Araştırma/Analiz

Sovyetler Birliğinden Rusya’ya Kuzey Kafkaslar da Kontrol, Çatışma ve Yerel Elitler

evrenbalta
Doç. Dr. EVREN BALTA PAKER

Sovyetler Birliği’nde 1990’lı yıllarda yaşanan yeniden ulusallaşma süreci Kuzey Kafkasları diğer bölgelerden daha farklı bir biçimde etkiledi. Bütün Sovyet Cumhuriyetlerindeki farklı etnik gruplar evlere geri yollanmaya başladı. Kuzey Kafkas grupları da daha iyi bir yaşam şanslarının olmadığı bölgeye gerek doğrudan yasaların zorlaması, gerekse enformel süreçler üzerinden geri yollandılar.

Bu makale tarihsel perspektiften Kuzey Kafkaslarda mer­kezi devletin kontrol politikalarını tartışmayı hedefliyor. Sovyetler Birliğinin çökmesinden itibaren Kuzey Kafkaslar özellikle doksanlı yıllarda çok ciddi çatışmalara sahne oldu. İki binli yıllarda bölgede yaşanan çatışmalar azalmış gibi görünüyor olsa da, Kuzey Kafkaslarda ki durum hala istik­rarlı olmaktan çok uzaktadır. Bölgede yaşanan çatışmalar üzerine odaklanan araştırmalar çatışmaların ve bölgenin süregiden istikrarsızlığının nedeni olarak bölgenin dinsel ve etnik heterojenliği; bölgenin stratejik önemini ve bölgesel eşitsizlik ve geri kalmışlık sorunlarını göstermektedir. Bu çalışma bölgedeki çatışmaları anlamak için bu açıklama­ların geçerli ve önemli olduğunu kabul etse de, çatışma ve istikrarı anlamak için temel olarak federal merkezin bölgeyi kontrol altında tutmak için uyguladığı stratejilerin ve bu stratejilerin bölgede yarattığı dönüşümlerin altını çizmek­tedir. Özellikle merkezin, yerel istikrarın en önemli sacayağı olarak yerel yönetici eliti güçlendirmesi ve şiddet kullanı­mının de facto tekelinin yerel elitlere devredilmesi hâliha­zırda bölgede yaşanan sorunların en önemli nedeni olarak analiz edilecektir. Bölgede yaşanan durum merkezi devlet aktörlerinin çeperdeki direnişleri bastırmak için yerel ağları ve elitleri kullandığı, ama devletin merkezi kontrolünün sağlamlaştırılması söz konusu olduğunda tam da bu güç­lendirilen yerel odakların en önemli sorun haline geldiği kla­sik bir dolaylı-doğrudan yönetim çelişkisine işaret etmek­tedir. Bu çalışma, bu politikaları temelde Çeçenistan örneği üzerinden kendi tarihselliği içinde ele alıp, hem nedenlerini hem de yarattığı toplumsal dönüşümleri analiz etmeye çalışmaktadır.

KUZEY KAFKASYA: RUS İMPARATORLUĞUNUN ÇEPERİ

Rus İmparatorluğunun Kuzey Kafkasya’yı fethetme çaba­ları 16.yy’ın sonlarında başladı. Devam eden ikiyüz yılda, siyasi ve ekonomik yolarla etki alanını genişletmeye çalışan imparatorluk çok az direnişle karşılaştı.1 Bu durum Rus İmparatorluğunun doğrudan yönetim tesis etme çabaları sonucunda değişti. 18. ve 19.yy. da bölgenin çoğunluğu göçebe olan halkı Rus İmparatorluğunun dağlar ve ovalar arasında seyahat etmeyi kısıtlayan yeniden yerleşim politi­kalarına direndiler.2 Bu gruplar için fiziksel hareketlilik geçimliliklerini sağlamanın en önemli koşuluydu ve bu grupların hareketlerini kısıtlamak önemli sosyal ve ekono­mik sorunlara yol açıyordu. Merkezin devletin yayılmacı politikalarına karşı, bölgede o dönemde pek çok isyan gerçekleşti. Bu isyanların uzun dönemli iki etkisinden söz edilebilir. Bu isyanlar öncelikle bölgede birbirinden farklı kimliklere, sosyal yapıya, kültüre sahip olan irili ufaklı pek çok sosyal grubun birleşmesini ve giderek ortak bir kimlik kazanmalarını sağladı.3 İkincisi merkezi devlet ve Kuzey Kafkasya arasında bugüne kadar devam eden gerilimli ilişkinin temel köşe taşlarını oluşturdu. Bu gerilimli ilişkide oluşan dengede ne merkez tamamen çeperi kontrol altına alabiliyordu, ne de çeper merkezle bağlarını tamamen koparmaya muktedir olabiliyordu.

Bu durum Birinci Dünya savaşı ile birlikte giderek güçlenen bir eğilim halini aldı. Üstelik savaş esnasında merkez giderek milliyetçileşmiş ve çeperde de ulusalcı talepler artmıştı.4 Özellikle savaşın ilk yılındaki yenilgiler ve geri çekilmeler merkezde etnik ötekiler üzerinden giden ve bu grupları ihanet ve delalet içinde olmakla suçlayan bir söylemin giderek kök salmasına neden oldu.

NATSIONALIZATSIIA VE SOVYET ÇEPERİNİN OLUŞUMU

Bolşevikler iktidarı 1917’de ele geçirdiklerinde Sovyet devleti içinde ulusların kendi kaderini tayin hakkını yoğun bir biçim­de tartışmaya başladılar ve devrimin ilk yıllarında, Sovyet elitlerinin vurgusu ulusallaşma (natsionalizatsiia) üzerine oldu. 1923 yılında alınan karara göre yeni rejim ulusal toprak­ları, dilleri, elitleri ve kültürleri tanıyacaktı.5 Aynı zamanda Bolşevik liderler “büyük Rusya şovenizmi” adını verdikleri Rus milliyetçiliğini devrimini en büyük tehdidi olarak görüyorlardı.6 Özellikle devrimini ilk yıllarında hakim olan bu anlayış yüzünden diğer uluslara tanıdıkları kendi ulusal devletini kurma ve ulusal Komünist Partisi açma hakkını Rusya’ya vermediler. Bunun yerine Rusların ezen ulus olarak eşitsiz ve ayrıcalıklı konumlarını kabul etmelerini ve yalnızca yeni Sovyet devleti ile kendilerini tanımlamaları gerektiğini iddia ettiler. Bu siyaset açıkça merkezdeki yeni siyasal elitin yerel elitlerle yaptıkları pazarlıkta ellerini güçlendirmiştir.7

Ulusların kendi kaderini tayin hakkına dayanan Sovyet politikası hali hazırda ulusallaşmış bölgelerde ulusalcı arzuları güçlendirirken, klan ve aşiret bazlı yapıların hâkim olduğu ve ulusal kimliklerin gelişmediği bölgelerde bizzat ulusalcılığı yeşertti.8 Nitekim Sovyet elitleri dini kimlikleri olduğu kadar aşiret kimliklerini de geri kalmışlığın bir par­çası olarak görüyor ve ulusallaşmayı devrim yolunda önemli bir aşama olarak değerlendiriyorlardı. Kuzey Kafkasya bu politikalardan en çok etkilenen bölgelerden biri oldu, dini ve aşiret bazlı kimlikleri bastırmak ve yerine ulusal kimlikleri koyma projesinde Sovyet elitleri bizzat yer aldılar. Örneğin 1920’den önce Çeçenlerin yalnızca yüzde 1’i okuma yazma biliyordu, 1923’te Sovyet elitleri Çeçen köylerinde Çeçen dilinde okuryazarlık eğitimi kampanyası başlattılar.9

1927’de Çeçen gazetesi Serlo basılmaya başlandı. 1928’de ilk Çeçen radyosu kuruldu.10 Eğer Kuzey Kafkasya’nın par­çalı gruplarının birleşmesinin ilk nedeni Rus İmparatorlu­ğuna karşı verilen isyanlar ise, ikinci önemli nedeni Sovyet millet politikalarıdır.

KORENİZATSİİA VE YEREL ELİTLERİN OLUŞUMU

1920’li yılların sonuna doğru, Sovyet elitlerinin politikası ulusallaşma (natsionalizatsiia) politikalarından yerelleşmeye (korenizatsiia) kaydı.11 Korenizatsiia yoluyla Sovyet elitleri yerel parti ve devlet organlarına yerel elitlerin hâkim olma­sını ve böylelikle yerel halkların rejimi sahiplenmelerini planlamaktaydılar. Diğer bir önemli hedef ise yerel etnik elitlerin en azından kendi toprakları üzerinde yükselebilme ve yönetebilme hakkını sağlama alarak, bu gruplar ara­sında ayrılıkçı ulusalcı eğilimlerin ortaya çıkmasını engellemekti.12 Üstelik yerel elitler ancak ve ancak Komünist Partiye üyelik yoluyla iktidara gelebildikleri için uzun vadede bu elitlerin temel bağlılıklarının kendi gruplarından daha çok komünist partiye karşı olacağı düşünülüyordu.13

Bu durum Sovyet topraklarının büyük bir çoğunluğunda geçerliyken, Kuzey Kafkasya için kimi farklılıkların ortaya çıktığından bahsetmek gerekir. Öncelikli olarak Sovyet elit­leri ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkına verdikleri özel önemi, dini gruplar için tanımamaktaydılar. Oysa Kuzey Kafkasya’da ulusal uyanış ve direnişin önemli sacayaklarından birisi dinsel kimliklerdi. Sovyet elitlerinin dine karşı olan tutumları Kuzey Kafkasya’da Sovyet iktidarına karşı irili ufaklı pek çok direnişin ortaya çıkmasına neden oldu.14 Dinin bu bölgede diğer bölgelerden çok daha güçlü olduğunu fark eden Sovyet elitleri 1924’de Kuzey Kafkas­ya’da ciddi bir İslam karşıtı harekete giriştiler. Bu kampanya ancak 1928’e gelindiğinde bütün Sovyet coğrafyasında uygulanmaya başlanacaktır.15

Toprak kolektifleştirmeleri bölgede gerilimin iyice artma­sına neden oldu. Sovyet rejimi Kuzey Kafkasya’yı, toptan kolektifleştirilecek ilk bölge olarak seçti. Bu karar üzerine bölgede geniş çaplı bir direniş hareketi başladı.16 Bu çatışma rejimin mağlubiyeti ile sonuçlandı ve kolektifleştirme durduruldu. 1937’de kolektifleştirme kampanyası yeniden başladığında Kuzey Kafkasya’da bu sefer çok daha büyük çaplı başka bir direniş daha ortaya çıktı.

1930’lu yılların ortalarında Sovyet liderliği hiçbir zaman resmi olarak olmasa da pratikte korenizatsiia politikalarına Ruslaştırma politikaları lehine son verdi. 1939’da parti Rusçayı bütün okullarda ikinci zorunlu dil yaptı. Bu yıllarda yerel idari birimlere devrimin ilk yıllarında verilen idari yetkiler -her ne kadar hiçbir zaman bu yetkiler anlamlı bir boyuta ulaşmamış olsa da- geri alındı.17 Etnik cumhu­riyetlere rejime en sadık grup olarak görülen Rusların yerleştirilmesi ve önemli idari mevkilerin Rus etnik kökenli Sovyet vatandaşlarına verilmesi uygulamalarına hız verildi.

İkinci Dünya Savaşı ise Sovyetler Birliği’nin Rusya etrafında merkezileşmesi eğilimini güçlendirecekti. Bu dönemde tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, etnik ötekiler işgalci güçlerle işbirliği içersinden oldukları iddiasıyla cezalandırı­lacaktı. Bu cezalandırma politikalarının en önemlilerinden birisi hiç kuşkusuz sürgün ve yerinden edilmedir. Örneğin Almanlarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla bütün bir Çeçen halkı Kazakistan ve Kırgızistan’a sürülmüş ve 1957’ye kadar topraklarına geri dönmelerine izin verilmemiştir. Yalnızca sürgün dönemi, aynı zamanda geri dönüş Çeçenlerin kolektif hafızasında merkezi devletin baskıcı politikalarına dair önemli bir yapı taşı olacaktır. Dönemi yaşayan görüştüğüm Çeçenlerden biri o günleri şöyle aktarıyordu:

1957 yılında bütün ailem Çeçenistan’a döndü. Eski dağlık köylerimize dönme iznimiz olmadığından Grozny’e gel­miştik. Grozny’de bütün nüfus Rustu. Ruslar bize karşı çok kötüydü, evlerini ve işlerini çalacağımızdan korkuyorlardı. Yıllarca sürgünde çektikten sonra, şimdi de evimizde acı çekiyorduk. Bazılarımız eski evlerine dönmeye çalıştı. Bunu yapanlar tutuklandı. Evlerimizde kalan Ruslara karşı müca­dele ettik. Her gün çatışmalar oluyordu, bazılarımız bu çatış­malar sırasında öldü. Sonra her şey yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Rusların bir kısmı geri döndü. Biz yeni evler yaptık. İş bulduk.

ENTEGRASYON VE ÇÖZÜLME

Stalin’in 1953’de ölümünden sonra iktidara gelen Nikita Sergeyevich Khrushchev bir normalleşme dönemi başlattı. Korenizatsiia siyaseti yeniden ön plana çıktı, devletin fede­ral yapısı güçlendirildi, eğitim ve sosyal devlet konusunda özel bir çaba sarf edildi. Ekonomik olarak son derece büyüyen Sovyetler Birliği, ABD ile birlikte küresel ekonomik ve askeri güç konumuna yükseldi.18 Bu ekonomik genişle­meden cumhuriyetlerdeki yerel elitler de faydalandı. 1950’li yıllarda bütün cumhuriyetlerde yüksek rütbeli liderlik görevleri yeniden yerel elitlere devredildi. Hatta bu yerel elitlerin bu dönemde sahip oldukları sosyal ve politik olarak ilerleyebilme ve merkeze dâhil olabilme imkânları Sovyet rejiminin istikrarını ve devamlılığını sağlayan en önemli un­sur olarak görülebilir.19 Bu yerelleşme süreci aynı zamanda Sovyetler Birliği’nde cumhuriyetler arası göçü engelleyen en önemli motivasyonlardan biri olarak iş görmekteydi.20

Kuzey Kafkasya’da ise durum diğer cumhuriyetlerde oldu­ğundan biraz daha karışıktı. Tıpkı Çarlık döneminde olduğu gibi, Sovyet merkezinin bölgeyi infiltrasyonu çok düşük düzeydeydi. İşsizlik Sovyet ortalamasının çok üstündeydi. Bütün Sovyet Cumhuriyetleri arasında sağlık ve eğitim hizmetleri açısından bölge en gerideydi.21 Aynı zamanda

Sovyetler Birliği’nin yine şehirleşme açısından en alt sırada yer alan bölgelerinden biriydi.22 Üstelik kentli nüfusun çok büyük bir çoğunluğunu etnik Ruslar oluşturmaktaydı. Bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biri ise mevsimlik işçilikti. 1970’li ve 1980li yıllarda en azından yılda 20,000 kişi mevsimlik işçi olarak daha refah seviyesi yüksek bölgelere göç etmekteydi.23 Kötü sosyo-ekonomik şartlar aynı zaman­da Çeçen nüfusunun en eğitimli kesimin de Çeçenistan dışında yaşamayı tercih etmesine neden oluyordu.

Bir diğer deyişle Sovyetler Birliğinin diğer Cumhuriyetle­rinde yerelleşme politikası soncunda yerel elitler ve yerel nüfus kendi cumhuriyetlerinde kalmayı tercih ederken (Ruslar haricinde), Çeçenistan’da bu durum tam tersiydi. Seksenli yılların sonunda Çeçen nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı geçici veya devamlı olarak Çeçenistan dışında yaşıyordu.24 Üstelik grubun en eğitimli üyelerinin bölge dışında yaşaması, tarihsel olarak merkezin Çeçen yerel elitlerine hep bir şüphe ile yaklaşması diğer Sovyet Cumhuriyetleri’nin tersine yönetimin yerel elitler üzerinden değil Ruslar tara­fından gerçekleştirilmesine yol açtı. 1989 yılına kadar örne­ğin hiçbir etnik Çeçen Komünist partisinin başı olarak atanmadı.25 Bu nedenle Sovyet politikalarının öngördüğü yerel elitlerin yereli yönetmesi siyaseti Kuzey Kafkaslar­da hiç bir zaman gerçekleşmedi.

Tam da bu nedenlerle Sovyetler Birliğinde 1990’lı yıllarda yaşanan yeniden ulusallaşma süreci Kuzey Kafkasları diğer bölgelerden daha farklı bir biçimde etkiledi. Bütün Sovyet Cumhuriyetlerindeki farklı etnik gruplar evlere geri yollan­maya başladı. Kuzey Kafkas grupları da daha iyi bir yaşam şanslarının olmadığı bölgeye gerek doğrudan yasaların zorlaması gerekse enformel süreçler üzerinden geri yollan­dılar. Hızla büyüyen Çeçen nüfusu için Sovyetler Birliğinin dağılması mevsimlik işçilik olanağını sona erdirdi. Bölge dışında eğitilmiş, okuyan ve çalışan yerel orta sınıflar bölge­ye geri dönmek zorunda kaldı. Bir görüşmecim bu durumu şöyle aktarmıştı:

Çeçenistan’da doğdum. Moskova’da üniversiteye gittim. Kazakistan’da mühendis olarak çalıştım. 1992’de Çeçenistan’a geri gelmeden önce, yani geri gönderilmeden önce, Sovyet toprağının her karışını gezdim. Hiç kimse bana nere­den olduğumu sormadı. Birlikte okula gittiğim kişilerin etnik kimlikleri hakkında bilgim yoktu. Ama dağılmadan sonra her şey değişti. 1992’de Çeçenistan’a evsiz, işsiz ve Rus karımla döndüm. Çeçen ailemi yıllardır görmüyordum. Gorzny’de biriktirdiğim tüm paramla bir daire satın aldım, onu da ilk Rus bombalaması sırasında kaybettim. Karım hayatını Çeçenistan’da geçirmek istemediği için beni terketti, ikinci evli­liğimi bir Çeçenle yaptım. Geri kalanı kolaydı. Kendimi çeçen bağımsızlığı için Ruslara karşı savaşırken buldum.

Çeçenya’nın geri gönderilen bu elit grupları için yalnızca bütün Sovyet toprakları ulusal temelde bölündüğü için değil ama Rus yönetimi altında hayat şansları çok kısıtlı olduğu için ulusalcılık neredeyse otomatik bir seçenekti. Geri dönen Çeçen elitleri, bildikleri yaşamın sonuna geldiklerini anlayan mevsimlik işçileri, Çeçenistan’daki işsizler ve giderek yoksullaşan köylüler ile birleştiler.

 RUSYA FEDERASYONU VE KUZEY KAFKASLARDA YEREL ELİTLER

Erken doksanlı yıllarda Rus hükümeti güçlü ayrılıkçı hareketlerle karşılaştı. Bu hareketlerin en önemleri Kuzey Kafkasya’dan geldi. Bu dönemde Rusya, Sovyetler Birliğini oluşturan temel federe yapıların ayrılık hakkını kabul etmişti. Rusya federasyonu toprakları içinde kalan federe birimlerin benzer türde milliyetçilik iddialarını ise (örneğinTataristan ya da Yakutistan’daki) daha fazla imtiyaz vererek, elitlerle uzlaşarak çözme yoluna gidiyordu. Pek çok nedenden dolayı domino etkisinden korkmakları, Sovyet devletinin teritoryal mirası, elitler arası mutabakatın çökmesi gibi, Rusya bu bölgedeki ayrılıkçı hareketlere pazarlık yoluna gitmeden askeri olarak karşılık verdi.26

Bu askeri karşılığın en yoğun yaşandığı, topyekun bir savaşa dönüştüğü yer Çeçenistan oldu. 1994-1996 yılları arasında Çeçen savaşı yaşandı.27 Fakat bu ilk dönemde yine pek çok nedenden dolayı federal merkezin zayıflığı, Rus askeri örgütlenmesinin gerilla savaşı taktiklerine uygun olmaması, Çeçen muhalefetinin birliği gibi- Rusya bu ilk savaşta açık bir askeri üstünlük kazanamadı ve savaş iki taraf arasında 1996 yılında bir ateşkes antlaşmasının imzalanması ile sona erdi. Bu antlaşma Çeçenistan’ın statüsünü belirsiz bırakıyor ve 1999 yılında tarafların tekrar masaya oturması ile bu statünün nihai olarak karara bağlanacağı ifade ediliyordu.28

1996-1999 yılları arasında Çeçen muhalefeti Çeçenistan’ı yönetme hakkını de facto ele geçirdi. Bu dönemde iktidarı yerelde paylaşmanın getirdiği nimetler elitler arası ciddi çatışmalara yol açtı.29 Yine bu dönemde milliyetçi elitin iş başında olması, dünyada İslamcı hareketlerin yükselişe geçmesi ve bu hareketlerin Çeçenistan’a kaynak ve insan yığması gibi nedenler yüzünden Çeçen muhalefetinin bir bölümü radikal İslamcı bir söylem kullanmaya başladı.30 Bunun yanı sıra Çeçen yönetimi Çeçen halkına vaat ettikleri güvenliği sağlayamadılar. Çeçenistan’da işsizlik devam etti, sosyal güvenlik sistemleri kurulamadı, yasadışı gelir yolları temel ekonomik form haline geldi.31

Aynı dönemlerde ise federal merkez giderek toplanmaya ve güç biriktirmeye başlamıştı. Dolayısıyla 1999 yılına gelin­diğinde federal merkezin ayrılıkçı yerel elitlerle masaya oturma isteği ya da zorunluluğu kalmamıştı. Bu durumu V. Putin’in 1999 yılında başkanlık koltuğuna oturması iyice perçinledi. Putin ile birlikte öncelikle bir askeri reform gerçekleştirildi. Kontrgerilla taktikleri güvenlik doktrinin bir parçası haline getirildi. Yeni silahlar satın alındı. Ordunun konuşlandığı bölgeler değiştirildi. Hızlı ve çevik cevap vere­bilen gerilla savaşı taktiğine uygun küçük askeri birimler oluşturuldu. Ekonomik olarak, doğal gaz ve petrol fiyat­larında 1999dan itibaren başlayan artış sayesinde federal merkezin bütçesi her yıl genişleme gösterdi ki bu sayede Rusya yalnızca askeri harcamaları finanse etmekle kalmadı aynı zamanda yerel elitleri de finanse edebilecek duruma geldi. Buna bir de 11 Eylülden sonra bütün dünyada güven­lik doktrinin değişimini eklemek gerekir. Tüm bu nedenlerle ikinci savaş Rus kamuoyunda oldukça destek buldu.

Savaşın ikinci aşaması Şamil Basayev’in güçlerinin 1999 yılında Dağıstan’ı işgal etmesi ve Bağımsız İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmesi ile başladı. Rusya buna askeri olarak karşılık verdi tıpkı ilk savaşta olduğu gibi. 2001’e kadar temel Rus stratejisi bombalama, köy boşaltma, bölgeyi isyancılardan tek tek temizleme gibi klasik askeri taktiklerdi oldu.32 Fakat ilk savaşın aksine Rusya bu sefer askeri olarak ciddi bir üstünlük elde etmeyi başardı ve iki yıldan az bir zamanda 2001 yılında Putin çatışmanın askeri aşamasının sona erdiğini ilan etti.

Çeçen topraklarının büyük bir kısmı kontrol altına alındıktan sonra federal merkez, merkezin kimi yetkilerini yerel elitlerle paylaşmaya karar verdi. Bunu yapabilmek için de Moskova, eski Çeçen komutanları ve ayrılıkçı ideolojik liderler ile masaya oturdu ve onlara Rusya Federasyonu’nun herhangi bir başka bölgesinde sahip olunmayan iktidar, otonomi ve mali destek sağladı. Kadirov sülalesi de bu cephenin en önemli ismi haline geldi.33 Bu politikaya da Çeçenleştirme adı verildi.

Bu aslında uluslararası toplumun uzun zamandır arzu ettiği bir durumdu ve öncelikle hemen herkes bu politika değişik­liğine çok sıcak baktı, bunu bir tür demokratik açılım olarak gördü, çatışmanın askeri olmayan çözümü olarak gördü. Federal merkez için ise, tek başına askeri çözüm artık işe yaramadığından, zaten askeri olarak yapılabilecek olan her şey yapılmış olduğundan bölgeyi kontrol altında tutmanın etkili olabilecek bir yolu idi. Askeri seçenek yalnızca çok masraflı değildi ama aynı zamanda hem Çeçen halkını yabancılaştırıyordu.

Çeçenleştirme politikası,

Çeçen politik partilerinin yaratılması ve daha demokratik seçim süreçlerini;

Çeçen silahlı grupları­nın üyelerine silah bırakmaları halinde af ve silahsızlandırma kampanyalarını;

Çeçen mültecilerin Çecenistan’a dönüşünü özendirecek tedbirler alınmasını;

Çeçenistan’a ciddi oranda bir fon aktararak Çeçen ekonomisinin canlandırılması ve seçici olarak uygulanmasını garanti etmek üzere güvenlik görevleri­nin zaman içinde federal birimlerden Çeçen güvenlik birimle­rine devredilmesini içermekteydi.

Bu faktörlerin hepsi son de­rece önemli olsa da özellikle son faktör çatışmanın biçim değiştirmesinde son derece etkili oldu. Çeçenleştirme politikası altında etnik Çeçenlerden oluşan ve birbirine rakip bir dizi bi­rim oluşturuldu. Bu birimler federal güvenlik güçlerinin yanı sıra isyancı gruplara karşı savaşmaya başladılar. Birden fazla grup vardı, çünkü orijinal olarak federal merkez bu güçlerden bir tanesinin bütün gücü elinde toplamasını istemiyordu. Bu gruplardan bazıları Çecen içişleri bakanlığının özel birimleri olarak kurumsallaşırken, bir kısmi paramiliter bir formata sa­hipti. Bu grupların en unlusu ise Çeçenler tarafından Kadirovsty diye adlandırılan Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Birimiydi.34

Bütün bunlar aslında bir tür yerinden yönetim deneyimi, yerele daha fazla iktidar devrederek daha iyi kontrol edebilmeyi sağlamayı amaçlayan bir dolaylı yönetim stratejisiydi. Ama Çeçenistan örneğinde bu politika yereli güçlendirerek demok­ratikleşme durumunun ötesine geçerek klasik bir dolaylı yöne­tim örneğine dönüştü. Çünkü yönetebilmek için merkez aslında kendi içinde çatışan, kendi iç dayanışmaları yüksek ama diğer gruplarla olan bağları düşük, savaş ekonomisi içinde yozlaşmış ve pek çok illegal faaliyetin içinde bulunan yerel elitlere sahip olduklarının üstüne üstü kapalı pek çok ödül vaat etti, neydi bunlar? Örneğin iç işlerine karışmama, sıradan suçlara dahi uygulanan bir dokunulmazlık kılıfı, fonların denetimsiz bir şekilde transferi ve fonların yerelde nasıl kullanılacağını/dağıtımını belirleme de tam bir yetki devri.

Çeçenleştirme politikasının sonucu öncelikle yerel Çeçen hükümetinin baskıcı kolunun federal devletin baskı aygıtla­rına paralel bir yapı geliştirmesi oldu. Rusya’nın adalet meka­nizmalarının dışında Çeçen hükümeti fiili olarak kendi ordu, polisi ve hatta hapishanelerini kurdu. Bu ilk gelişmeye paralel olarak, insan haklarını ihlal edenlerin kimliği değişti. İlk savaşta ve ikinci savaşın başlarında ihlal edenler genellikle Rus kuvvetleri iken bu durum giderken yerel Çeçen güvenlik güçleri olmaya başladı. Çeçenleşmeyle birlikte, çatışma Çeçenler ve Federal Ordu arasındaki bir savaştan, kaynakların bölüşümü üzerinden yürüyen Çeçenler arası bir savaşa dönüştürüldü. Dokunulmazlık örtüsü kriminal bir ekonominin bölgede hâkim hale gelmesini kolaylaştırdı. Çeçenleşme ile birlikte çatışmaya tarafsız kalabilme imkanı ortadan kaldırıldı. Çünkü yerel Çeçen hükümeti kamu kurumlarını bir sınıflandırma aracı olarak kullanmaya başladı. Diğer bir deyişle, yerel hükümet özellikle para-militer güçlere katılım ve destek üzerinden halkı hain ya da destekçi olarak sınıflandırmaya başladı. Neredeyse hemen her erkek Kadyrovtsy’e katılmak seçeneği ile karsı karşıya bırakıldı.35 Çatışmanın Çeçenleşmesi ile birlikte, dışlayıcı bir sosyal güvenlik sistemi de yaratılmış oldu. Diğer bir deyişle, sosyal güvenlik sadece yerel yönetici elitle işbirliği içinde olanların kullandığı bir imkan haline dönüştürüldü.

Son olarak Çeçenleştirme yeni tipte bir şiddet ortaya çıktı. Var olan kaynakların artması ve nasıl harcandıklarının düzgün bir biçimde kontrol edilmiyor olması bu fonların kontrolü için elitler arası bir çatışma alanı yarattı. İkincisi federal merkezin ve onun yerel kolunun uyguladığı şiddet yeni bir kuşak savaşçı yarattı. Politkovskaya (ki o da bir suikastta kurban gitti) bunlara “”üçüncü güç” diyor. Bu güç yakınları ya Rus ordusu ya Kadyrovun milisleri, ya da Çeçen isyancılar tarafından öldürülen ve saldırıları intikam temelli olan küçük, bağımsız birimler halinde örgütlenmiş savaşçılardan oluşuyor. Bu savaş­çılar kişisel kurallara göre hareket ediyorlar ve kontrol edil­meleri ya da hareketlerinin tahmin edilmesi zor. Bazen devlete yardım ediyorlar, bazen isyancılara. Bazen de derin devlet tarafın­dan çok gizli misyonlarda kullanılıyorlar.36

Sonuç olarak Çeçenleştirme yerel güçlü elitler yarattı ve geleneksel ağları güçlendirdi. Çeçen milliyetçiliği ile uğraş­mak adına federal devlet neredeyse bağımsız bir Çeçen devleti yarattı ki bu devlette egemenliğe ihtiyaç yok. Çeçenistan Cumhurbaşkanı Kadyrov benzer bir şekilde şöyle diyordu “”Size neden egemenliğe ihtiyaç duymadığımızı anlatayım. Toprağımız küçük, ekilecek biçilecek bir alan yok, doğum oranları çok yüksek. Petrol yakında bitecek. Peki ben o zaman bağımsız devletimle ne yapacağım? Nereye gideceğim?”17

SONUÇ YERİNE

Çeçenistan’da olan aslında kuzey Kafkasların büyük bir bölümünde farklı düzey ve şekillerde de olsa gerçekleşti. Fede­ral yöneticiler ülkenin diğer bölgelerinde sahip oldukları kont­role bu bölgede sahip olmadıkları gerçeği ile yüzleştiler. Bu yüzden yerel elitin yönetmesine izin verdiler ve onlarla enformel bir antlaşma yaptılar. Moskova kendisine bağlı bir yönetici grup atayacaktı ve bu grup yereli kontrol altında tutacaktı. Bunun karşılığında da merkezi kaynakların kontrolü onlarda olacaktı.38

Fakat son bir yıldır federal merkezde ufakta olsa ortaya çıkan bu durumdan bir rahatsızlık ve yeniden bölgede merkezi kontrolü sağlama çabaları var. En azından bunun işaretlerini görüyorsunuz. Örneğin 11 Eylül 2009’da Rusya Bölgesel Kal­kınma Bakani Dmitry Kozak, Moskova’nın bazı kaynaklarını Rusya’nın diğer bölgelerine aktaracağını ve Kuzey Kafkasya’ya aktarılan daha kısıtlı mali kaynaklara da daha sıkı bir merkezi denetim uygulanacağını söylediğinde olan oldu. Sanki biri baş­la demiş gibi şiddet ve çatışmanın dozu arttı.39 Bu durum böl­gedeki istikrasızlığın bugün en önemli nedenlerinden birinin federal merkezin yarattığı yozlaşmış elitlerin kendi aralarındaki kaynak bölüşümü kavgası olduğunu bir kez daha gösteriyor. ■

NOTLAR:

1) Henze, Paul, B. Russia and the Caucasus. Santa Monica, (CA: RAND,1996).

2) John B. Dunlop, Russia Confronts Chechnya: Roots of a Separatist Conflict. (Cambridge, New York, Cambridge UnVersity, 1998), s: 22.

3) Örneğin Şeyh Şamil isyanı Çeçenistan’ın birliğinde böyle bir rol oynamıştır. Bkz: Said Ahmed Isaev, “Krestianstvo i Sousialno-Ekonomicheskoe Razvitie Chechni vXVIII -Seredine XIX Veka,” in D. Furman, ed., Chechnya i Rossiia: Obshchestva i Gosudarstva. (Moscow: Sakharov Center, 1996). 4) Robert J. Kaiser, The Geography of Nationalism in Russia and the USSR. (Princeton, New Jersey: Princeton UnVersity, 1994), s. 94.

5) Terry Martin,, TheAffirmatVeAction Empire: Nations and Nationalism in the Soviet Union, 1923-1939. (Ithaca and London: Cornell UnVersity 2001), s:3.

6) Katz, Zev, Rosemarie Rogers, and Frederic Harned Handbook of Major Soviet Nationalities. (New York:Free Pres, 1975), s. 14.

7) Martin, TheAffirmatVeAction Empire.

8) Francine Hirsch, Empire of Nations: Ethnographic Knowledge and the Making ofthe Soviet Union. (Ithacca: Cornell University Pres, 2005), s. 9.

9) Valery Thiskov, Chechnya: Life in a War-Torn Society. (Berkeley, Los Angeles, London: Unversity of

California, 2004), s. 22.

10) Valery Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict in and After the Soviet Union: The Mind Aflame. (London: Sage Publications, 1997) s. 191.

11) Martin, TheAffirmatVeAction Empire; Hirsch, Empire of Nations

12) Victor Zaslavsky, The Neo-Stalinist State: Class, Ethnicity, and Consensus in Soviet Society. (Armonk,NY:Sharpe,1982).

13) Seweryn Bialer, Stalin’s Successors: Leadership, Stability, and Change in the Soviet Union. (Cambridge: Cambridge University 1980), s. 216.

14) Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict, s. 191.

15) Marie Broxup, “Introduction: Russia and the North Caucasus,” M. Broxup (der), The North Caucasus Barrier. (London: C. Hurst & Co. Publishers, 1996), s. 6.

16) Dunlop, Russia Confronts Chechnya, s. 50.

17) Martin, Affirmative Action Empire, s. 12-15.

18) Georgi Derluguian Bourdieu’s Secret Admirer in the Caucasus. (London, New York: Verso, 2005)

19) Bialer, Stalin’s Successors, s. 216

20) Kaiser, The Geography of Nationalism, s. 74.

21) Tishkov, Ethnicity, Nationalism, and Conflict; Derluguian, Bourdieu’s SecretAdmirer

22) Çeçenistan’da kentleşme oranı 1959’da % 22.3 dü. Bu oran 1989’da sadece %28’e çıkmıştı. Ben Fowkes, “Introduction,” B. Fowkes (der) Russia and Chechnia: The Permanent Crisis: Essays on Russo-Chechen Relations. (NewYork: St. Martin Pres, 1998), s. 11).

23) Derluguian, Bourdieu’s SecretAdmirer, s. 6

24) Derluguian 2005:329

25) Robert Seely Russo-Chechen Conflict, 1800-2000: A Deadly Embrace. (London, Portland: Frank Cass, 2001), s. 87.

26) Matthew Evangelista. The Chechen Wars: Will Russia Go the Way ofthe Soviet Union: (Washington, DC: Brookings Institution,2002);

27) Olga Oliker, Russia’s Chechen Wars (Santa Monica & Pittsburgh: RAND, 2001), s. 2830.

28) John Dunlop. Russia Confronts Chechnya; Carlotta Gall and Thomas de Waal, Chechnya: a Calamity inthe Caucasus (New York: New York University Press, 1998).

29) Alexander Cherkasov and Dmitry Grushkin, The Chechen Wars and the Struggle for Human Rights,” R. Sakwa (der), Chechnya: From Pastto Future (London: Anthem Press, 2005).

30) Georgi M. Derluguian, “Che Guevaras in Turbans,” New Left Review I/237 (1999), s. 327;

31) Richard Sakwa, Putin: Russia’s Choice (London: Routledge, 2004); Dmitri Trenin, Alexei Malashenko, andAnatol Lieven, Russia’s Restless Frontier (Washington, DC: Carnegie Endowmentfor international Peace, 2004), s. 35.

32) See Human Rights Watch (HRW), “The ‘Dirty War’ in Chechnya: Forced Disappearances, Torture, and Summary Execcutions,” erişim tarihi 4 Nisan 2006, http:/Mmv.hnw.org/reports/2001/chechnya/; HRW, Russian Country Report (New York: Human Rights Watch, 2002); HRW, “‘Glad to be DeceVed’: The International Community and Chechnya,” erişim tarihi 4 Nisan 2006, http://hrw.org/wr2k4/7.htm.

33) Sergei Markedonov, “KadyroVs New Ichkeria,” The Moscow Times, 16 Mayıs, 2009.

34) International Helsinki Federation for Human Rights Unofficial Places of Detention in Chechen Republic. (Vienna: IHFHR, 2006), s.22.

35) Human Rights Watch, ‘VVidespread Torture in the Chechen Republic: Briefing Paper for the 37th Session UN Committee against Torture,” erişim tarihi 10 Mayıs 2008, http://www.hrw.org/legacy/backgrounder/eca/chechnya1106/chechnya1106web.pdf.

36) Anna Politkovskaya, The Dirty War (London: Harvill Press, 2004), s. 141142.

37) Paul Goble, “KadyrovAdopts Tactical Approach toward İndependence of Chechnya,” Georgian Daily, April 7, 2009, erişim tarihi 20 Ocak 2010. htlp://georgiandaily.com/index.php?option=com_content&task= view&id=10941&Itemid=12.

38) Andrei Smirnov, “Moscow Increases Financial Support for the Chechen Government,” North Caucasus Analysis,. 9:25 (Temmuz 2008), erişim tarihi 10 Mart 2010, http:/Awww.jamestown.org/ single/?no_cache=1&tx_ttnews%5Btt_news%5D=5023.

39) Sarah Mendelson, “(Un)cvil Society in the North Caucasus,” erişim tarihi 15 Mart 2010, http://www.foreignpolicy.com/articles/2009/08/12/uncivil_society_in_the_north_caucasus.

_____________________

ALINTI: TARİH BİLİNCİ, Kasım-2012, Sayı:19-20

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu