Kültür

18. – 19. YÜZYILIN İLK YARISINDA ÇERKESLER ARASINDA TARIM

V.K. GARDANOV

“Çerkesler” diyor K.F. Steel, “diğer dağ kabileleri gibi, tarım insanlarıdır.” Tarım, büyükbaş hayvancılık ve arıcılık Çerkeslerin ana meslekleridir.S.M. Bronevsky, G.V. Novitsky ve Khan-Girey Adıge ekonomisini tanımlarken ilk sıraya tarımı koymuşlardır.  Çerkesler arasında tarımın antikliği ve yaygınlığı Ş.B. Nogumov tarafından da vurgulanmıştır. “Adige Halkının Tarihi”nin yazarı, “Eski zamanlardan beri darı, arpa, kılçıksız buğday, mısır gibi ekmek yapılan ekilebilir tarım ürünleri ile soğan, sarımsak, turp, pancar vb. bahçe sebzeleri yetiştiriyorlardı. Bizim dilimizde saraçin darı hariç tüm ekmeklerin isimleri vardır ” diyor.

19. yüzyılın ilk yarısında Çerkesya’yı ziyaret eden Dubois de Montpere, Bell, Longworth, Lapinsky gibi birçok yabancı yazar da Adigeler arasında tarımın geliştiğine işaret ediyor. İkincisi, üç yıllık gözlemlerine dayanarak, “Çerkeslerin asıl mesleği, kendisi ve ailesinin yaşam vasıtası olan tarımdır” sonucuna varmıştır.

Bell, günlüğünde, konunun geçtiği her yerde, “Birbirine bir top atışı mesafeden daha yakın olan” sayısız köyle karşılaştığını ve İngiltere’nin en iyi tarlalarından ayırt edilemeyen ekili ve genellikle çitlerle çevrili görkemli tarlalar olduğuna dikkat çeker. Benzerlik o kadar çarpıcıdır ki, Bell’e eşlik eden Longworth, Çerkesya tarlalarında dolaşırken defalarca, “Ne kadar da İngiltere’yi hatırlatıyor?” diye haykırmıştır.

Aynı şey, Çerkesya’nın batı bölgelerinde gördükleri karşısında derin şaşkınlığını ifade eden başka bir İngiliz E. Spencer tarafından da kaydedilmiştir.

“İlk andan itibaren” diye yazıyor ve devam ediyor: “Çerkes vadileri önüme serildiğinde, ülkenin ve nüfusun görünümü en ateşli hayal gücümün dahi ötesine geçti. Vahşilerin yaşadığı bir çöl yerine, kesintisiz bir sıra ekili tepe buldum. Neredeyse tek bir parça ekilmemiş toprak yoktu; diz boyu otların arasında farklı yönlerde dolaşan devasa keçi, koyun, at ve boğa sürüleri buldum.”

Spencer başka bir yerde, Karadeniz’in Çerkes kıyıları boyunca yaptığı bir geziye ilişkin izlenimlerini de şöyle anlatıyor: “Bakışlarını ne tarafa çevirirsen çevir, ister burada 5000 fit yüksekliğe kadar çıkan dağların dik yamaçlarında, ister derin vadilerde yer alan güzel tarlalar ile yetenekli bir köylünün elinin değdiğini gösteren çitlerle çevrili yeşil otlaklar ve çayırlar… Buna sayısız sığır sürüsü, tüm tepeleri kaplayan gümrah ormanların görkemli ana hatları ve bir de buralardan inen derin vadileri eklersek, okuyucu Çerkes kıyılarının bu kısmının manzarası hakkında bir fikir sahibi olabilir. Zarif verandalar, çiftlikler, meyve bahçeleri olan evler, sahiplerine yaşam için gerekli olan her şeyin sürekli sağlandığını gösteriyor.”

“Sabah olunca” diye yazıyor E. Clarke, “Zengin bir ülkenin (Çerkesya – V.G.) görkemli görüntüsü önümüze serildi… Güney Wallis veya Kent’in en iyi kısımları gibi bir şey; zarif ağaçlarla çevrili tepeler ve bir bahçe gibi işlenmiş verimli vadiler.”

Devrimden önce Kafkasya’da çalışan en eğitimli Rus ziraatçilerinden biri olan İ.N. Klingen, Adige halkının asırlık geçmişi boyunca “en pratik ekonomi sistemini, en makul işleme yöntemlerini, en yüksek ve en düşük kültürler arasında en mutlu seçimi yapma fırsatına sahip olduğu” sonucuna varmıştır.
________________
Alıntı: www.natpressru.info, 30.10.2020
Edit: Kuşba E.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu