Diaspora HaberleriHaberler

Çerkes Dünyasının Yükselen Değeri İsrail Kfar Kama ve Reyhaniye Çerkesleri-2

12-16 Mart 2017 tarihleri arasında Çerkes-Fed ve ADDER Yöneticileri olarak İsrail Kfar Kama-Reyhaniye ziyaretimiz ile ilgili olarak başlattığım yazı dizisine bu bölümde “Anadil ve Anadil Eğitimi” konusunda devam edeceğim.

İsrail Çerkeslerinde Anadil ve Anadilde Eğitim;

İsrail’de yaşayan kardeşlerimiz 1958 yılında Kfar Kamalı bir öğretmen sayesinde kendi anadillerinde bir yazıya sahip olduklarını öğrendiler. Bu öğretmen anavatandan Adigece yayınlar getirerek önce kendisi anadilinde yazmayı öğrendi, daha sonra başkalarına da öğretmeye başladı. Devam eden yıllarda Kfar Kamalılar anadillerini eğitimde kullanmak için 1971 yılında Milli Eğitim Bakanlığına müracaat ettiler. İsrail hükumeti de Adigecenin okullarda öğretilmesini kabul etti. Böylece anadilde eğitim bu tarihten itibaren İsrail sınırlarında yaşayan kardeşlerimizin hayatına girmiş oldu. Öğrenim çağındaki gençler Kfar Kama ve Reyhaniyedeki kasaba okullarını bitirdikten sonra yüksek tahsillerine devam ediyorlar. Arap yerleşimlerine daha yakın olan Reyhaniyeliler çoğunlukla Arap okullarına, Kfar Kamalılar ise 1978’de eğitim dillerini Arapça’dan İbranice’ye kaydırma kararı aldıkları için İbranice ile devam ediyorlar. Reyhaniyeliler Arapça’yı esas almışlar ise de yüksek öğretimde İbraniceyi tercih edenlerde mevcuttur.

Kfar Kamadaki Çerkesler anadilde eğitime anaokullarından itibaren başlıyor. Kasabada bir anaokulu mevcut. Anaokuluna 3-5 yaş grubundaki çocuklar gidiyor. Anaokulu öğretmenleri çocuklar ile sürekli Adigece konuşuyor ve çocuklarla iletişim dili Adigece. 3-5 yaş aralığındaki çocukların ilgisini çekecek bütün görseller ve objeler Çerkes kültüründen esinlenerek yapılmış. Çocuk şarkıları ve tekerlemelerin hepsi Adigece söyleniyor. Duvarlardaki resimlerden, kullandıkları oyuncaklara kadar hepsi Adige kültürünün bir parçası. Böylece çocuklara çok küçük yaşta kimlik bilinci kazandırılmaya çalışılıyor. 3-5 yaş aralığındaki çocukların neredeyse tamamı zaten ailesinden Adigece öğrenmiş olarak anaokuluna geliyor. Bu arada anaokulu öğretmenlerinin de profesyonel birer eğitici olduklarını, işlerini büyük şevk ve titizlikle yaptıklarına şahit olduğumu belirtmek istiyorum.

Anaokulunu bitiren 6 yaşına giren çocuklar, ilköğretime hazırlık amacıyla ayrı bir sınıfa alınıyor ve burada da Adigece eğitim devam ediliyor. Bu sınıfta çocuklar öğretmenleri nezaretinde ilköğretime geçiş için ayrıca oryantasyon eğitimine tabi tutuluyor. Bu sınıfı bitiren öğrencilerin 6-7 yaşından itibaren ilköğretim tahsilleri başlıyor. İlköğretimde Adigece haftada 2 saat ve zorunlu ders olarak okutuluyor. 1 ve 6’ncı sınıfa kadar haftada iki saat Kiril alfabesi ile Adigece ders veriliyor. Adigece ders öğretmenlerinin bazılarının anavatanda (Maykop) üniversite bitirmiş öğretmenler olduğunu belirtmek istiyorum. Adigece derslerinde sadece dil eğitimi değil, çerkes kültürü ve tarihi de öğretiliyor. Tüm öğretmenlerin Adigeceye ve Kiril alfabesine mükemmel derece hâkim olduklarına şahit olduk. İlköğretimden sonra, eğitim bizdeki tabir ile orta öğrenim 7, 8 ve 9’ncu sınıflarında devam ediyor. Bu sınıflarda da Adigece haftada iki saat olmak kaydıyla zorunlu ders halinde. Kasabada bir anaokulu, bir ilköğretim okulu bir de ortaokul mevcut. Hepsi ayrı ayrı binalarda konuşlanmış olmasına rağmen hepsi aynı bölgededir. Kfar Kamada Adigece eğitim anaokulundan başlıyor ve 13 yıl boyunca devam ediyor. Okulların hepsini gezme ve inceleme imkânımız oldu. Yaptığımız incelemelerde tüm öğrencilerin çok temiz bir Adigece konuştuklarını ve Kiril alfabesi ile yazılmış olan metinleri rahatlıkla akıcı bir şekilde okuduklarını gördük. Ancak Kiril alfabesi ile yazma konusunda eksikliklerinin olduğunu da söylemeden edemeyeceğim. Çocukların 13 yıl gibi uzun bir süre anadillerinde Kiril alfabesi ile eğitim almalarına rağmen anadillerinde yazma konusunda yetersiz kalmaları oldukça düşündürücüdür. Bu konuda dil öğretmenlerinin ellerinden gelen her türlü çabayı sarf etmelerine rağmen bu sonucun ortaya çıkmasında eğitimci kardeşlerimizin herhangi bir eksikliği veya ihmallerinin olduğu anlamı asla çıkarılmamalıdır. Sorun Türkiye’de olduğu gibi yaşadıkları ülke sınırlarında kullanılmayan, kendilerine yabancı gelen, hayatın içinde hiçbir şekilde maruz kalmadıkları, öğrenilmesi oldukça zor ve karmaşık bir yapıya sahip olan Kiril alfabesini kullanıyor olmalarından kaynaklanıyor. Kiril alfabesi anavatanda 79 yıldır kullanılıyor ve bu alfabenin kullanılmaya başlanması ile birlikte bugünkü yazılı metinlerimizin hepsi bu alfabe ile üretilerek Adigece yazım diline kavuşmuş ve Adige literatürü bu alfabe sayesinde hayat bulmuştur. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Ancak anavatanda da özellikle son 15-20 yıl içerisinde edebiyatımıza kazandırılmış yeni isimler neredeyse yok denecek sevide azalmış durumdadır. Bunun sebebi başta anadilde eğitimin zorunlu ders olmaktan çıkartılarak ders saatlerinin 5 saatten 2 saate indirilmesi ve anadil eğitimi konusunda Rusya’nın mevcut politik duruşu gösterilebilir. Ancak bu duruma gelmemizde anavatandaki kardeşlerimizin de Türkiye’de olduğu gibi asimilasyon rüzgârına kapılmalarının çok büyük etkisi olduğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor. Anadil ve kültür bugüne kadar edinilmiş kazanımlar sayesinde tamamen yok olsa bile yeniden canlandırılabilir. Ancak kimlik bilincimizi yitirdiğimizde hiçbir şeyin kıymeti kalmayacağı gibi geri dönüşü olmayan bir yola gireceğimiz de gün gibi aşikârdır. Bu nedenle tüm Çerkesler öncelikli ve ivedi bir şekilde kimlik bilinçlerini yeniden inşa etmek zorundadır. Konuya dönecek olursak anavatanımız dahil tüm diasporalarda anadilimizle literatür üretemememiz büyük bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Bugün anadilimiz ile yazabilme eksikliği sadece Kfar Kama Çerkeslerinde değil, aynı şekilde anavatanımızda da mevcuttur. Maalesef anavatanımızdaki yeni jenerasyonun kahir ekseriyeti kendi anadillerinde Kiril alfabesi ile yazamıyor.  İsrail çerkeslerinin 1971 yılından itibaren 46 yıldır 13 yıl anadillerinde eğitim almalarına rağmen, aralarından kendi anadilinde yazan en azından onlarca yazarın, şairin veya edebiyatçının çıkmamış olması çok ilginçtir. Bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Sizce sebep ne olabilir? Yine aynı şekilde çok uzun yıllardır Kiril alfabesinin sivil toplum örgütlerimiz tarafından öğretilmeye çalışılmasına, bu konudaki tüm emek ve çabalarımıza rağmen durumun Türkiye’de de aynı olmasını nasıl izah edebiliriz.  Bir dilin yaşaması için en az konuşulduğu kadar, yazılması da önemlidir. Bu gerçeği Kiril alfabesini ilahlaştıranların, Kiril alfabesi dışında herhangi bir alfabe kullananları neredeyse Çerkesliğini inkâr etmekle bir tutanların, hatta Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığını Adigece eğitimde Latin alfabesi kullanamazsınız diye mahkemeye verenlerin bir kez daha düşünmesini tavsiye ediyorum. Yazamadığınız bir dili ne yapsanız da yaşatamazsınız. Binlerce yıllık geçmişi olan Adigeceyi, dünyanın 45 farklı coğrafyasında yaşayan tüm Çerkesler için sadece Kiril alfabesine mahkum etmek en basit tarifle gönüllü olarak intihar etmeniz anlamına gelir. Buradan Adigece eğitimde Kirilden başka bir alfabe kullanılamaz diyenlere bir kez daha seslenmek istiyorum. Bırakın anadilimiz bütün alfabelerde okunsun, yazılsın. Bırakın, dünyaya dağılmış olan kardeşlerimiz anadillerini istedikleri alfabe ile öğrensinler. Bir gün gelecek tarih bunun artı bakiyesini ben Çerkesim diyenlere, eksi bakiyesini de bizi yok etmek isteyenlere yazacaktır. Tarafınızı seçmekte özgürsünüz.

Sonuç olarak; Kfar Kamada en küçüğünden, en yaşlısına kadar herkes Adigece konuşuyor. Evlerde, iş yerlerinde, sokakta, her tarafta Adigece yankılanıyor. Aynı şeyi anavatanımızda da görmeyi çok arzu ederdim. Anavatanda bir markette veya sokakta karşılaştığım birçok gencin anadillerini bilmemesi beni son derece üzmüş umutlarımı köreltmeye başlamıştı ama Kfar Kamalı kardeşlerimiz olduğu sürece anadilimizin yaşayacağına, her şeye rağmen yaşatabileceğimize olan inancım bir kat daha arttı. Bugün dünyada 6000 dil konuşulduğu bilinmektedir. Bugün dünyada konuşulan mevcut 6000 dili, 201 egemen devlete pay ettiğinizde her egemen devletin çok dillilik gerçeği ile yüz yüze olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bugünkü durum ve şartlarda egemen devletler dahi kendi anadillerini yaşatma konusunda çok büyük çabalar sarf ederken, bizim gibi küçük toplulukların dillerinin yaşatılması konusu maalesef gereken ilgiyi ve desteği görmüyor. Dil çeşitliliği bütün dünya için büyük bir şans ve zenginliktir. İleri demokrasiye sahip, insan haklarına saygılı ve ben bir devletim diyen tüm otoritelerin bu zenginliği yaşatma ve insan hak ve onurunu sahiplerine teslim etme gibi bir sorumluluğu vardır. Bu anlamda İsrail devletini özelde Çerkes kardeşlerimizin anadillerine ve kültürlerine gösterdiği saygıdan dolayı tebrik etmek ve başta Rusya Federasyonu ve Çerkeslerin yaşadığı tüm diasporalar olmak üzere dünya devletlerine örnek göstermek gerekir.

Saygı ve sevgilerimle,

“Çerkes Dünyasının Yükselen Değeri İsrail Kfar Kama-Reyhaniye Çerkesleri” yazı dizisi devam edecektir.

Yılmaz DÖNMEZ

Çerkes-Fed Genel Sekreteri

29 Mart 2017/İstanbul

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu