Kafkasya Haberleri

Dağıstan Televizyon Kanalında ‘Çerkes Meselesi’ Ele Alındı

Dağıstan’da yayın yapan “Elif Tv” kanalında Hamzat Navruzov’un sunduğu “Za i Protiv” programına konuk olan Adige gazeteci Suliyeta Kusova 150 yıl sonra hala yürek sızlatan bir sorun olan Çerkes Meselesini anlatarak dikkat çekici analiz ve önerilerde bulundu.

Rusya Gazeteciler Cemiyeti bünyesindeki “Medyada Etnisite ve Din Sorunları Merkezi Müdürü” olan Suliyeta Kusova, Hamzat Navruzov’un sorularını cevapladı. İkili arasındaki mülakat şöyle gelişti:

HAMZAT NAVRUZOV: 21 Mayıs 1864’te ne oldu? Bu gün Çerkesler ve diğer Adıgeler için niçin bu kadar önemli?

 SULİYETA KUSOVA: Bu gün, bütün Kafkasya için önemli, çünkü neredeyse 100 yıl süren Rus-Kafkas Savaşı bugün sona erdi. Tabii, Adıgelerin, Şapsuğların topraklarında, yani Rusya İmparatorluğu için o sırada en önemli bölge olan Karadeniz’de sona erdi.

1859 yılında Doğu Kafkasya’daki savaş Şamil’in esaretiyle sona ermişti. Sonraki dört sene boyunca imparatorluğun bütün kuvvetleri Batı Kafkasya’ya, özellikle Adıgelere saldırdı; çünkü imparatorluğun Karadeniz’e açılması hedefleniyordu ve o kıyıya dair büyük planları vardı. Karadeniz donanması kurulmuş ve demiryolu inşa edilmeye başlanmıştı. Savaşın bitiminden önceki iki yıl boyunca II. Aleksandr Adıgelerle görüştü ve toprakların tamamen gönüllü olarak tahliye etmelerini teklif etti. Bilmeyen seyircilerimize hatırlatalım, Batı Adıgeleri, Novorossiysk’ten Suhum’a kadar olan topraklarda yaşıyordu. Soçiye kadar kıyıdan dümdüz gittiğinizde hep Adıge toprakları. Sonra dağlarda Abazinler, sonra Soçi Ubıhları, sonra Abhazya’da Abhazlar… Bütün bu sahil boyunda Adıgeler yaşıyordu: Natuhaylar, Şapsuğlar, Abadzehler… Şimdi ise oralarda bizim köylerimiz yok, sadece isimleri kaldı.

Adıgelere bu göç teklif edilmesiyle dramatik bir sonuç doğdu.

Uzun yıllar kafa yorduktan sonra, girdiğimiz 21. yüzyılda bu seçimin trajik sonuçlarını görerek, topraklarımızı terk etmemizin çok büyük bir hata olduğunu düşünüyorum. Bu bizim büyük bir ulusal suçumuzdu. 21. yüzyılda yolumuzu inşa ederken bu suç üzerinde de düşünmemiz lazım.

HAMZAT NAVRUZOV: Rusya İmparatorluğu Çerkeslerle savaşmak gerektiğini kendi halkına nasıl açıkladı?

 SULİYETA KUSOVA: Hiç kimse kimseye bir şey açıklamadı. Sadece genişledi. Sınırlarını güçlendirdi ve emperyal bir şekilde genişledi.

HAMZAT NAVRUZOV: Yani kendi halkına bir açıklamada bulunmaya gerek görmedi diyorsunuz?

 SULİYETA KUSOVA: Ne zaman, hangi imparatorluk, hele de Rus devleti kendi halkına bir şey açıklamış ki? Savaşı gerekli görmeleri yetiyordu.

HAMZAT NAVRUZOV: İmparatorluğun Çerkeslere yaklaşımı ile diğer Kuzey Kafkas halklarına yaklaşımı arasında fark var mıydı?

 SULİYETA KUSOVA: Topraklarımız bizim lanetimiz oldu. Topraklarımız ağız sulandırıyordu. Kafkasya’nın Karadeniz kıyılarını düşünün. Mesela Dağıstan’da Şamil esir edildikten sonra Dağıstanlıların imparatorluğun iç bölgelerine sürülmesine karar verilmişti, gerçekleşmedi. Çünkü Dağıstan dağlarına yerleşmek ile bugünkü Tuapse, Anapa, Soçi topraklarını yerleşmek arasında fark var.

Ancak işgal sonrasında bu toprakları işlemenin, Adıgelerin sahip olduğu tarım kültürünü güçlendirmenin ve sürdürmenin o kadar kolay olmadığı anlaşıldı. Çünkü Adıgeler bu kültürü birkaç yüzyılda geliştirmişlerdi. Karadeniz’de önemli bahçelerimiz, özel meskenlerimiz, aletlerimiz vardı.

Nihayetinde İmparatorluk topraklarımızı ele geçirdi ama bu kesinlikle anti-Çerkes bir projesi değildi; imparatorluğun genel projesiydi. Şu anda üzerinde yaşamadığımız zengin topraklarımız lanetimiz oldu.

HAMZAT NAVRUZOV: İslam bu süreçlerde nasıl bir rol oynadı? Eğer Adıgeler Ortodoks tarafını seçselerdi vaziyet farklı olur muydu, ne düşünüyorsunuz?

SULİYETA KUSOVA: Çok güzel bir soru. Çok radikal bir soru. Üzerinde uzun süredir düşündüğüm bir mesele bu. Şimdi SSCB’den sonra Kafkasya’nın otuz yılı hakkındaki kitabımı bitiriyorum. Bu konuda düşünüyorum ve bu anlamda Türk kardeşlerime belli bir serzenişim var. Çünkü bizi din kardeşliği projesi ile cezbeden/ayartan ve bizi din kardeşleri olarak oraya davet eden Türkiye, Müslüman Adıgeleri kabul ederken yerine getirmesi gereken yükümlülükleri yerine getirmedi. Bunun sonucu çok dramatik bir tarih yaşandı. Kıyılarda açlıktan, soğuktan öldük, çürüdük. Jandarma olarak Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dağıtıldık. Hiçbir şeyi olmayan aç Çerkesleri Balkanlara, Bulgarların arasına yerleştirdiler. Bulgar arkadaşlarımla bazen konuşuyoruz da, Ortodoks Balkan halkları arasına jandarma olarak yerleştirilen Çerkes kardeşlerimin kabahatini kabul ediyorum. Onlar da sefil durumlarından kurtulmak için tabii ki bir şeyler elde etmek zorundalardı. Bunların nasıl olduğunu anlatan belgeleri okuyunca üzülüyor, acı çekiyorum; çünkü çok agresif Abrek rolüne bürünmüşüz. Ama dediğim gibi bizim de hayatta kalmamız lazımdı.

  (Bu arada Türkiye ve Kafkasya’da yapılan 21 Mayıs anma yürüyüşleri videosu gösteriliyor)

 HAMZAT NAVRUZOV: 2011 yılında Çerkes soykırımının Gürcistan parlamentosunda kabul edilmesi, Çerkes hareketini nasıl etkiledi?

 SULİYETA KUSOVA: Bu soruyu cevaplamadan önce şunları söylemek istiyorum. Ne zaman az önce izlediğimiz gibi görüntüleri görsem kalbim duracak gibi oluyor.  Çünkü bu tablonun arkasındaki trajedinin ne olduğunu çok  iyi biliyorum. Şimdiki toplum mühendisleri Adıgeler hiçbir şekilde yas günlerini anamasınlar diye, ülkenin bu günü daha az bilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. O mühendislere bir sorum var. Her insanın kendi trajedisi olduğu gibi, halkların da kendi trajedileri vardır. Bu halkların ortak hafızası vardır ve onu yok etmek mümkün değildir, çünkü bunlar nesilden nesile nakledilir. Tıpkı albümdeki fotoğraflar gibi. İç savaşlar nakledilir. Herkesin hem ortak acısı, hem de bölgesel acısı vardır. Bu acıyı ulusal bünyeden çıkarmak nasıl mümkün olabilir? Şimdi yapmaya çalıştıkları gibi yasaklayarak mı? Yaraları kendi haline bırakmak varken kabuklarını yolmak niye? Hiç kimse kefaret, toprak iadesi veya nedamet talep etmiyor; ama bu bizim trajedimiz ve yaşandı. Siz ise bana soruyorsunuz, soykırım oldu mu olmadı mı diye. Soykırım kelimesi bedbaht bir kelime. Herkesi korkutuyor ve bu kelimeyi telaffuz eden herkesi Rusya karşıtı milliyetçi addediyorlar. Mesela ben Soçi Olimpiyatlarından önce koyu Kafkasyalı Çerkes milliyetçisi kabul edildim. Çünkü biz sadece uzman, tarihçi ve gazeteci aydınlar olarak anlattık ve dedik ki, Rusya bu topraklarda olimpiyat düzenliyor, bu toprakların dramatik mücadele tarihinde Adıge yüzü hep muhafaza edilmiştir. Bugün en az on bin Şapsuğ yaşıyor. Sonra dağlarda Adıgeler var. Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes, Adıgey Cumhuriyetleri var; bunları dünyaya gösterin dedik. Niçin Avustralya’da yerli halkı gösterdiler? Peki Çerkeskaları içindeki güzel insanlar niçin olimpiyat açılışına çıkartılmadı? Bu kadar halka, böyle sadık halklara, Kafkasya’ya, “Size değer veriyoruz, seviyoruz, Kafkasya’nın bu Rus imparatorluk gerdanlığındaki önemini anlıyoruz” düşüncesi neden ortaya koyulmadı? Toplum mühendislerine soruyorum: Niçin bu konunun üzeri kapatılmaya çalışılıyor?

Soykırım olup olmadığı hakkında bir sürü bilimsel toplantı vs. yapıldı. Sonuç: Soykırım yapılmadı.

Yapılmadı ise o zaman halkın yüzde doksanının yok edilmesi nedir? Bunu bana açıklar mısınız lütfen?

Ne kadar iğrençtir ki Adıgey Cumhuriyeti’nin kendi yöneticileri bile bu konudan korkuyor. Bu sene o çelimsiz biçare anıtın açılışında Adıgey yöneticileri yoktu. Oraya Kazakları getirdiler. Riyakarlığı, kendi tarihine ihaneti görüyor musunuz?

Bu sene Karaçay-Çerkes’teki açılışa katılan Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin başbakanına ve katılan herkese bir Adıge kadını olarak teşekkür ederim. Onlar harika bir Kafkas Savaşı Kurbanları Anıtı açtılar.

HAMZAT NAVRUZOV: Rusya’nın menfaatlerinden yola çıkarsak, Adıgelerin rehabilitasyonunun ne gibi kazanımları olabilir?

 SULİYETA KUSOVA: Rusya, Orta Doğu’ya hakim olmaya çalışıyor. Bunun için çok ciddi adımlar atıyor. SSCB’nin Orta Doğu’daki dirayetli geleneklerine dönüyor.  O zamanlar Adıgelerin olduğu yerlerle ilişkileri çok gelişmişti. Radyoda Adıgeler için yayın yapılıyordu. Böylece farklı yerlerdeki Çerkesler olarak birbirimizin var olduğunu öğrendik. Hatta bazı yerlerde Çerkes kalmadığını düşünüyorlarmış, radyo sayesinde var olduğunu öğrenmişler. Karşı tarafta aynı şekilde öğrenmiş.

Şimdi 21. yüzyıldayız. Bu politikalar reenkarne oldu. Fakat şimdiki demokratik Rusya, diasporadaki bizlerin, yani sürülen Adıgelerin, Orta Doğu ile Rusya arasında vasıta ve arabulucu olması, köprü olması için hiçbir çaba göstermedi. Halbuki diasporada varlıklı Çerkesler var. Ürdün’de, Suriye’de Adıgeler çok yüksek yerlere geldiler. Bugün de -eğer medyada verilen bilgileri doğru anlıyorsam- Beşar Esed’in yerine şu anda Suriye Millî Güvenlik’in başında olan bir etnik Çerkes gelecek. Kendisi Erdoğan ile de görüştü Milli Savunma Bakanı olarak.

Ama burada Suriyeli Çerkeslerin dönüşüne dair tek kelime edilmiyor. Devlet düzeyinde yapılan hiçbir şey yok. Ama yapılmasını istiyoruz. Rusya’ya dönmek zorunda olan Ukraynalılara, Adıgelerden, hatta bütün Kafkasyalılardan daha çok saygı gösteriliyor.

Suriyeli Dağıstan kökenli bir vatansever şöyle yazdı: “Vatanın bize ihtiyacından çok bizim ona ihtiyacımız varmış meğer.” Halbuki Dağıstan’ın mülteci kabul etme imkanı var. Bu zoraki ayrılık sürüyor… Korkudan mı? bilmiyorum…  Ama bence şununla ilgisi var: Müslüman olmalarıyla. Müslümanlar Rusya’da rahat eder. Çünkü Rusya Müslümanları eşsiz bir topluluk. Bundan faydalanmamak, kendi ülkene zarar vermektir. Çünkü 21. yüzyılda yepyeni bir medeniyet var. Sanayi devrimiyle eşit güçte. Devrim 19. yüzyılı değiştirmiş, 19. yüzyıl da 20. yüzyılı değiştirmişti.

Rusya’da İslamofobi var mı? Var. Çok koyu ve iğrenç ama sadece yönetim düzeyinde. Bugün Rusyalı Müslümanlar Avrupa’ya örnek olabilirler. Avrupa bu devasa İslam aklını alabilir ki tarihte bir zamanlar almıştı.

Neden? Bir şeyden: Bence Avrupa değişecek. Müslümanlar, sağlam, güçlü, geleneklerine sahip, birtakım yönelimleri olmayan gerçek unsurlar olarak Avrupa’ya fayda sağlarlar. Avrupa Müslümanları eritince yeniden doğar. Rusya’nın böyle bir tecrübesi var. Dünyaya bunu göstersin, imparatorluğun birkaç yüzyılda kurduğu medeniyeti göstersin.

HAMZAT NAVRUZOV: Bugün bütün dünyadaki Adıgeler ne istiyor? Ve bu problem niçin bugün bu kadar sivri?

 SULİYETA KUSOVA: Bütün dünyadaki Adıgeler yeniden birleşmek istiyor. Bence bu pratikte mümkün değil. Bu bizim millî ğıbzemiz artık. Normal bir Rus, merkezî kanalda bu şarkıları duysa elbette kalbi dururdu -çünkü Rus insanı da çok şey yaşadı- ve millî bünyesini canlandırmak isteyen Çerkes ruhunu çok iyi anlardı. Lakin bir kutsal su yok ki döküp de bu vücudu/cesedi canlandırasın. Demin izlediğimiz görüntülerde duydunuz, Çerkes kızı, Çerkes kıyafetleri içinde ama Türkçe konuşuyor. İnternette gençlik toplulukları var, aralarında İngilizce konuşuyorlar. Dünya değişiyor. En önemlisi, Adıge ruhu, Adıge hafızası muhafaza edilmiş. Belki bir gün Adıgelerin yeniden birleşme hayali gerçekleşir ve o zaman inanın Rusya, tarihine çok parlak, unutulmaz, verimli/faydalı bir tablo çizmiş olur. Bunun olması için dua edelim. Her şey bize kalmış.

VİDEODAN ÇEVİREN: KUŞBA Z.

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu