Araştırma/AnalizYazarlarYılmaz Dönmez

Rus Askeri Tarihçi Dubrovin Anlatımıyla Çerkes Tarihinde İlk Halk Devrimi Niteliğindeki “Bzıyiko Savaşı.”

Eski zamanlarda, Şapsığ ve Natuhaylar’da da prens sınıfı ve feodal düzen vardı, bu durum taşıdıkları prens soyadlarından anlaşılmaktadır. Evvelce bulunduğu tahmin edilen prens sınıfının neslinin tükenmesiyle bugün bu halklar Şapsığlar, Natuhaylar ve Abzaxlar; Soylular (Work), özgür çiftçiler (Tfekol) ve köylüler (Pşıĺ`ı) şeklinde sınıflara ayrılmışlardır. Halktan saygı gören soylular egemen bir sınıftır; Halkın çoğunluğunu teşkil etmekte olan özgür çiftçiler, hayli ağır şartlarda soylulara bağlı idiler. Köylüler ise taşıdıkları yükümlülüklere göre iki farklı gruba ayrılıyordu. Bir kısmı daha özgür, daha başına buyruk ve çok külfetli olmayan işlerde hizmet verirlerdi. Bunlar serbest bırakılmış kiracı köylüler oluşturuyordu. Diğerleri tamamen idare edene bağlı ve güçleri yettiği kadar çalışmak zorundaydılar. Bunlar haneye ait köylü sınıfını oluşturuyordu.

Kabilelerin nüfusları dışarıdan gelenlerle devamlı artıyordu ve dolayısıyla da sıradan halkın nüfusu, soylarıyla gurur duyan, imtiyaz sahibi soylu sınıfı, aşağı sınıftan olanlarla akrabalık bağları kurarak kendi konumlarını düşürmek istemiyorlardı. Buna karşılık sıradan halk ise her türlü insanı kabul ediyor, sadece onlardan sınıfın ya da boyun çıkarlarını koruyacağına dair sadakat yemini talep ediyorlardı. Yeminlilerden (Tharıoáğe) güç alarak soylulardan ve soyluluk idaresinde bulunan halk soyluların esaretinden kurtulmak için bekliyor ve fırsat kolluyordu. Halktan uzaklaşan soylu sınıfı bir müddet sonra yalnızlaşmış, içine kapanık şekilde fazla büyü-yememiştir. Halkın nüfusu ise devalı artış gösteriyordu. Gücünün farkına varan halk artık soyluların imtiyazlarından rahatsız oluyordu. Halkın malikâne sahiplerine karşı mukavemeti tırmandırmasıyla anarşi baş gösterdi ve bunun sonuçları da gecikmedi. Worklar (Soylular) düzeni sağlamak için hala saygı duyulduğunu sandıkları halk meclislerini toplamaya devam ettiler ve bu toplantılarda aristokratik ve demokratik kuralları birleştirmeyi denediler. Ancak demokrasiden yana olanlar halkın çoğunluğunu oluşturduklarından her seferinde baskın geldiler, bu da soyluların işine gelmiyordu. İmtiyazlarını tehlikede gören soylular çeşitli hilelere başvurarak casusları sayesinde karşı tarafın birliğini bozmaya çalıştılar ve bazen bunda başarılı oldular. Taraflardan hiç birisi pes etmiyor, her iki taraf da gerekçeler öne sürerek kendi haklarını savunuyorlardı. En güçlü ailelerden birisi olan Şeretĺıko’lar, bir ailenin himayesinde olan tüccarları soymuşlar, muhafızlardan ikisini de öldürmüşlerdi. Soylular bundan evvelce bundan daha ağır zulümler yapmışlardı, ancak halk bu defa durumdan yararlandı ve bu sınıfın gücünü zayıflatmayı başardı. Halk kalabalık halde Şeretĺıko ailesinden birisine saldırdı, mallarını yağmaladı, köle bir kızı aldı, soylunun annesine ağır hakarette bulundu ve onu tartakladı. Bu karşı gelme hareketi soylulara gösterilen ilk saygısızlık örneği olmuş ve aralarındaki, sonuçları daha sonra görülecek olan husumeti açığa çıkartmıştır.

Şeretĺıko ailesi diğer workların (soyluların) teşvikiyle yapılan hakareti kanla temizlemeye karar vererek ülkeyi terk edip on dönemin en güçlüsü sayılan, Bjeduğ (Hamışey) boyunun himayesine başvurmuşlardı. Şeretĺıko’ların elçileri bu arzularını belirtmek üzere Hamışey büyük prenssi bilge ve mükemmel bir insan, sadece kendi kabilesi üzerinde değil diğer kabileler üzerinde de etkisi olan Batı-Giray’ın huzuruna çıktılar. Elçilere, “Prens ve soylular toplanacak, aralarında durumu görüşecek ve arzunuzu inceleyecek ve ondan sonra cevap verecekler,” demişler. Elçiler toplantı kararını beklemeye başlamışlar.

Hamışeylerin çok saygın temsilcilerinden birisi ve birinci sınıf bir soylu olan Bşihaku Boreko’nun teklifi, boş yere kan akmasını önlemek üzere, önce arabuluculukla onları uzlaştırmak, ancak Şapsığların ret etmesi durumunda ise Şeretĺıko’ları himayelerine alarak sorunu silah gücüyle çözmek şeklinde olmuş. Genç prenslerden çabuk parlayan, görgüsüz ve çok atak biri Boreko’nun bu akıllıca teklifine karşı çıkıp; “En iyisi sağlam bir kale duvar örmeli, öyle sağlam olsun ki savaş olursa Şağsığlar ele geçirmeyi başaramasın,” diye Boreko’ya alaylı tarzda bir laf etmiş. Şeretĺıko’ların elçileri bu son çıkıştan ustaca istifade ederek şöyle demişler. “Senin sakinliği ne kadar sevdiğini bildiğimiz için, senden yardım talep etmeyeceğiz. Kalan beylerin haysiyetlerini korumak üzere kederimizi paylaşmaları bizim için yeterlidir.”

Bu tamamen yersiz bir çıkış olmuş. Çünkü herkes Boreko’nun ne kahraman bir vatansever olduğunu iyi bilirmiş. Biraz öfkelenen yaşlı, elçilere şöyle cevap vermiş. “Ben hiçbir zaman, sizin benim yardımıma muhtaç olmanızı istemem. Ancak Bjeduğlar onursuzca değil, akıllıca müzakerelerle savaşı önlemeyi önermenin korkudan mı yoksa başka bir şeyden mi olduğunu göreceklerdir.”

Yaşlı adamın akla uygun teklifi kabul edilmemiş, toplantıyı yöneten savaşa susamış birkaç genç prens amaçlarına ulaşmışlar, sonunda iç savaş patlak vermiş ve kanlı sonuçları Şağsığların Rus idaresine girmelerine kadar devam etmiş.

Şeretĺıko’lar ülkelerini terk ederek Bjeduğların yanına göç etmişler ve 1793nyılında Petersburg’a elçiler göndererek, tebaaları olan halkın baş kaldırdığını öne sürerek yardım istemişler. Ali Sultan Şeretĺıko ve Batı Giray’da delegeler arasında bulunuyormuş. Heyetin yardımı garantiye almak üzere sahneye koyduğu sadakat gösterisi Rus devletini aldatarak memnuniyetle kabul görmüş. İmparatoriçe II. Katarina, Karadeniz sahilinde bulunan Kazak ordusuna 300 asker ve 1 topla yardım etmelerini emretmiş.

Bu sırada, henüz elçiler Petersburg’dayken diğer Şeretĺıko prensleri kardeşkanı akıtmaktan çekinmeden, büyük gruplar halinde eski ülkelerine saldırılar düzenlemeye başlamışlar. Ancak bu saldırılar Şağsığları barış için dize getirmeye yetmemiş aksine daha da baş kaldırmaya teşvik etmiştir.

O dönemde savaşçı özellikleri olmayan Şapsığlar, onları düşmandan saklayan dağlık bölgelerde ve orman derinliklerinde yaşıyorlardı. Issız, vahşi ve erişilmesi çok zor olan yerlerde, genellikle kılavuz olmadan geçme imkânı olmayan bataklıklarda evleri vardı. Şapsığlar o dönemde düşman saldırılarından silah yardımıyla değil, evlerine yaptıkları ikinci bir çıkış yoluyla kurtulabiliyorlardı. Baskına uğradıklarında düşman bir kapıdan girerken, onlar arka kapıdan kaçıp giderlerdi. Mallarını, yiyeceklerini ve en iyi eşyalarını mağaralarda ve derin kuyularda saklar, büyük baş hayvanlarını ise ormana kaçırırlardı.

Şapsığlar, üzerlerinde Bjeduğ çetelerinin baskısını hissedince, Abzaxların da yardımıyla sayıları şimdiye kadar görülmemiş çok, ancak savaşçı özellikleri ve silahları kullanışsız gönüllü grupları topladılar. Bu birlik, Bjeduğlardan yaptıkları soygunların öcünü almak üzere topyekûn Hamışey köyüne saldırdı. Bjeduğlar da gönüllüleri topladılar. Bjeduğların sayısı Şapsığların yarısı kadardı. Ancak savaşçı üstünlüklerinin farkında ve muharip özellikleri olmayan hasımlarından nefret eden ve aynı zamanda Rus Kazakların desteğini alan Bjeduğlar, cesaretle onları karşılamaya gittiler. İki grup 1796 yılında Bzıyiko Kıyılarında karşılaştılar. Bu kanlı savaşın sonunda Şapsığlar tam bir bozguna uğratıldılar.

Çoğu yaya olan ve hendeği geçip ormanlara gizlenen Şapsığların atlılar tarafından takibi mümkün olmadığı için Kazaklar savaş boyunca kavgaya karışmayıp toplarının başında kaldılar. Batı Giray’ın tavsiyesi üzerine cesur akıncılar vadi geçitlerinde topçu savaşına girdiler. Şapsığları kaçar gibi yaparak kandırıyor ve Rus toplarının ateş alanına çekiyorlardı. Şapsığlar için bilinmeyen top ateşi ve gürültüsü aynı şekilde makineli tüfek misketleri birkaç kişiyi ve birkaç atı birden yere serince, Bjeduğların, hasımlarında büyük panik başlıyordu. Sadece üç kez makineli tüfek atışı sonunda Şapsığlar ve Abzaxlar kaçmaya başladılar. Bjeduğlar vahşice onları takip ettiler. Savaş alanı Şapsığ ve Abzaxların cesetleri ile doldu, en az 4.000 (Dört Bin) ölü ve yaralı vardı. Bjeduğlar kalabalık halde kendi esirlerini, düşmanlarını kovaladılar, onlara yığınla silah ve ganimet kaldı, ancak yine de kaybedilenleri karşılayamadı. Batı Giray savaş alanında öldü ve bundan sonra Bjeduğlar artık komşu kabileler üzerindeki etkilerini kaybettiler. Kayıp o kadar büyüktü ki, Şapsığların kaybettiği çok sayıda insan, Batı Giray’ın ölümünü karşılayamazdı. Batı Giray’ın halk indindeki önemini bir Şapsığ kadının cevabı çok güzel anlatmaktadır.

Bzıyıko çatışmasından dönen yakınlarını karşılamaya çıkan bir Şapsığ kadını, savaşa katılan eşini ve oğullarını sorduğunda, onların savaş meydanında kaldıkları cevabını alınca kahroldu.

“Siz hiç iyi bir şey yapmadınız mı?” diye sormuş kadın.

“Batı Giray’ı öldürdük.” diye cevap vermişler kısaca.

Kahrolan eş ve anne bu sözleri duyunca ellerini birbirine vurmuş ve bir anda kocasını da, çocuklarını da unutarak sevinç içinde şunları söylemiş.

“Şapsığ kadınları bir gecede, her Şapsığın yerini beş Şapsığla doldurabilirler, Bjeduğ kadınlarıysa Batı Giray’ın kaybını yüz yılda dolduramazlar.”

Mağlup olmak Şapsığları yıldırmamış, birkaç kez Bjeduğlara saldırarak onları rahatsız etmişler, Bjeduğ baş kalesine girinceye kadar bırakmayacakları kararını almışlar ve sözlerini de tutmuşlardır. Nehir gibi akan kan her iki tarafı da boğmuştur. Bjeduğların telkinleriyle Şeretĺıko’lar, Şapsığlarla görüşmeler yapmışlar ve Ali Sultan haricindeki herkes o zamanın şartlarına uygun şekilde ülkelerine dönmüş. Ali Sultan ise Karadeniz’de yakınlarına yerleşmiş ve çerkes bölgesi yakınlarında bugünkü Grivensk (Krasnodar bölgesi, Kalinin şehrine bağlı bir köy) köyünü kurmuştur.

Şağsığlar istediklerini elde ederek soyluların iktidarlarını sarsmışlardır. Şeretĺıko’ların dönüşünden sonra yapılan ünlü halk kurultayında, soyluların ve halkın hakları net olarak belirlenmiştir. Bu kurultayda getirilen kanun maddeleri (Xabze) ve şartlar değişmeyecek kalıcı kurallar haline dönüştürülmüş ve toplumsal işlerde yol gösterici olarak kabul edilmiştir. Halk ve soylu sınıfı bu kurallardan yüz çevirmeyeceklerine, onları değiştirmeyeceklerine yemin ederek taahhüt etmişlerdir.

Böylece devrim gerçekleşmiş ve neticede çok sayıda bey hanesi topraklarını terk ederek komşularına sığınmış, bazıları ise Rusların himayesini aramışlardır. Çok ilginçtir ki, bütün bu kargaşalar devam ettiği sürede hiçbir Şapsığ beyi sıradan insanları düşmanlığının öfkesine kurban etmemiştir. Bazı beyler halktan kadınlarla evlilik yapmış, ancak hiçbir bey kızı halktan erkeklerle evlenmemiştir.

Kurultayın kararları sınıflar arası ilişkilerle ilgili tüm davaların halli için uzun müddet yasal bir zemin oluşturdu, bu yasaların kısa ve net oluşu savaşçı ve baş eğmez milletlerin ruhuna gayet uygun düşüyordu.

*******

Kaynak : Rus Askeri Tarihçi Nikolay F.Dubrovin tarafından 1871 yılında derlenen  “Çerkesler” adı altında Kafdav tarafından yayınlanan kitap.

Not : Anlatım tamamen Rus tarihçi Nikolay F.Dubrovin’e ait olup hiçbir yorum ve ekleme yapılmadan ilginç bilgiler içerdiği için olduğu gibi kitaptan nakledilmiştir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu