Bezroko Yılmaz

Diaspora Çerkeslerinin Mesleklenmesi – 1

BEZROKO YILMAZ DÖNMEZ

Arapça ‘Sulük’ kelimesinden türeyen meslek kelimesi, yola veya bir yere girmek anlamına gelir. Tutulan, benimsenen, tâbi olunan yol anlamı günlük hayatta yoğun olarak kullanılmaz. Rağbet gören tanımı, bir kimsenin geçimini sağlamak maksadıyla seçtiği iş veya iş dalıdır.  Akademik literatürdeki tanımı daha açıktır; Belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş.

Herkes çeşitli maksatlar için bir mesleğe yönelir. Bu maksatların önde gelenleri şunlardır:

– Hayatı idame ettirebilmek,

– Refah istek ve ihtiyaçları karşılamak,

– Sorumlulukları yerine getirmek,

– Kişisel saygınlık kazanmak,

– Yetenekleri değerlendirmek,

– Kendini ifade edebilmek,

– Topluma ve vatana hizmet etmek,

– İnsanlığı yararlı hizmetlerde bulunmak,

– Şehirleşmeye uyum sağlamak,

– Uzmanlaşma mecburiyeti,

– Teknolojik yaşama uyum ve

Asıl yeteneğe ulaşabilmek.

Bu maksatlara bağlı olarak yönelinen başlıca meslek dalları ticaret, ziraat, sanat, teknik ve bürokrasi gibi sahalarda yoğunlaşır.

Maksada ulaşmada basamak vazifesi gören meslek alanı doğru seçilmelidir. Doğru seçilmeyen meslek aynı kökten gelen kelimeyle ifade edilen meseleye yani çözüme kavuşturulması gereken bir soruna dönüşür. Meslek seçiminin meseleye dönüşmemesi için, mesleğin kapsamı ile ülkenin sosyal ve ekonomik şartları iyi bilinmelidir.

Fıtrat, insanın gerçeğe meyletme kabiliyetidir. İnsanoğlu kendisine seçme fırsatı verildiğinde her zaman gerçeği seçer. Her insanın fıtratında yatkın olduğu bir meslek genetiğinde saklıdır. Ama doğuştan itibaren eğitilerek yetenek ve kabiliyetleri geliştirilen bir kişi de her mesleğe uyum sağlayabilir. Rastgele seçilen bir bebek doktor veya avukat ya da hırsız veya intihar eylemcisi yapılabilir. Zihnin inşa süreci teknik bir süreçtir ve profesyonellerce âdeta sanata dönüştürülmüştür.

İnsanın hakikat bilgisi ve hakikat zemini olmak üzere fıtrata bağlı iki temel çatısı bulunmaktadır. Meslek her iki çatıya da uygun olmalıdır. Örneğin ticaret mesleği İslâm peygamberinin meşguliyet sahası olduğu için Müslümanlarca öncelikli olarak tercih edilir. Sivil topluma zarar veren kitle imha silahları üretimine yönelik iş kolları Müslümanlarca müspet karşılanmaz.

Meslek seçiminde önde gelen sorunlardan biri, ergenlik dönemlerini yaşayan gençlerdeki kararsızlık ve belirsizlik durumunun yönetimidir. Kendi kararlarını kendilerinin vereceklerini düşününen gençler, geleceklerini belirleme hakkına sahip olduklarını sert kelimelerle ebeveynlerine söyleyerek tercihlerine karışılmamasını isterler. Oysa ne tam olarak kendilerini tanıyacak yaştalardır ne de hayatın gerçekleri ve meslekler hakkında yeterli deneyime sahiplerdir. Örneğin birçok genç kız rüyalarını süsleyen psikoloji bölümünün klinik psikoloji eğitimi almadıkça eksik kalacağını bilmez. Klinik açmak için gereken ve yüksek lisans düzeyinde olan bu eğitim sınırlı dönemlerde az sayıda psikoloji öğrencisine verilmekte ve ücretleri onbinlerce lirayı bulmaktadır. Hasılı doğru mesleği seçmek ve genci bu mesleğe yönlendirmek ebeveynler açısından son derece müşkül bir durumdur. Özellikle akrabalık bağlarının zayıfladığı modern şehir hayatında… Bu sebeple eğer varsa sözüne ve tecrübesine güvenilir yakın akrabalar ile profesyonellere büyük sorumluluk düşmektedir. Ancak eskisi gibi paniğe de gerek yoktur, çünkü günümüzde meslek seçimi hayatın belli bir dönemine sıkıştırılmış değildir. Gerek lisede gerekse üniversite okurken hatta mesleği icra ederken dahi meslek değişimi yapmak ülkemizde yasal güvence altına alınmıştır. Ancak ebeveynler ve öğrenciler şu hususu  unutmamalıdır, insan çok boyutlu hayatta genellikle yöneten ve yönetilen, amir ve memur, yüksek veya düşük gelirli gibi iki tercih arasında sıkışmış durumdadır. Bunun ortası hemen hemen yok gibidir.

Rızkın helâl kazanıldığı her meslek türü kutsaldır. Ancak tarihî ve sosyolojik bakımdan meslekler genellikle iki kategoride değerlendirilir. Aristokrat geleneğin yaşandığı kadim yıllarda ve kısmen de günümüzde bu iki türlülük hali devam etmektedir. Buna göre yöneticilik, hukuk, tıp ve diplomasi gibi alanlar üst (asil) düzey meslekler görülürken memuriyet, çiftçilik, hizmet ve el işleri alt (avam) düzey meslekler görülmektedir.

Meslekler bilgiye ve el kabiliyetine dayalı olarak iki gruba da ayrılır. Tıp, hukuk gibi seçkin öğrencilerin alındığı ileri düzey teknik bilgiye dayalı mesleklerin eğitim süreleri zor ve uzundur. Derinliğine bilgi yani ihtisas eğitimi gerektirir. Kaliteli uzman emeği söz konusudur. Gelir düzeyi yüksektir ve iş hayatı nezih ortamlarda geçer. El becerisine dayanan mesleklerde ise eğitim süresi kısadır. Meslekî teknik eğitim ve kurslarda beceri geliştirilir. Düşük gelir ve yorucu emek sözkonusudur. Beden aşırı faaliyet gösterir ve çalışma ortamları sağlıksızdır.

Faaliyet ömürlerine göre meslekler daimi ve geçici olarak da ikiye ayrılır. Tıp, hukuk, mimarlık, sanat gibi meslekler siyasi ve ekonomik gelişmelere bağlanmadığından insan yaşadıkça geçerliliğini korurlar. Endüstri ve ziraat mühendisliği, eczacılık, öğretmenlik gibi meslekler ise dönem şartlarına tâbilerdir. Örneğin siyasi otoritenin çıkaracağı emeklilik yaşını yükselten kanun öğretmen alımlarını doğrudan etkiler. Mühendislik fakültelerinden mezun olanların iş hayatına atılmaları, endüstri mühendisliği ihtiyacını ortadan kaldırır. İnternet ile bilginin en ücra köşeye kadar ulaşması ve şehir hayatından uzaklaşan eğitimli kitlenin doğal hayatı seçmesi, ziraat mühendisi ihtiyacını ortadan kaldırır.

Bazı meslekler diplomanın sağladığı avantaj dolayısıyla sağlığın elverdiği yaşlara kadar yapılabilir. Hukuk, tıp, mimarlık, diş hekimliği ve sanatsal alanlar ömür boyu icra edebilir. Oysa askerlik, öğretmenlik ömür boyu yapılmaz; memuriyet görevleri kanunlarda belirtilen yaşlarla sınırlıdır.

Devam edecek.

2 Yorum

  1. başlık güzel, niyeti önemsiyorum fakat yazı bilimsellikten, psikolojiden ve hakikatlerden çok uzak. klişe olmuş katılık, materyalizm, kapitalizm ve kategorik olma durumu çok sırıtıyor.

  2. Kıymetli yorumcu Ömer Sinan Bey,
    Üzerimize yapışan o sıkıntılı ruh haline lütfen kapılmayın, sonuna kadar sabretmeyi başarabilirseniz kendi yeterlilik terazinizde tartarsınız. Ayrıca bir yazının bilimsel olması iyi, doğru, faydalı olduğunu/olacağını göstermez. Bu dizi yazı uzun araştırmalara ve ilmi hakikatlere dayanan özgün bir yazıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu