Araştırma/AnalizYazarlarYılmaz Dönmez

Çerkeslerde Mülkiyet

1451452_10202769104888276_1333501017_nBelirli şartlar içinde mülkiyet, hayat için bir zorunluluk olduğundan bu hakkı Çerkesler her zaman için tanımışlar ve mülkiyete hürmet etmişlerdir. Mülkiyeti hırsızlık sayan sosyalistlerin yanlış fikirlerine itibar etmemişlerdir. Çerkeslerin mülkiyet konusundaki kuramları “Şahsi çalışmaya taalluk etmeyen şeyde temelluk hakkı aramamaktır.” (Şahsi emekle ilgisi olmayan herhangi bir şeyi, insan kendisine mal edemez.) Bir insan ektiği tarlanın mahsulünde, tarlanın bakımında mülkiyet iddia eder. Fakat insanlığın ortak bir tabiat vergisi olan arazi ve ormanlardan faydalanma konusu, kişisel çalışma ve emeğe dayanmadığı için mülkiyet hakkı iddia edemez. Onlardan herkesin eşit şekilde faydalanması gerekir. Bundan dolayı her isteyen, insan gücü nispetinde bir yeri menfaat için çevirip ekebilir. Fakat o toprağı başkasına satamaz. Çünkü onda mülkiyet hakkı yoktur. Ancak istifade etme hakkı vardır. Tarlada birisinin istifade hakkı devam ettiği sürece de o yere bir başkası müdahale edemez. O halde başkasının oraya müdahale etmesini yasaklayan topraktaki mülkiyet hakkı değil, tarladaki çalışma ve emek mahsulü olan ürüne olan ait mülkiyet hakkıdır. Bu nedenle ormanlardaki veya etraftaki boş arazileri herhangi birisi çevirip menfaat için ayırmadıkça o araziler üzerinde herhangi bir hak iddia edemez.

64884_425178490901746_2022964449_n “Mülkiyetin sınırı çalışmanın ve emeğin temas ettiği noktadır.” diyen Çerkesler, onun haricindeki mülkiyet iddialarını tabiat kanununa aykırı saydıklarından nazarı itibara almazlar. Çünkü tabiat kişiye mal edilemez. Ancak ondan istifade edebilir kanısını taşırlar. Hommer’de “Arazi Umumdur” demiştir. İşte bu zihniyet neticesi olarak Çerkesyada hiçbir kimse arazide mülkiyet hakkı iddia edemez ve satamaz. Ancak herkes kendisi ve adamlarının ekebileceği kadar araziyi elinde tutardı. Çerkeslerin tapu senetleri “ÇİT”lerdi. ÇİT baki kaldığı müddetçe orası terk edilmemiş sayılırdı. Çiti yıkılıp faydalanılmayan tarla ve çayırlar artık umuma açık arazi halinde dönüştüğünden ihtiyacı olanlar aynı şekilde yeniden çit ile çevirerek kendi yararına tahsis edebilirdi.

10660178_10205141064230386_406187559970116608_nDemek oluyor ki Çerkesler, insanın tabii hukukuna riayet etmek esasına dayanan mülkiyet kuramını binlerce yıl önce keşif etmiş ve uygulamışlardır. Bu tasarruf usulü; arazinin geniş olması nedeniyle Çerkesya’da uygulanır bir kuram olsa da, nüfusu çok, toprağı az olan yerlerde uygulanamaz zannedilir. Çerkeslerde araziye ait bu mülkiyet kuramının güzel bir şekilde uygulanmasına yardım eden diğer bir faktörde insanın gıdası olan zahire ticaretini insani bir muamele olarak görmemesidir. Prensten başlayarak her Çerkesin en çok dikkat ettiği şey senelik ihtiyacı nispetinde ziraat ekmektir. Bundan dolayı millet fertleri içinde zahire ihtiyacı olanlar doğal olarak çok azdır. Çerkesler; zahireyi satmak değil, aynen iade şartıyla verme yahut hediye etme hususunu daha çok insaniyete ve kibarlığa uygun bulmuşlardır. Bu nedenle zahire alış-verişi hemen hemen hiç yok gibidir. Zahire ticaretini bu şekilde gördüklerinden ihtiyaçtan fazla arazi işgaline ve intikara da (vurgun, spekülasyon, stokçuluk vb.) yer kalmazdı.

fb_img_1445794530714İnsan gıdası ticaretinde maddi bir kazanç sağlama zihniyetini hoş karşılamayan Çerkesler tabiat kanununa uyar. Tabiat ise hayat içinde beslenmeyi zorunlu kılmıştır. Onlar tabii kanunlara uymak için hükümet ve hükümdarların emir ve kanunlarına muhtaç değildir. Bunlardan daha müessir bir hâkimin kanunlarını iyi tanır, ona kendiliğinden bağlanırlar. O da milletin “Adet ve Ananesi”dir.

Yılmaz DÖNMEZ

Kaynak :  Jabağı Baj’ın (Zekeriya Baj) “Kökleri-Sosyal Yaşamları-Gelenekleri-Çerkezler” Kitabı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu