YazarlarYılmaz Dönmez

Yeni Bir Drau ve Boraltan Katliamı Yaşanmaması İçin, Çeçen Mültecileri Sınır Dışı Etmeyin.

2016 Yılının son gününde akşam saat 20.30 sularında değerli bir büyüğümüzden bir mesaj aldım. Aldığım mesajda sayın büyüğüm “Çeçen mülteciler ülkemizde kaç yıldır bıçak sırtında yaşıyor, bunların durumunu kalıcı olarak düzeltmemiz ve bu konuda bir şeyler yapmamız gerekir.” diyor ve “Çeçen Gazilerin Rusya’ya İadesini Durdurun” konulu bir imza kampanyasının linkini gönderiyor.

Sosyal medyayı ve camiamızı yakından takip ettiğini sanan ben, bu konuyu ilk defa görüyor ve bu konudaki eksikliğimin farkına varıyorum. Konuyu araştırıyorum ve araştırmam sonucu;

Türkiye’ye sığınan 7 Çeçen gazisinin 28.12.2016 tarihinden itibaren İstanbul-Fatih Kumkapı Karakolunda Rusya’ya sınır dışı edilmek üzere bekletildiğini, sınır dışı edilme işleminin ertesi gün yani 29.12.2016 tarihinde gerçekleştirileceğini, yine başka bir kaynaktan Birinci Çeçen özgürlük savaşından itibaren Rahmetli Dudayev’in yanında mücadele ederken yaralanıp Türkiye’ye sığınan Sabur Ali Kujulov’un iadesinin şimdilik durdurulduğunu, ancak riskin halen devam ettiğini öğreniyorum. Bu satırları yazdığım sırada, diğer Çeçen mültecilerin durumları hakkında bir bilgi edinemiyorum.

Anlaşılan Türkiye, aralarında Rusya’ya sınır dışı edilmeleri halinde işkence görmeleri, hatta öldürülmeleri kuvvetle muhtemel olan ve bu nedenle mahkeme kararı ile sınır dışı kararı iptal edilen bazı mültecilerin de bulunduğu kendisine sığınan Çeçen Gazileri Rusya’ya teslim etmek niyetinde.

Bu durum tarihin utanç sayfalarını hafızamda canlandırıyor.

Bu gün olduğu gibi Kuzey Kafkasya halkları tarihin her döneminde vatan ve hürriyet mücadelelerinin bedelini ağır ödemişlerdir. Her zaman orantısız savaşlar, soykırımlar, sürgünler kadim Kafkas halklarının kaderi olmamış mıdır? İşin en hazin ve üzüntü verici tarafı ise bugün ülkemize sığınan Çeçen gazi mültecilerinin durumunda olduğu gibi ilgili ilgisiz herkesin, tüm dünyanın Kafkasyalılar söz konusu olunca sessiz ve kayıtsız kalmasıdır.

Biz Kafkasya’lılar bu çifte standarda yabancı değiliz. Tarih 28 Mayıs 1945, yine böyle bir kahpeliğin yaşandığı hüzün ve gözyaşı dolu günlerimizden biridir “DRAU FACİASI”nın yaşandığı o kara gün. İkinci Dünya Savaşı sonrası Kafkasya’yı terk etmek zorunda kalan, Kafkasya’nın farklı bölgelerinden 7000 civarında, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan mülteciler Stalin’in zulmünden kurtulmak için kendilerini sözde özgür, ileri demokrasi ve insan hakları kalesi Avrupa’ya atmışlardı. Sonuç; bu çaresiz masum insanlar Avusturya Carinhia’nın Ober Drauburg bölgesindeki Drau Nehri vadisinde Sovyet makamlarına teslim edildiler ve kurşuna dizildiler. Onlar “İslamiyet’e olan sadakatleri ve Kafkasya’nın istiklali uğruna kurban edildiler.”

Bu özgür Avrupa’nın ayıbı idi. Ya Boraltan Köprüsü Katliamı..!!! Gerek Türk, gerekse Azeri tarihine acı bir hatıra olarak kazınan o utanç gününü tekrar hatırlatmakta fayda var.

Yine 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sonrası Stalin zulmünden kaçan 195 (Bir iddiaya göre 407) Azarbaycan’lı aydın ve asker Aras nehri üzerinden Boraltan Köprüsünü geçerek Türkiye’ye sığınmışlardı. Öz kardeşlerinin kendilerini koruyacaklarını sanan Azarileri, Stalin derhal iade edilmelerini istemiş ve Azerilerin tüm yalvarmalarına rağmen zamanın CHP iktidarı tarafından Rus’lara teslim edilmişlerdi de sınırın öbür yakasında Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilmişlerdi. Tutsak Azerilerin kurşuna dizilmeden önce söyledikleri bir ağıt şöyle rivayet edilir.

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,
Can alınan çarşıda, öz kardaşım sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine.

 

Bu hadiseler 72 yıl önce yaşanmıştı. Ya bugün…!!!

Bu günde aynen Stalin Zulmünden kaçan Kafkasya’lı ve Azeriler gibi Esed zulmünden kaçan rejim muhalifi milyonlarca Suriye’li Türkiye’ye sığınıyor. Türkiye bugün Suriyeli mültecilere milyonlarca dolar harcayarak sahip çıkıyor, vatandaşlık veriyor, koruyor, kolluyor. Bu durum büyük bir devlete yakışır gayet insani ve ahlaki bir durumdur. Şahsen takdirle karşılıyorum.

Ancak aynı durumdaki Çeçen Gazileri için, benim takdir ettiğim aynı Türkiye’nin uyguladığı bu çifte standardı anlayamıyorum. Çeçen mültecilerin teslim edilmesi durumunda sonucun Drau ve Boraltan Köprüsü Katliamlarından farklı olmayacağı gün gibi ortadadır.

Şimdi nerde…

Tüm mazlumların ve mağdurların ana vatanıyım diyen Türkiye,

Tüm yetkililere buradan bir Adige olarak sesleniyorum. “Yeni Bir Drau ve Boraltan Katliamı yaşanmaması ve yeni ağıtlar yakılmaması için, Çeçen Mültecileri Sınır Dışı Etmeyin.”

Benim inandığım ve bildiğim Türkiye’nin böyle bir faciaya seyirci kalmayacağına inanmak istiyorum.

Değerli büyüğümün dediği gibi “Bu konuda bir şeyler yapmamız lazım….”

En azından şimdilik bu konuda başlatılan imza kampanyasına katılarak Çeçen Gazi Mültecilere destek olabiliriz.

İmza Kampanyası Linki :

(https://www.change.org/p/%C3%A7e%C3%A7en-gazilerin-rusya-ya-iadesini-durdurun)

Śey Yılmaz DÖNMEZ

01.01.2017 Saat 04.00

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu