Masal

Hakikatsiz Arkadaşlar

Derleyen: TSEY İbrahim

Türkçesi: M.Yasin Çelikkıran-TEŞÜ

Kurt, ayı, domuz ve tilki ormanda karşılaşmış ve arkadaş olmuşlar. Kendi aralarında anlaşmışlar; bundan böyle birlikte avlanacaklar, avladıklarını da paylaşarak yiyeceklermiş. Bunun üzerine ortaklaşa bir av partisi düzenlemişler. Üç gün üç gece av peşinde gezmişler ama hiçbir hayvana rastlamamışlar. Açlıktan ve yorgunluktan bitkin düşmüşler. Ne yapalım, ne yiyelim de açlığımız geçsin diye kara kara düşünürken domuz derin bir uykuya dalmış. Onun iyice uyuduğunu gören tilki:
“Biliyor musunuz, çok güzel bir yiyeceğimiz var” demiş. Kurtla ayının gözleri fırlamış:
“Nerede hani? Aman çabuk söyle” demişler. Tilki:
“Şu uyuyan domuzu yiyeceğiz” demiş. Kurt şaşırarak:
“Olacak şey değil! Görmüyor musun onun sivri ve uzun dişlerini” demiş. Tilki hiç istifini bozmadan:
“Olacak, olacak, hem de öyle olacak ki, domuz kendiliğinden bu işe razı olacak. Onu kendi rızasıyla yiyeceğiz” demiş.
Kurt ile ayı tilkinin bu sözlerine akıl erdirememiş. Oturup tilkiye “bu nasıl olacak” der gibi bakmaya başlamışlar. Tilki yapılacak şeyleri onlara anlatmış. Demiş ki:
“Yapacağımız şey şudur: Ben neyi nasıl yiyeceğimiz ve karnımızı nasıl doyuracağımız konusunda bir fikir ortaya atacağım. Domuz dahil üçünüz beni dikkatle dinleyeceksiniz. Ben domuza diyeceğim ki, “Sen uyurken biz arkadaşlar bir karara vardık. Kim şimdi yiyecek olarak kendisini bize sunarsa bizler de kışın yiyeceklerin en kıt olduğu zaman ona her birimiz semiz birer dana vereceğiz.”
Bu söz üzerine kurt sen diyeceksin ki: “A, kışın bana semiz üç dana verilecek olduktan sonra ben hazırım beni hemen yiyebilirsiniz” diye öne atılacaksın. Ayı arkadaş aynı şekilde sen de buna talip olacaksın. Ben gerisini hallederim” demiş.
Horul horul uyumakta olan domuzu uyandırmışlar. Karşılıklı sohbete başlamışlar. Kurt:
“Açlıktan ölmek üzereyim! Ne olur buna bir çare bulun! Ben böyle nasıl yaparım” demiş. Ayı:
“Ormanda yiyecek bir şey kalmadı. Açlıktan öleceğiz” demiş.
Tilki hemen söz alarak:
“Kim bize şimdi kendini yedirirse, biz de kışın en soğuk, en fırtınalı günlerinde ona birer semiz dana verelim. Ne dersiniz”.
Kurt hemen parmak kaldırarak;
“Kışın bana üç semiz dana verilecek olduktan sonra ben bu işe razı olurum. Haydi beni yiyin!” demiş. Ayı bu öneriyi kabul etmemiş:
“Sen ufak tefeksin, hepimize yetmezsin. Ben daha iriyim. Hepinizin karnını doyururum. Bir hafta açlık çekmezsiniz. Haydi, beni yiyin, daha iyi!” demiş.
Tilki yine sözalıp:
“Arkadaşlar! Herkes beni yiyin, diye öne atılıyor. Tabii büyük menfaat var işin ucunda. Üç semiz dana ne damak? Bütün bir kış avlanma derdi, açlık derdi olmadan bir hayvana yeter de artar bile. Şurada uykudan uyandırdığımız, sessizce duran açlık ve uykusuzluk sersemi olmuş domuz arkadaşa niye hiç sormuyorsunuz? Ayıp değil mi? Bu yaptığınız arkadaşlığa sığar mı” demiş.
Olan biteni alık alık seyreden ve dinleyen domuz:
“Herkes sözünde durup, kışın bana üç semiz dana verecekse, bu çok kârlı bir iş. Bir koyup üç almak demek yani! Ama herkes sözünü tutacak mı” diye sorunca tilki, ayı ve kurt üçü birden:
“Namus sözü! Namus sözü veriyoruz. Danalar en şişmanından, en sağlıklısından olacak” demişler. Bunun üzerine domuz:
“Peki öyleyse, ben kendimi sizlere gönüllü olarak sunuyorum. İstediğiniz an yiyebilirsiniz” demiş.
Domuzun bu sözü üzerine kurt, tilki ve ayı birden domuzun üstüne atlamışlar, onu boğup öldürmüşler. Ayaklarından bir ağaca asmışlar. Domuzun karnını yarıp iç organlarını dışarı çıkarırlarken karaciğer ve dalak takımı yere düşmüş. Kurt hemen onları kapmış.
“Bunlar taşa toprağa bulandı. Şuradaki derede yıkayıp getireyim” demiş. Dere kenarında karaciğerle dalağı bir güzel yemiş. Biraz sonra dönüp gelmiş. Arkadaşları sormuş:
“Götürdüğün etler ne oldu?” Kurt:
“Sormayın! Yıkarken elimden kaydı, suya düştü. Koştum ama tutamadım. Neyse, nasıl olsa yine daha çok et var” demiş. Ayı bu sözlere içerlemiş:
“Sıkı tutmalıydın! Öyle gevşeklik olur mu?” diye söylenmiş.
Bir yandan bunları söylüyor, bir yandan da domuzun etlerini sıyırıyormuş. Tam o sırada domuzun böbrek takımı yere düşmüş. Kurt onu da kaparak yine, “Yıkamaya götürüyorum” demiş. Dere kenarında böbrekleri de bir güzel götürmüş. Ağzını burnunu silip geri dönmüş. Ayı kurda dönmüş bakmış ki kurdun eli yine boş. Hiddetle bağırarak:
“Nerde yıkamak için götürdüğün böbrekler” diye üzerine yürümüş. Kurt korkudan ormana kaçmış. Ayı da peşinden kovalamış. Onların bu hallerini gören tilki hemen domuzu asılı olduğu yerden indirmiş. Güç bela sürükleyerek götürüp bir çukura gömmüş, üstünü de toprakla örtmüş ve yerine gelmiş. Biraz sonra kurtla ayı barışmış olarak ormandan dönmüşler. Tilkiyi bıraktıkları yerde üzgün bir halde ağlamaklı bulmuşlar. Kurtla ayı ikisi birden tilkiye:
“Nerde domuz, ne oldu, ne yaptın domuzu?” diye çıkışmışlar.
Tilki çok üzgün bir ifadeyle:
“Kocaman domuza ben ne yapabilirim ki? Koskoca domuz! Kaldıramam, götüremem. Siz ikiniz kavga edip ormana girince o da ormanın batı tarafına kaçtı” demiş. Kurtla ayı:
“Ölü domuz nasıl kaçarmış” diye itiraz edince, tilki:
“Kurdun iki defa bizi kandırdığını, sizin de birbirinize düştüğünü görünce domuz asıldığı yerden bir silkelenip kendini kurtardı. Yarılmış karnına bağırsaklarını tepti. Bir eliyle kapatıp, yüzülmüş derisini de sarınıp yürüdü gitti. Arkasından seslendim; ‘Karaciğerin ve böbreklerin yok. Böyle dayanamazsın. Hem sana kışın üç tane semiz dana verecektik. Şimdi o danalar ne olacak’ dediysem de dinlemedi:
‘Sizin gibi sahtekar ve düzenbaz hayvanlardan üç değil bir tane bile dana gelmez. Ben başımı kurtarırsam, kalan organlarımla yaşarsam ne ala, yaşamasam da bu yalancı hilekarlara kendimi yedirtmem’ dedi ve çekti gitti” demiş.
Bu sözler üzerine ayı ve kurt birbirini suçlayarak ormana dalıp gitmişler. Kurnaz tilki ise saklamış olduğu domuz etiyle günlerce açlığını gidermiş, şarkı söyleyip eğlenerek yaşamaya devam etmiş.

________________________

Anlatan: THAL’I Mahmud, Yedebsıkhuay köyü, 1934, Adıge Pşisexer, s.36.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu