatana dönmek isteyenlere aittir.

Fakat 26 Mayıs’ta, İngiliz kumandan­lığından, mültecilerin kumanda heye­tine, İngiliz kumandanına takdim edil­mek üzere, 27 Mayıs sabahı toplanması emri geldi. Emirde ayrıca, onları ku­mandanın yanına götürmek için tahsis edilen 5 kamyonun muayyen saatte hazır olacağı bildiriliyordu. 27 Mayıs sabahı saat 9-10 raddelerinde başta General-Sultan Kılıç Girey olmak üzere, Kafkasyalıların, miktarı 150 kişiyi bu­lan bütün grup şefleri ve kumanda heyeti toplanarak, kamyonlara bindiler. Gidenlerden bazıları, gerçekten kuman­dana takdim edileceklerine inanarak, millî elbiselerini giymişlerdi. Fakat on­lar kamyonlara henüz yerleşmeden, anide zuhur eden bir tabur tarafından kuşatıldılar ve sıkı bir muhafaza altın­da evvela Spital şehrine götürüldüler, sonra katledilmek üzere Bolşeviklere teslim edildiler.

Kafkasyalılardan sonra, aynı tarzda, Kazak subayları da teslim edildi.

1960 yılında Avrupa İslam Cemiyeti tarafından dikilen anıtta, Almanca olarak, şunlar yazılıdır; “Burada 1945 yılının 28 Mayıs’ında 7 bin Kuzey Kafkasyalı, kadınları ve çocuklarıyla Sovyet otoritelerine teslim edildiler ve İslamiyete olan sadakatleri ile Kafkasya’nın idealine kurban gittiler. Bu dikilen taş, binlerce isimsiz Kafkasyalı kurbanın dünyadaki 7 bin kişilik tek mezar taşıdır.”

Hemen aynı zamanda tanklarla kuşa­tılan binlerce mülteci arasında heyecan ve galeyan başladı. Küçük bir tankın üzerine çıkmış bulunan bir müttefik subayı kuşatılan mülteciler kampındaki ayrı ayrı grupları dolaşarak, tercüman vasıtasıyla, “şefleriniz ve subaylarınız Sovyetlere teslim edildi, hepinizin de vatana dönmeniz icab etmektedir” diye tebligatta bulundu.

Dehşet içinde kalan mülteciler siyah bayraklar çekerek, gruplar halinde dua etmeğe ve Allahtan şefaat dilemeye baş­ladılar. Fakat hiç bir şey para etmedi. Sovyet hükümetiyle imzalanan Yalta Anlaşması’nın, daha kuvvetli olduğu meydana çıktı. Müttefik orduları anlaşma hükümlerini infaz etmek mecburiyetinde idiler.

28 Mayıs’tan 1 Hazirana kadar, Dra­va Nehri kıyısındaki Dellach istasyo­nunda Kafkasyalılar’ın zorla kamyon­lara bindirilmesi ameliyesi icra edildi ve bedbaht mültecileri hamil kamyonlar arka arkaya, yırtıcı hayvanlar gibi kur­banlarını bekleyen Sovyetlerin bulun­duğu hududa doğru yollandılar.

Drava Nehri kıyıları ve Dellach İsta­syonu civarı bedbaht mültecilerin attık­ları ve bıraktıkları arabalar, atlar, ev eşyası ve saire ile doluydu. Eşya, artık kimseyi alâkadar  etmiyordu. Drava Nehri Vadisi boyunca, son veda gözyaşları ile ıslanmış Kafkas eyer ve yam­çıları dağınık bir şekilde yatıyordu. Kafkasyalılar bir mucize kabilinden, Alp Dağları’na kadar getirdikleri canlarını boşuna kurtarmağa çalışıyorlardı. Haricen o kadar Kafkasya’yı andıran yabancı, soğuk dağlar, onları yırtıcı Bolşeviklere teslim etmek için götüren kamyonların gürültüsü altında, bir se­rap gibi, ufkun arkasında kaybolu­yordu.

Yegâne “cinayetleri” kızıl cellâtlar­dan canlarını kurtarmak olan binler Kafkas mültecisi, ikinci dünya savaşı sonunda, işte böyle bir fecî akıbete uğradılar.

Biz, kardeşlerimizin fecî ölümlerinin 8’nci yıldönümünde, onların ızdırapları ve akıttıkları kanları önünde tazimle eğiliyoruz.

Drava’da Bolşevik cellâtları tarafın­dan katledilen bütün Şimalî Kafkasyalı­ların ebedî hatırası kalbimizde daimi yaşayacaktır.

_______________________

ALINTI: Kafkasya (Der Kaukasien), Münih, Haziran-1953, No:23, s:18

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu